Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lefkoşa Milletvekili ve CTP Kadın Örgütü Başkanı Doğuş Derya, Kuzey Kıbrıs’ta kadın mücadelesinin seyrini, yasal kazanımları, derinleşen yoksulluğu, bakım krizini ve artan güvensizliği bianet’e anlattı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini “uzun soluklu bir mücadele” olarak tanımlayan Derya, bu mücadelenin yalnızca yasalarla değil, sokakla, barışla ve demokrasiyle doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çekiyor.
“Barış süreci söz konusu olduğu zaman aslında bütün sivil toplum hareketi de beraberinde yükseliyor” diyor. Derya’ya göre, Kıbrıs sorunundaki müzakere süreçlerinin askıya alınması kadın, emek ve gençlik mücadelelerinde de gerilemeye yol açıyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin Kuzey Kıbrıs’ta hâlâ yürürlükte olduğunu vurgulayan Derya, buna karşın kamusal kaynakların rant politikaları nedeniyle sosyal politikalara aktarılmadığını söylüyor: “Bu bir politik tercih. Rant ve talan üzerine kurulu bir hükümet anlayışı var.”
Türkiye’deki kadın haklarını ayrıca konuşacağız ama biz özellikle Kıbrıs’ı merak ediyoruz. Partiniz bu alanda önemli adımlar atıyor. Kuzey Kıbrıs’ta kadın hakları açısından neler yapıyorsunuz?
Toplumsal cinsiyet eşlikliği mücadelesi uzun soluklu bir mücadele. İşin yasal boyutları var. Bir de sokak ayağı var. Kadın mücadelesinin ivmesi Kıbrıs sorunuyla yakından bağlanıtlı... Şöyle ki, barış için görüşme süreci aktif olduğu zaman sivil toplum örgütleri ve sivil hareketler de beraberinde yükseliyor. Müzakere masası aktif olduğu zaman sendikal mücadele, kadın mücadelesi, gençlik mücadelesi de eş zamanlı olarak yükseliyor. Kıbrıs sorunundaki müzakere süreçleri buzdolabına kaldırıldığı zaman ise hak mücadelelerinde ivme kaybı oluyor.
"Elli vekilin on biri kadın"
Peki somut olarak kadın hakları alanında hangi yasal düzenlemeler yapıldı?
Kadın, çocuk ve LGBTİ+ hakların konusunda 1983’ten beri dokunulmayan tüm konulardaki yasal düzenlemeleri son 10 yılda yaptık. Yani mevzuat açısından fena durumda değiliz. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin teşkilat yasasını yaptık, Aile Yasası’nda kadın ve çocuk hakları lehine iyileştirici birçok madde düzenlemesi yaptık. Mesela kadınların kendi soyadlarını da çocuklarına, verebilme hakkını düzenledik. Velayet, nafaka, mal paylaşımı gibi konularda çok ciddi iyileştirmeler yaptık. Eviçi emeğin örneğin mal paylaşımında mutlaka hesaplanması gibi. Bunun dışında aday listelerinde yüzde otuz cinsiyet kotası düzenlemesini 2015 yılında geçirdik ve o günden sonra KKTC parlamentosundaki kadın temsiliyeti her geçen yıl artıyor. Yüzde sekizi geçmiyordu ondan önce… 2018 seçimlerinde %18'e, 2022 seçimlerinde de %22'ye çıktı. Elli vekilin on biri kadın. Şu anda yeterli mi? Değil ama mücadele devam ediyor.

Peki somut olarak kadın hakları alanında hangi yasal düzenlemeler yapıldı?
Kadın, çocuk ve LGBTİ+ hakların konusunda 1983’ten beri dokunulmayan tüm konulardaki yasal düzenlemeleri son 10 yılda yaptık. Yani mevzuat açısından fena durumda değiliz. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin teşkilat yasasını yaptık, Aile Yasası’nda kadın ve çocuk hakları lehine iyileştirici birçok madde düzenlemesi yaptık. Mesela kadınların kendi soyadlarını da çocuklarına, verebilme hakkını düzenledik. Velayet, nafaka, mal paylaşımı gibi konularda çok ciddi iyileştirmeler yaptık. Eviçi emeğin örneğin mal paylaşımında mutlaka hesaplanması gibi. Bunun dışında aday listelerinde yüzde otuz cinsiyet kotası düzenlemesini 2015 yılında geçirdik ve o günden sonra KKTC parlamentosundaki kadın temsiliyeti her geçen yıl artıyor. Yüzde sekizi geçmiyordu ondan önce… 2018 seçimlerinde %18'e, 2022 seçimlerinde de %22'ye çıktı. Elli vekilin on biri kadın. Şu anda yeterli mi? Değil ama mücadele devam ediyor.
Çocuk hakları ve ceza yasasında da önemli değişiklikler yapıldığını söylediniz, biraz açar mısınız?
Evlilik dışına doğan çocukların hakları evlilik içine doğan çocuklarla aynı değildi.
Onu tamamen düzenledik ve çocukların evlilik içinde doğup doğmadığına bakılmaksızın hakları eşit oldu. İnsan ticareti ve insan kaçakçılığını suç sayan maddeleri ceza yasasına yerleştirdik. Daha önce İngilizler’den kalma bir ceza yasası uygulanıyordu.
Orada ahlaka aykırı suçlar bölümünü cinsel suçlar olarak değiştirdik.
Şiddet önleme danışma merkezlerinin açılması ve daha birçok şey eş zamanlı yürüyor.
İstanbul Sözleşmesi Kuzey Kıbrıs’ta yürürlükte mi?
Bizde hâlâ İstanbul Sözleşmesi yürürlükte. 2011 yılında, ben o sıralar henüz milletvekili değildim. Feminist Atölye aktivisti olarak üç kadın beş binden fazla imza toplayıp meclise taşımıştık. O günden beridir hâlâ yürürlükte. Bu doğrultuda poliste şiddete müdahale birimi de açıldı. İstatistik verileri yeni yeni tutmaya başladı Kıbrıs ve kadına yönelen şiddetin, erkek şiddetinin hacmini ve çeşitlerini görüyoruz bu sayede. Ama yeterli mi? Değil.
Neden yeterli değil?
Çünkü kamu kaynakları büyük şirketlere transfer ediliyor. Memleketin üstüne çökmüş büyük şirketler var. Çoğu Türk menşeili şirketler. Elektrikten ulaşıma, sudan sağlığa kadar birçok stratejik sektör çöküş içinde. Sosyal politikalara çok fazla para ayrılmıyor. Bu bir politik tercih. Rant ve talan üzerine kurulu bir hükümet anlayışı var.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta kadınların en acil sorunları neler?
Üç tane çok acil mesele var. Bir tanesi kadın yoksullaşmasının çok ciddi şekilde derinleşmesi.
Genç kadın işsizliği inanılmaz yüksek. Kadınların istihdam olanaklarına erişimi de sermayeye erişimi de çok kısıtlı.
Kadın emeğinin güvenceli işlerde çalışabilecek şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor.
İkincisi, dünyanın başka birçok yerinde olduğu gibi bakım hizmetlerinin kadınların omzuna yüklenmesi. Sıfır–üç yaş grubu için kreş yok. Yaşlı bakım evleri her gün artan nüfus karşısında çok yetersiz. Devletin kadın sığınma evi yok. Sadece Lefkoşa Türk Belediyesi'nin sığınma evi var. Organize suçlar ve asayiş problemleri ülkeyi kadınlar için güvensiz hale getiriyor. Seks köleliği, narkotik, insan ticareti, kumar baronları, kiralık katiller…Güvenli yaşam hakkı adeta gasp ediliyor.
Eğitim ve sağlık gibi alanlara bütçe ayrılmayınca bundan en fazla kadınlar etkileniyor.
Şunu da merak ediyorum, feminist kimliğiniz siyasette nasıl karşılandı?
İlk başta feminizme dair önyargıları kırmakla uğraştım tabi… Bunun bir eşitlik ve adalet mücadelesi olduğunu, sadece kadınları değil erkekleri de ilgilendirdiğini ve bir demokrasi meselesi olarak ele alınması gerektiğini her defasında yeniden anlatmak zorunda kalıyorsunuz. Hele de muhafazakâr iktidarların kadın düşmanı politikaları her gün yürürlüğe girerken feminizm her zamankinden daha da önemli oluyor.
Mecliste seks işçiliğini gündeme gündeme getirdiniz. Sonrasında neler oldu?
Seks işçiliği değil, seks köleliği dememiz gerekiyor çünkü bu alanda hak ihlali yaşayan kadınların statüsü maalesef işçi değil köle. Pasaportlarına el koyuluyor, çalışma saatler belli değil, emeklilik ve örgütlenme gibi hakları yok… İnsan tacirlerinin pençeleri arasında bir yaşam sürmek zorunda kalıyorlar. İnsan ticareti mağdurlarının yüzde seksen beşten fazlası kadın. Kuzey Kıbrıs’ın tanınmadığı için Interpol ve Europol ile işbirliği yapamıyoruz.
Bu mafyatik yapılar için verimli bir alan yaratıyor. Kara para Türkiye’yi de riske sokuyor.
Halk bu süreçte ne hissediyor?
Kendi ülkelerinde sürgünde gibiler. Nüfus politikaları istismar ediliyor. Kıbrıslı Türkler oransal olarak azınlığa düşüyor. Plansız yapılaşma, emlak rantı, altyapı çöküşü… Vergi adaletsizliği çok vahşi bir kapitalist düzen yaratıyor.
Dünyadaki muhafazakâr dalgayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu sadece Türkiye’ye özgü değil. Otokratik rejimler kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalar üretiyor. Kadın bedeni ve emeği üzerinden yeni bir kapitalist yapı kurulmak isteniyor. Ama başarısız oluyorlar. Kadın direnişleri çok güçlü. Z kuşağından çok umutluyum. Bilgiyle ilişkileri çok farklı. Haklarının farkındalar. Öngörülebilir bir gelecekleri yok ama bugünü kurtarmaya çalışıyorlar. Onları anlamaya çalışmak gerekiyor.
Son olarak bir mesajınız var mı?
Aklımız karamsar olabilir. Ama irademizi iyimser tuttuğumuz müddetçe her zaman bir çıkış var.
(EMK)









