Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine dair davanın ilk duruşması bugün Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
SİNAN ATEŞ DAVASI
Özel: Gözdağı vermeye çalışıyorlar, sessiz kalınmayacak
Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonda görülen duruşmaya, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaoğlu, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sinan Oğan, Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve taraf avukatları katıldı.
“Sinan Ateş bir dava dosyası için bana söz verdi”
Duruşmada savunması alınan tutuklu sanık Eray Özyağcı, dosyanın sanıklarından Doğukan Çep'in, kendisine, “Sinan Ateş bir dava dosyası için bana söz verdi. Benden para istedi, gönderdim ama sözünü tutmadı” dediğini öne sürdü.
Çep'in dolandırıldığı için öfkelendiğini söylediğini iddia eden Özyağcı, "Ona, 'Abi, sen beni biliyorsun. Sen ayarla ben ayaklarından vururum' dedim. Daha sonra Suat Kurt'u aradım. Ona 'Ankara'da bir hasmım var ayaklarından vuracağım yardım eder misin?' dedim. O da kabul etti" diye konuştu.
“Ayaklarından vur uzaklaş, dedi”
Ankara'ya gitmesinin ardından cinayet anında motosikleti kullanan sanık Vedat Balkaya'yla buluştuğunu söyleyen Özyağcı, olay gününü şöyle anlattı:
“Vedat'a, Doğukan abinin alacak meselesi için biriyle görüşeceğimi, silah sesi duyması halinde korkmayıp beklemesini söyledim. Sonra kafeye oturup Doğukan abimden haber bekledim. Beni arayıp 'Sinan Ateş'in yanında iki kişi var. Ayaklarından vur uzaklaş, diğerleriyle uğraşma' dedi. Yukarıdan aşağıya üç kişinin geldiğini gördüm. Sinan Ateş'in ayaklarına sağlı, sollu ateş ettim ve sonra kaçmaya başladım. Bir kişi, hedef gözetmeksizin ateş etmeye başladı. Ben de onlara ateş ettim. Daha sonra 'reisi vurduk, reisi vurduk' diye bir ses duydum.”
“Kimin olduğunu bilmediğim bir eve gittik”
Özyağcı, kendisini bekleyen motosiklete binerek, “Çep'in daha önce kendisine gönderdiği Gölbaşı'ndaki konuma gittiklerini” kaydetti.
Araçta daha önceden tanıdığı "Mustafa Kemal" isimli kişinin olduğunu söyleyen Özyağcı, araca binmesinin ardından Çep'i aradığını belirtti: "Ona, 'Abi ben ayaklarına doğru sıktım ama 'reisi vurduk' diye bağırdılar. Bunda başka bir iş olmasın' dedim. Bana, 'Mustafa Kemal'le Gölbaşı'ndaki yere gidin, kafanıza göre iş yapmayın' dedi. Kimin olduğunu bilmediğim bir eve gittik. Doğukan abi, 1 saat sonra yine aradı ve 'Sinan Ateş ölmüş. Sana sadece ayaklarına sık demedim mi? dedi. Ben de adamı öldürmediğimi, ayaklarına sıktığımı söyledim. Bana kızıp telefonu kapattı. Akşam bir daha aradı ve 'Vedat yakalandı İstanbul'a gitmeyin. Birkaç gün misafir kalın' dedi. 4 güne yakın Gölbaşı'ndaki evde kaldık."
Yunanistan’a kaçmaya çalıştı
Sanık Eray Özyağcı, cinayetten 4 gün sonra Mustafa Kemal ismindeki arkadaşının yardımıyla araç bagajında İzmir'e götürüldüğünü anlattı.
Bir villada yaklaşık 1 ay saklandığını anlatan Özyağcı, şunları söyledi: "Mustafa Kemal, 'botu ayarladım, seni Edirne'den yurt dışına çıkaracağız' dedi. Sonra beni bagaja soktular ve Edirne'ye bu şekilde gittim. Bagajdan indirdiklerinde 'biz yoldayken deprem oldu, o yüzden yol boştu' dedi. Beni bekleyen kişilerle botla nehre indim. Orada, bizim askerlerimiz ateş etti. Herkes panik oldu ben de direk suya atladım. Yüzerek Yunanistan'a çıktım. Birkaç saat yürümemin ardından Yunanistan askerleri yakaladı. Türk olduğumu, terörist olmadığımı söyledim. Beni kelepçeleyip dövmeye başladılar. Sonra beni botla sınır hattımıza attılar. Orada teslim oldum."
“MHP'den iki, üç yöneticinin ismini ver seni kurtaralım”
Daha sonra Ankara Emniyetine teslim edildiğini, emniyet sorgusunun ardından savcılığa sevk edildiğini belirten Özyağcı, savunmasına şöyle devam etti:
"Orada üç savcıya ifade verdim. Savcı Durmuş Ali Kaya, 'Bize hikaye anlatma. Bu işin siyasi olduğunu düşünüyoruz. Devlet Bey'den talimat aldıysan bizi uğraştırma. MHP'den iki, üç yöneticinin ismini ver seni kurtaralım. Seni içeride de dışarıda da koruyacağız. Sana insan ve araç fotoğrafları göstereceğiz. Bunları onayla yeter' dedi. Ben bunları duyunca şok oldum. 'Böyle iftiralara alet olmam. Beni neden böyle bir şeye alet etmeye çalışıyorsunuz? dedim. Ondan sonra iyice öfkelendi. Yanıma geldi ve fotoğraflar göstermeye başladı. Tanımadığımı söyledim. Sonra araçlar gösterdi. 'Bunlara binmedim' dedim. Bana, 'Öldürülmekten korkmuyor musun?' dedi. Ben de 'Ölüm kalım triplerim olsa bu işi yapmazdım' dedim. 'Ben bu dosyanın kalemşörüyüm. Her türlü müdahaleyi yapacağım. Seçimden sonra herkes görecek' dedi. Bana gösterilen fotoğraflar ve araçları sonradan medyadan gördüm."
“Benim yıllardır tabancam var”
Sanık Eray Özyağcı'nin savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Olay gününden önce Ateş'in ofisinin olduğu bölgeye gittiği hatırlatılarak, adresi kimden aldığı sorulan Özyağcı, "Abim bana ne diyorsa onu yaptım" dedi. Olayda kullanılan silahı nereden temin ettiğine ilişkin soruya, "Benim yıllardır tabancam var zaten, parasını verip temin etmiştim" cevabını verdi.
“Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma' dedi”
Duruşmada savunma yapan ikinci sanık, cinayette kullanılan motosikleti süren kişi olan Vedat Balkaya oldu.
Olay tarihinden bir süre önce cezaevinden çıktığını, iş bulma konusunda zorluk çektiğini anlatan Balkaya, sanıklardan Doğukan Çep'in "uyuşturucudan uzak durması" şartıyla motor alabileceğini söylediğini, kendisine verdiği sözü tuttuğunu belirtti.
Çep'in kendisine bir miktar para ve 2-3 tane de motosiklet ilanı attığını ifade eden Balkaya, bir süre sonra motoru aldığını, motoru aldıktan bir gün sonra Çep'in kendisini aradığını anlattı. Sanık Balkaya, "Ataşehir'de buluştuk. 'Ankara'da birinden alacağım var, Eray'ı Ankara'ya götürecek araba var ama getirecek kişi yok' dedi. Bunun üzerine yardım amaçlı sabah 6 suları Ankara'ya vardım" diye konuştu.
Balkaya, olay gününe ilişkin şunları anlattı: "Ayın 30'unda öğlen 12.30 sularında Eray beni uyandırdı. 'Alacağımız olan kişi gelmiş, almaya gidiyoruz acele et' dedi. Eray arkama bindi, beni yönlendirdi, Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi üzerinde indirdim. Bana, 'Silah sesi duyarsan korkma' dedi. Bunun üzerine Doğukan'ı aradım, bir sıkıntı olup olmadığını sordum. Bir süre orada bekledim, sonra Eray bir hışımla geldi. Eray'ın yönlendirmesiyle yaklaşık yarım saat gittikten sonra bir petrol ofisine gittik. Eray iner inmez kaskı fırlattı. 'Benimle İstanbul'a gelmeyecek misin?' dedim. 'Gelmeme gerek kalmadı, sen devam et, İstanbul'da görüşürüz' dedi. Kendisini bekleyen arabaya bindi ve gitti."
“Birinin öldürüleceğini bilmiyordum”
Sanık Balkaya, olay tarihinden önce Ateş'i tanımadığını, öldürülmesinden de haberdar olmadığını ileri sürdü:
"Bana alacak verecek meselesi dediler. Vurulma olayı deselerdi cezaevinden yeni çıkmış biri olarak asla yardım etmezdim. Doğukan'ı aradım, Eray tedirgindi, bir şey olduysa bana söyleyin dedim. Ben bu olayın aslını Kocaeli Emniyet Müdürlüğünde öğrendim. Eray'ın birini vurduğunu orada öğrendim. Beni buraya kandırarak getirdiler. Ben Sinan Ateş'i tanımıyorum, sosyal statüsünü bilmiyorum. Burada birinin vurulacağını, öldürüleceğini bilmiyordum."
Sanık Balkaya, suçsuz olduğunu iddia ederek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme başkanı: Hikaye anlatma
Duruşmaya verilen aranın ardından Doğukan Çep ile cinayet mahallinde keşif yaptığı belirtilen sanık Suat Kurt'un savunması alındı.
Cinayetin azmettiricisi olduğu belirtilen tutuklu sanık Doğukan Çep, 2013'te Gezi direnişi sonrasında "kırmızı fularlı kız" olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil'i de vurarak yaraladığını, Karacagil’in daha sonra Kandil’e gittiğini iddia etti.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Ne anlatıyorsun sen? Savunma yapacaksan yap, hikaye anlatma" diye sanığa tepki gösterdi. Sanık Çep ise "Başımdan geçen olayları anlatıyorum" dedi.
BirGün’ün haberine göre Doğukan Çep, Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesine ilişkin davada, ‘dosyasını halletmesi’ için Sinan Ateş’e para verdiğini ancak Ateş’in telefonlarına çıkmaması üzerine kendisine saldırı düzenlemeye karar verdiğini öne sürdü.
“Ben azmettirdim”
İstanbul’da 2019 yılında Aziz Mahmud Hüdai Camisi’nde namaz kılarken Sinan Ateş'in geldiğini ve namaz kıldığını kaydeden Çep, şunları söyledi:
"Sonrasında ben ona gittim ve ‘soruşturmam var yardımcı olabilir misiniz’ diye sordum o da ‘tamam kardeşim’ dedi. ‘Kardeşim helal olsun, bizim hayal ettiklerimizi gerçekleştirmişsin’ dedi. ‘1 milyon TL para istiyorlar dosyanı halledecekler’ dedi. Ardından ben ‘bunu karşılayamam’ dedim. ‘200 bin TL ayarlamaya çalış o zaman halledecekler’ dedi.
Ben bunu toparladım sonrasında Sinan Ateş beni Taksim’de bir otele çağırdı orada parayı ona teslim ettim ve beklemeye başladım dosyama dair gelişme var mı diye. 2021’de bir ‘200 bin TL daha vermemiz lazım, bu sefer başkasına’ dedi. Ben ayarladım bunu da. Üsküdar sahile çağırdı beni sonrasında orada parayı verdim, bana ‘sabret uzun süreli bir iş bu’ dedi. Kasım ayında benden paranın tamamını istedi ve ‘sona yaklaştık’ dedi.
Ben sağdan soldan borç harç toparladım 250 bin TL. Sonra beni Ankara’ya çağırdı. Çukurambar’da bir pastanede buluştuk. Orada parayı verdim. ‘Bir daha ararsam artık tamamlaman lazım’ dedi. Sonrasında haber bekledim gelmedi. Aradım ‘Abi olmuyorsa zorlamayalım parayı bari geri alalım’ dedim. ‘Kardeşim böyle şey mi olur nasıl parayı alayım, verdim’ dedi. Bunun üzerine paraya çöktü. Ben de ‘Ayağına sıkacağım, Ankara’ya gitmem lazım’ dedim. Yanımda da Eray vardı o ‘ben giderim’ dedi. Ben öldürmek isteseydim bunu söylerdim, kimseden çekinmem, ben yaralamak istedim. Ben azmettirdim. Üzüldüm gerçekten.”
“4 bin lira ile suikast mı yapılır efendim?”
Mahkeme Başkanı’nın “Neden bunları savcılıkta ve emniyette hiç anlatmadın” diye sorması üzerine, “Emniyette bana Şevket ve Kerem komiserler işkence etti. 4 bin lira ile suikast mı yapılır efendim? Suikast girişiminde bulunmak istemedim. Kim vurdu Sinan Ateş’i bilmiyorum gerçekten” diye yanıtladı.
Çep sözlerine şöyle devam etti: "Biz insanları kandırdık cenaze, gezme vs. diye. Çünkü kafamıza koyduk bunu yapmaya. Suikast yapmadık ama. Suikast yapmak isteyen insan yüzünü kapatır, karşılarına geçer öldürür. Nasıl öldü bilmiyorum. Şok oldum. Dünya başıma yıkıldı. Zaten 4 gün sonra yakalandım. Ben ölmesini istemezdim. Biz suikast yapmaya gitmedik. Ben cezama razıyım, ayaklarından vurmak istedim."
Sanık Çep, olayda adı geçen sanıklara yakıt ve yol parası olarak 4 bin lira verebildiğini iddia etti.
“Ayaklarından vuruyor, nasıl ölüyor bilmiyorum”
Sinan Ateş'in öldürülmesi olayında, cinayet mahallinde keşif yapan sanıklardan Suat Kurt'a Ankara'da bir işinin olduğunu belirterek yardım istediğini anlatan Çep, Kurt'un bunu kabul ettiğini anlattı.
Sanıklar Özyağcı, Kurt, Balkaya'ya para vererek Ankara'ya gönderdiğini aktaran Çep, Kurt'un Sinan Ateş'in ofisinin bulunduğu bölgede takibe başladığını söyledi.
Olay günü Kurt'un kendisini arayarak Ateş'i gördüğünü bildirdiğini anlatan Çep, şöyle devam etti: "Kurt'un ardından ben de Eray'ı aradım 3 kişi olduklarını söyledim. 'Eray, Sinan Ateş'in ayaklarına 2-3 tane at, kimseye karışma gel' dedim. Ayaklarından vuruyor ama nasıl ölüyor bilmiyorum. Balistik raporuna baktım. Valla ölmesini istemedim. Ben suikast yaptıracak olsam sırtından vururum kimse görmez. Suikasta gelen adam silahı böyle tutmaz. Ben nasıl öldü bilmiyorum, şok oldum. Sadece yaralayayım dedim."
“Kimin mermisiyle öldü merak ediyorum”
Sanık Çep, suikastın başkaları tarafından kendilerine yaptırılmadığını iddia ederek, "Ben neden motosiklet arayayım, ev arayayım. Her şeyi ben ayarlıyorum her şeyi yapan benim. Nasıl biri bana yaptırmış oluyor? Biri bana bunu yaptıracak olsa neden para bulmak için çabalayayım, borç alayım" dedi.
Ateş'in ölümünden üzüntü duyduğunu ifade eden Çep, "Kimin mermisiyle öldü merak ediyorum. Bunun araştırılmasını istiyorum. Eray ayağından vuruyor, mermiler aşağıya gidiyor. Karnından giren ölümcül darbe, o açı kimin açısı? Selman'ın açısı. Büyük şaibe var, bence Selman'ın mermisiyle karnından vuruldu" iddiasında bulundu.
Savunmanın ardından Çep'e, Ateş ile görüşme yaptığını iddia ettiği telefon numarası soruldu. Çep, "Telefona hat takmıyorum, FaceTime üzerinden konuşma yapıyorum" cevabını verdi.
“Rahmetlinin bilgilerini Doğukan'a atan benim”
Tutuklu sanık Suat Kurt, dosyanın sanıklarından Doğukan Çep'in, kendisine "Alacak meselesi var. Sana bir adres vereceğim. Bu şahıs saat kaçta giriş yapıyor, kaçta çıkıyor takip eder misin?" diye sorduğunu söyledi.
Çep'in bu isteğini kabul ederek Ankara'da gittiğini anlatan Kurt, mahkeme başkanının, "Bu adamı neden takip edeceğini sormadın mı?" şeklindeki sorusuna, "Doğukan, alacak meselesi olduğunu, bu kişinin dövüleceğini, en fazla ayaklarından yaralanacağını söyledi" cevabını verdi.
Kurt, Çep'in gönderdiği adrese giderek takibe başladığını belirterek, "Rahmetlinin giriş çıkışlarıyla ilgili bütün bilgilerini Doğukan'a atan benim. Böyle bir şeyin olacağını kestiremedim. Doğukan'ın, Eray'la telefonla görüşmesi sırasında vuracağını duydum. Olay günü adamı gördüğümü Doğukan'a söyledim. Bana 'Taksiye bin git' dedi. Taksiye binmeden önce silah sesini duydum. Rahmetlinin siyasi bir kimliği olduğunu bilmiyordum" savunmasını yaptı.
Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel'in kendisine "Sinan Ateş ile 2019'da namaz kıldım' dediniz. O dönemde Ateş Ülkü Ocakları Genel Başkanı görevindeydi. Yanında kimler vardı hatırlıyor musunuz?" sorusuna Çep, "Ben Ülkü Ocakları'nı falan bilmem. Alakam yoktur böyle şeylerle. Ben onu gördüm gittim yardım istedim" demesi üzerine Mahkeme Başkanı "Soruya yanıt ver, ne alakası var bununla" dedi.
“Uçuş bilgileri pankart içindi”
Duruşma, suikastı organize ettiği öne sürülen diğer sanık, eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın savunmasıyla devam etti.
Tutuklu sanık Demirbaş, hakkındaki tüm iddiaları reddetti, savunmasında "FETÖ iltisaklı basın mensuplarına bilgiler verilmiş ve kamuoyunda baskı yaratmak adına dosyadan cımbızla seçilen şeyler sunulmuş" dedi.
Mahkeme Başkan'ının Sinan Ateş'in uçuş bilgilerini niye araştırdığını sorması üzerine Demirbaş şunları anlattı: "Cep telefonumu olayla alakam olmadığını göstermek için şifresiyle polise teslim ettim. O bilgiler 8 ay önce yaşanmış bir olaya ait, bu olayla ilgisi yok. 8 ay önce üzüntü verici bir olay yaşanmış, camiada tepki ve nefret oluşmuştu. Bulunduğu yere protesto pankartı asılmasıyla ilgili çalışma yapılmıştı. Maktulün uçuş bilgilerini kimseye atmadım. Havaalanına gitmedim. Hiçbir kamu görevlisinden bilgi almadım."
Tolgahan Demirbaş, bazı sanık avukatlarının soruları üzerine Sinan Ateş için "Kalemi kırıldı" ifadesini hiçbir zaman kulanmadığını söyledi.
“Telefonumdaki adresin, ev adresi olduğunu bilmiyordum”
Mersin’de Çağrı Ünel’e saldırı girişimi sırasında bir Ülkü Ocakları üyesinin ölmesi nedeniyle, Sinan Ateş’e karşı pankart asacaklarını ve bunun için Sinan Ateş’e dair bilgileri istediğini ifade eden Demirbaş, “Cep telefonumda bulunan adresin, Sinan Ateş’in ev adresi olduğunu bilmiyordum. Bana bu adresi Mustafa Ensar Aykal vermedi. Ben o ev adresini kimseyle paylaşmadım. Ben hiçbir kamu görevlisinden konum istemedim. Bu devlet kabile devleti değil. Burada duruşmayı takip eden devlet büyüklerimiz var onlar bile isteyemez bunu” dedi.
Mustafa Ensar Aykal’ın kendisini Sinan Ateş’in ölümüne dair araması hakkında soru soran Mahkeme Başkanı’na “Maksimum 10 saniye süren konuşma bilirkişi raporuna 1 dakika 6 saniye diye girmiş. Bu doğru değil” şeklinde yanıt veren Demirbaş, polis memuru Çağlar Zorlu’ya da pankart asacaklarını söylediği iddiasında bulundu.
“Çocuğumun psikolojisi bozuldu, ailecek mağduruz”
İstanbul’a ise yılbaşı amacıyla gittiklerini, Serdar Öktem’in Ankara’ya neden geldiği konusunda bilgi sahibi olmadığını ileri süren Demirbaş şunları söyledi:
“Ailem ve ben basında yaratılan bu algı sebebiyle son derece mağdur durumdayız. Ben çocuğum ilerde diplomat olsun diye Fransızca kursuna gönderen birisiyim. Benim 10 yaşındaki oğlum tutuklu olduğumu sosyal medyadan öğrendi. Ben ondan saklamıştım, Bosna’da antrenörlük yaptığımı sanıyordu bu süreçte. Tabii ki maktulün çocukları kadar mağdur değillerdir ama ben de bir babayım ve şu an çocuğumun yanında değilim. Çocuğumun psikolojisi bozuldu, ailecek mağduruz.”
“Beni gözaltına alan polislerden biri burada sanık”
Bir avukatın “Nerede yakalandın?” sorusuna Demirbaş şu yanıtı verdi: "Şu an burada mahkeme karşısında olma nedenimi de açıklayayım. Çocuğumla birlikte tüm ailemin olduğu Bağlıca Mahallesi’ndeki ablamın evine gittik. Alışveriş yapmak için evden çıktım ve yolda ben yakalandım. Kerem Okay isimli polis benim telefonumu aldı. Beni gözaltına alan polislerden biri de buradaki sanıklardan Mustafa Ensar Aykal’dır. Biz nasıl hem suçlu olup aynı davada burada tutuklu olabiliriz. Bu akla mantığa sığmaz."
“Ayşe Ateş’e dair hiçbir bilgi toplamadık”
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş hakkında sorulan soruyu Demirbaş, "Ayşe Ateş’e dair hiçbir bilgi toplamadık. Benim hiçbir ülküdaşımın da çocukla ve kadınla bir işi olmaz” diye cevapladı.
Ülkü Ocakları'ndaki görevi sorulan Demirbaş, "Benim camiada herhangi bir ağırlığım yok. Ben mensubu olmakta gurur duyduğum Ülkü Ocakları’na ömrümü verdim. Pankart olayını bir grup ülküdaş planladı. Buna dair bir isim vermem. Ben emniyete alındığımda plakası, rengi bile belli olmayan bir araç bana gösterildi. Bu araca Eray Özyağcı’nın bindiği söylenmektedir. 'Bu aracı kullanan kişinin Tolgahan Demirbaş olduğu değerlendirilmektedir' yazıyor raporda. Bilerek ve isteyerek zan altında bırakılmak istenmişimdir" iddialarını öne sürdü.
MHP Milletvekili Kılavuz ile telefon görüşmeleri
Tolgahan Demirbaş, HTS kayıtlarına göre cinayet öncesi ve sonrasında olay günü altı kez dönemin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ile telefon görüşmesinin olduğunu soran avukat Süleyman Tavaf’a “Olay öncesi görüştüğümü hiç hatırlamıyorum. Bu yalandır. Olayı başka hususlara çekmek amacıyla yapılmıştır” dedi.
Avukat Tavaf'ın, birden çok Ülkü Ocakları il ve ilçe yöneticileri ile Demirbaş’ın neden görüştüğünü sormasına üzerine sanık avukatları “İddianamede olmayan isimler bunlar, buna dair soru soramazsınız" dedi. Söz alan iddia makamı “Soruşturma bir katkısı olmaması gerekçesiyle bu soruların sorulmamasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Mahkeme Başkanı da avukatlara “İsimlerle ne alakası var? İddianamedeki isimleri sorun. Biz kovuşturma aşamasında değiliz” dedi. Avukatlar ise “İsimlerin çok önemi var bu davada. Olcay Kılavuz ile yaşanan görüşmeler var. Ülkü Ocakları yöneticileri ile yapılan görüşmeler var. Tüm bunlar eksik” diyerek mahkeme heyetine tepki gösterdi.
"Lehime olan pek çok konu dosyaya konulmamıştır, karanlıkta kalması için" diyerek savunmasını sonlandıran Demirbaş, tahliyesini istedi.
Duruşma yarın sabah devam edecek.
Ne olmuştu?
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, 30 Aralık 2022’de, Ankara'da ABD Büyükelçiliği ve AKP Genel Merkezi gibi önemli binaların bulunduğu ve güvenlik önleminin yoğun olduğu Çukurambar'da cuma namazı çıkışında silahlı saldırıya uğradı. Bir motosikletle olay yerine getirilen Eray Özyağcı, Ateş’e ateş açtı, ağır yaralanan Ateş kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Yanındaki Selman Bozkurt da omzundan yaralandı.
Olayla ilgili haklarında dava açılan, aralarında eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve Serdar Öktem’in de bulunduğu 22 tutuklu sanık, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor. İddianamede, Özyağcı ile onu olay yerine getiren ve kaçırmakla suçlanan Vedat Balkaya ile Suat Kurt hakkında "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
(AS)