Sosyal ve Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği’nin (SKYGD) Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu (SPF) ile ortaklaşa yürüttüğü ve Edirne Roman Kültürünü Araştırma Geliştirme Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EDROM) ve Çocuklar Aynı Çatı Altında Derneği (ÇAÇA) tarafından desteklenen “Romanlar ve Sosyal Politika” projesi Zonguldak, Çanakkale, Batman ve Mardin'de Romanlarla yapılan derinlemesine görüşmelerden oluşuyor.
Zonguldak: Ölülerini yerler hurafesi
Taş kömürü sektöründe Romanlar ancak trenlerden dökülen kömür parçalarını toplamak gibi enformel ekonomi içinde çalışmışlar. Günümüzdeyse kadın ve çocuk ağırlıklı olarak kağıt ve hurda toplayıcılığı yapıyorlar.
Yitirilen iş kolları onları İzmir ve İstanbul’a göçe zorluyor. Merkeze on dakika mesafedeki Çıngan mahallesi yerleşim bölgeleri ve suçun, uyuşturucunun, kirliliğin merkezi olarak biliniyor.
Cenazenin başında ateş yakıp bir gece evde yatırmak bir Roman geleneğiyken "çingenelerin ölülerin etlerini yediklerine" dair şehir hurafeleri bölgede yaygın. Okullarda veliler çocuklarının Roman öğrencilerle eğitim almasını istemiyor.
Çanakkale: Hizmet için mahallenin ismini "Atatürk" koydular
100-150 haneden oluşan Atatürk mahallesi yol, toplu taşıma, elektrik, su, kanalizasyon gibi hizmetlerden yoksun. Romanlar kendi aralarında gayri resmi muhtar ve aza seçerek mahalleye hizmet gelmesi için bir Atatürk heykeli yaptırmış ve mahallelerinin ismini Atatürk koymuşlar.
Batman: “Kürtlerin ötekileri” Domlar
Batman’da kendilerini Dom olarak tanımlayan grup ülkenin batısında kendini Roman olarak tanımlayan gruptan farklı. Domlar ana akım nüfus kesimiyle kimlikleri üzerinden bir ilişki kuramıyor. İçinde yaşadıkları –ama içine alınmadıkları- yerel topluluğun dilini benimsiyorlar. Domaniçe yerine Kurmançi konuşuyorlar. Kadınlar geçimlerini dilencilikle erkekler tarım işçiliğiyle kazanıyor. Bir insan grubu olarak karşılaşılmayan ve “tanınmayan” Domlar genellikle suçu çağrıştıran semptomlarla hatırlanıyor bölgede.
İnsanlar bu grubun farkında fakat bilgisine sahip değil. Bir sorun tespiti ya da çözüm önerisi yok. Domlarsa kendilerini “Kürtlerin ötekileri” olarak algılıyor ve dışlandıklarını düşünüyorlar. Çocuklar okula gitmiyor. Çünkü yaşadıkları yerde okul yok.
Nusaybin: Uğradıkları ayrımcılığı yoksulluklarına yoruyorlar
Nusaybin’deki Domlar dağınık yaşıyor, yaşadıkları arazileri satın alanların tapuları yok. Yaşadıkları alt yapısız yerleşimlerde iki göz odada kalabalık nüfuslar halindeler ve kanalizasyon sokak arasından dereye akıyor. Geçimlerini kemançe adı verilen müzik aletinden kazanıyorlar.
En ünlü müzisyenleri Bahremo (Bayram Bozkurt). “Kız alıp verme” ve sosyal mekanların kullanımında ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorlar ve bunun nedenini gelir farklılığına dayandırıyorlar. Suçla ilişkilendirilmeyen ve toplumun diğer kesimiyle aynı geçim kaynaklarına sahip olmalarına rağmen diğer çalışma bölgelerindeki Romanlarla benzer sorunlara sahipler.(EZÖ)