Kadının cinsel yaşamı sağlığının önemli unsurlarından birisi kabul edilmeli, eşinden veya birlikte olduğu erkeklerden gelebilecek hastalıklar ve sağlığı etkileyen olumsuzluklarla; istek, arzuları ve doyumundan kaynaklanan psişik sağlık sorunları birer "özel sağlık hizmeti" sayılarak gerektiği biçimde sunulmalıdır.
Her kadın, genel sağlığı ile ilgili konularda olduğu gibi bu konudaki hizmet taleplerini de açıkça gündeme getirilebileceği ve gereksinim duyulduğu anda sunulacağı sağlık kurumlarına ulaşabilmeli ve yararlanabilmelidir.
Tüm bu hizmetler önceden planlanmalı ve talep ortaya çıktığında ayrımsız bir şekilde tüm kadınlara, onların sağlık hizmetiyle ilgili haklarına uygun bir şekilde sunulmalıdır.
Gebelik, lohusalık, kürtaj
Gebelik konusunda karar alma süreçlerinde kadının erkekle eşit düzeyde rolü olması gerektiği, bu noktada aile planlaması hizmetlerinden yararlanma, istenmeyen gebeliklerde gebeliğin sonlandırılması konusunda karar verme gibi özel ve kadının sağlığıyla doğrudan ilgili durumlarda, gerek kadın, eşi ve çevresindekiler, gerekse kadına bu hizmetleri sunacak sağlık kuruluşlarında çalışanlar, kadının evrensel ve temel hakları bağlamında konuya yaklaşabilmeli, sağlık hizmeti bu genel kurallar ve doğrular çerçevesinde sunulmalıdır.
Kürtaj yoluyla gebeliğin sona erdirilmesinde, bir yandan kadının bedeni ve sağlığı ile ilgili hakları göz önünde tutulurken bir yandan da yaşama adım atmış fetusun hakları olduğu göz ardı edilmeden, etik kurallar doğrultusunda tavır alınacağı güvencesi, kadına sunulmalıdır. Yasal sınırlar içinde yapılan kürtaj işlemine ilişkin uygulamalarda, kadının sonraki gebelikleri açısından herhangi bir risk oluşmamasına azami çaba gösterilmeli. Kürtaj sonrasında kadına yönelik psişik destek tedavisi yanında, gebelikten korunmaya yönelik bilgiler de sunulmalı ve bu anlamda gerekli destek ve olanaklar sağlamalıdır.
Benzer olarak gebe kalmayı engelleyecek her türlü istem dışı girişimden ve buna yönelik olumsuz yan etkisi ya da riskleri olan tanı ve tedavi süreçleri ya da müdahalelerden sakınma konusunda sağlık çalışanları azami özeni gösterirken, kadın da bu konulardaki duyarlılığını ifade ederek gerekli koşulların sağlanması talebinde bulunabileceğini bilmelidir.
Kadının hamileliği döneminde ona yapılan tanı ve tedavi amaçlı girişimler nedeniyle, gerek kendisinde, gerekse çocuğunda ortaya çıkabilecek olumsuzluklardan da korunulması temel haklar arasındadır. Bu konuda sağlık hizmeti verenler "ayrı ve özel bir özen" göstermelidir.
Yine gebelik ve doğum döneminde anne ve çocuğun sağlığı ve gelişimi için gerekli olan fiziksel, psikolojik, sosyal ortam ve desteklerin sunulması da sağlıkla ilgili haklar arasında kabul edilmelidir. Gebeliğin belirli bir evresinden başlayarak, doğum, lohusalık dönemlerinde ve bebeğin ilk bakımı için gerekli olan izin ve çalışmama hakkı gibi özel destekler, gerek çalışan, gerekse yalnız evde çalışan kadınlar açısından birer hak olduğu unutulmamalıdır.
Gerek kamu adına devlet gerekli yasal düzenlemelerle, gerekse kamu ve özel sektör olarak işveren konumunda olanlarla, aynı ev içinde kadının hizmet verdiği diğer bireyler bu hakları gözetmeli, gözetmeyenlere gerekirse sağlık hizmeti sunanlar bu hakların varlığını hatırlatmalı, en azından bu hakları sağlayacak kararları ifade etmelidir.
Annenin lohusalık döneminde ve daha sonrasında bebeğin gelişimi açısından gerekli olan anne sütü emme konusundaki tutum ve kararlılığı herhangi bir cins ayrımı söz konusu olmadan sağlanmalıdır. Bu konuda annelere kız çocukları için de, tıpkı erkek çocuklarında olduğu gibi davranmaları gerektiği anlatılmalı ve onlar bu yönde özendirilmelidir.
Gerek anne gerekse aile çevresindeki diğer karar vericilere bu konuda gerekli uyarıların yapılması ve kız çocuğun yeterli süre anne sütü alması sağlanmalı, gerekiyorsa anne bu dönemde ve bu açıdan özel olarak teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Aydınlatılmış onam, mahremiyet ve sırlar
Yapılan her türlü muayene ve hizmetle ilgili bilgilendirilmiş onam alınırken, bu yöndeki etkileri ve durumu da bilgilendirmenin içine dahil edilmelidir. Kadının bu durumundan haberdar olmayışı, dolayısıyla tıbbi girişimler öncesinde ifade edemeyişinin de, hizmeti sunanları masum kılmayacağı unutulmamalıdır. Hizmeti sunanların bu olasılığı sürekli göz önünde tutarak hizmetlerini planlamaları ve sunmaları bir hakkın ve buna karşılık gelen bir görevin ifadesidir.
Evlilik döneminde kadınlarda ortaya çıkan sağlık sorunlarında, evleri ve evlilikleriyle ilgili bilgilerin sağlık açısından gerekli olduğu kadarıyla hekime aktarılması gerekebilir. Hekim ve sağlık çalışanları, mahremiyetle ilgili her türlü konuda olduğu gibi bu konuda ve bu bilgilerde de aynı biçimde "sırrı sonsuza kadar saklayacak" şekilde davranmalıdır.
Bu bilgilerin özellikle, herhangi bir şekilde evlilik akdi sona erdiğinde de saklanma yükümlülüğü olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla sağlık hizmeti verenlerin bu konudaki davranışları kişi, özellikle de kadın açısından çok önemlidir. Kadının kendisi ve yaşamıyla ilgili sırlarını hekime anlatırken bu genel kuralın güvencesi altında davrandığı unutulmamalıdır.
Bu sırların saklanması onun temel kişilik haklarından birisidir. Sağlık hizmeti sunan ve hekim açısından da bu hakkın yerine getirilmesi bir görevdir. Çeşitli çatışmalar, hatta yargıya yansımış durumlarda bile bu konulardaki bilgiler, kadın istemedikçe ve onay vermedikçe açıklanmamalıdır. (MS/TK)