1996 yılında kurulan Türkiye’de psikiyatri alanında kurulmuş ilk sivil toplum ve hasta hakları örgütü olan Şizofreni Dostları Derneği geçtiğimiz günlerde kapandı.
Derneğin kurucularından olan psikiyatrist Dr. Fatih Altınöz derneğin kuruluş hikâyesini, 26 yıllık süreçte yaptıklarını ve derneğin kapanma nedenlerini bianet’e anlattı.
Altınöz, Bakırköy’de ihtisasını yaptığı yıllarda sağlık çalışanları ve rahatsızlığı olanların birbirleriyle iletişime geçebilecekleri bir dernek kurma fikrinin kafasını kurcalamaya başladığını ama dernekten önce Şizofrengi dergisini kurmaya karar verdiğini söyledi. Altınöz derginin dördüncü sayısında, bir örgütlenme için çağrı yaptığını ancak bunun karşılıksız kaldığını belitti.
“Türkiye’de psikiyatri alanında ilk hasta hakları örgütü”
“Yaptığımız çağrı sonrasında oluşturduğumuz kurum günlük başvuruların ele alındığı bir özel psikiyatri merkezine dönüştü. Birtakım toplantılar, seminerler, kitap yayınları filan yaptık ama yani ilk çıkış hedefine çok yakın gitmedi.”
“Doksan altı senesinde iki doktor, rahatsızlığı olan kişiler, birkaç hasta yakını olmak üzere derneği kurduk. Türkiye'de psikiyatrideki ilk sivil toplum örgütü, hasta hakları örgütüydü.
"Dernek kurulmasından itibaren sürekli olarak rahatsızlığı olan kişiler ya da onların yakınları tarafından yönetildi. Biz kurduğumuz dernekte yönetim kurulunda yer aldık ama başkanlık yapmadık. Çok fazla bürokratikleşmek istemedik.
“Tek şube olarak devam ettik. Başka şehirlerde derneği kurmak isteyenlere de tüzüğümüzü gönderdik ve bağımsız devam edebileceklerini ifade ettik.”
“Hastalar ilk defa arkadaş edindiler”
Altınöz derneğin yönetiminde hastaların da hasta yakınlarının da çok aktif rol aldığını aktarırken derneğin hasta yakınlarına bir yaşam alanı da yarattığını belirtti.
“Dernek içinde bireysel ve grup psikoterapileri, uğraşı tedavileri gibi pek çok faaliyet yürütüldü. Hasta olan çocuklar birkaç arkadaş edindiler. Rahatsızlığının nüks etmesi sürecinde bu kişilerin ziyaretine kimse gitmez, anne babaları dışında. Burada bu süreçten tanışanlar daha sonra arkadaş oldular.
“Aileler için de iyi gelişmelerdi bunlar. Çünkü evde oturup çocuklarıyla ilgilenmişler, anne ve babalar hiç yemeğe bile çıkamamış. Yirmi yıl çocuğunu kimseye bırakamadığı için çocuk derneğe gelmeye başladıktan sonra anne babalar da sosyalleşmeye başladı. Hastalar yurt dışına gittiler.
"Hayatlarında ilk defa uçağa bindiler. Folklor grubu kurdular. Kamplara gittiler. Yaz kamplarında denize girdiler beraber. Pek çok faaliyette bulunuldu bu 26 yıllık süreç içinde”
“Derneğin kendisi başlı başına topluma verilmiş bir cevaptır"
Altınöz derneğin topluma bir cevap niteliği taşıdığını, bu cevabı ise şizofreni hastalarının verdiğini vurguladı.
“Derneğin kendisi, bu bile başlı başına topluma bir cevaptır. Bu kadar etiketlenen, aşağılanan, dışlanan bir insan grubunun bir dernek yapısı içerisinde bu kadar süre boyunca yönetici olarak bulunması ve orayı iyi yönetmesi oldukça dikkat çekici.
Herhangi bir spor kulübünün, sanat kolektifinin, partilerin, güçlü bir bilimsel ortamların, bilimsel derneklerin böyle kurumları yönetirken nasıl birbirine düştüklerini ve birbirlerini etiketleyip karaladıklarını biliyoruz.
“Bu dernekte bu tip yöneticiler yoktu. Bu durum Türkiye'deki diğer kurumlarda rastlamadığımız bir şeydi. 26 yıl kavgasız, gürültüsüz geçti. Vurgulamak istediğim ikincisi başlıksa, bu da bence artık tırnak içinde bilimsel bir gerçek:
"Dernek bu genel kabulün tam tersini gösterdi. Dernek her gün açıktı. İçeri giren herkes şizofreni teşhisi almıştı. Zaten derneğe geliş ve üyelik kabulünün gerekçeleri de buydu. Hastalığın tedavisinin yapılması gereklidir, bunu net olarak söyleyebilirim. Bir ilaç tedavi kuralı var, vazgeçilmez bir şey bu hastalık için.
“Dernek üyelerinin hepsi ilaç kullanan, doktorlarıyla iletişimi iyi kurmuş insanlardı. Kendi hastalıkları konusunda öyle bilgi sahibiydiler ki diğer insanlara da yeni gelenlere de süreci onlar anlattılar. Kendileri yönlendirdiler. Doktorlara söz düşmedi. Çünkü o kadar bilinçli, kendi durumlarını kavramış insanlardı.”
“Borçtan kapatmıyoruz ama kimse bir yardım da sunmadı”
Altınöz yirmi altı yıl gibi uzun bir sürecin ardından derneğin pandemi, kira ve uzun yılların getirdiği yıpranma sorunlarından mustarip olduğunu söyledi.
“İstanbul'da kira sorunları bize de bir şekilde yansıdı. Derneğe çok gelen giden oldu. Kimse derneğe bir ev, faaliyetlerini yürütebileceği bir alan tahsis etmedi ileride kullanılmak üzere.
"Şimdi bu dernek şeffaf bir dernek. Biz paraya pula bakan insanlar değiliz. Kimse bize böyle bir yardımda bulunmadı. Dernek birtakım gelirler elde etmek amacıyla işte birtakım yemekler düzenledi.
"Elimizdeki kitapların firmalar tarafından basılmasıyla veya oradan gelen desteklerle döndürüldü. Ama elbette ki kira bir yerden sonra zaten ödenemez hale geliyor. Ekonomik olarak götüremiyorsun. Katkı da yok.
“İnsanlar çocuğunu bırakıyor gidiyor. Bir daha uğrayan olmuyor. Çocuklar için yemek yapılıyor. Anneler vardı, derneğe gelip gidenlere yemek yapıyorlardı. Ödeme sorunlarını atlatmak için o kiralanan yerden çıkmak zorunda kaldık. Belediye bize pandemiden önce bir yer verdi, orada birkaç yıl kaldık.
“Ama orayı da boşaltmak zorunda kaldık. Hakikaten borçtan kapatmıyoruz. Az da olsa kasamızda bir birikim de vardı ama o parayla bu zamanda İstanbul'da kirayı karşılayamazdık, bir derneği götüremezdik zaten.”
(ED/EMK)