Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin düzenlediği basın toplantısında gelişmeleri değerlendirdi.
Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yeni operasyon dalgasına tepki göstererek başlayan Ayşegül Doğan, barış ve demokratik çözüm ihtimalinin tartışıldığı günlerde diğer yandan anti-demokratik uygulamaları konuşmak zorunda kalmaktan ülke adına hicap duyduklarını söyledi.
"Komisyon yine çok kritik bir rol oynayacak"
Ayşegül Doğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Beyoğlu Belediyesi başkanı gözaltında: Yalnızca buna karşı hicap duymuyoruz, buna karşı mücadelede ediyoruz. Bu türden operasyonların doğrudan seçmen iradesine müdahale olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Yargı eliyle siyasete müdahale etmek, bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bu tutumdan ve yaklaşımdan yalnızca vazgeçmek yetmez, aynı zamanda bununla mücadele etmek gerekir. Bu durum neden sürece sımsıkı sarılmamız gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bunlar niye birbirinden ayrılmaz parçalar? Çünkü Kürt meselesi çözülmeden Türkiye demokratikleşemiyor ve Türkiye'deki demokratikleşme yönünde adımların hızlanması için Kürt meselesinde çözüm iradesinin kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor. İşte biz bu kararlılıkla ne yapıyoruz?
"Buyurgan kibirli dil ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir"
Komisyon toplantıları: Takip ettiğiniz üzere komisyon 3’üncü toplantısını gerçekleştirdi geçen hafta ve komisyon çalışmaları sürecin ivme kazanması açısından son derece önemli. Aynı zamanda bu komisyonun öngörülen çalışma süresini en verimli şekilde kullanması da beklentimiz. Çünkü bunun en etkin şekilde olmasının ne kadar kritik önemde olduğunu biliyoruz. Bunun farkındayız ve bunu toplumsal beklentiyle de görebiliyoruz. Sahada görüyoruz, yaptığımız şölenlerde görüyoruz, buluşmalarda görüyoruz. Halk toplantılarında görüyoruz. Yine kamuoyuna yansıyan ifadelerde de bunu görmemiz mümkün.
Kuşkusuz komisyon çalışmalarının hedefine ulaşabilmesi bazı gerekliliklere de bağlıdır. Bunlar ne tür gerekliliklerdir sorusu ise en kritik başlık ve bu sürecin en başından beri ifade ettiğimiz sürecin bir yasal zemine oturtulması başlığıdır. Elbette komisyonun iş başında olması, yola koyulması, burada çoğulculuk ilkesinin gözetilmesi, bunun bütün siyasi partiler tarafından kabul edilmesi, kararların usulün, yöntemin, işleyişin mutabakatla sağlanıyor olması, mutabakat arayışının komisyonun vazgeçilmez bir ilkesi haline dönüşmesi… Tüm bunlar çok olumlu ve çok memnuniyet verici ancak bu öngörülen süre ve sürecin yasal zemine oturtulması, bu zeminin hukuki düzenlemelerle desteklenmesi, demokratik siyaset ve toplumsal barışın olmazsa olmazları. Bunlar ancak eşitlik, adalet ve özgürlükle sağlanabilir. İşte onlar için de eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilecek yasal düzenlemeler ve buna ilişkin çalışmalar en büyük beklentimizdir.
Önümüzdeki hafta yapılması beklenen buluşmalarda öneri, bilgi ve deneyim aktarımı için en başından beri ifade etmiştik. Komisyonun toplumun farklı kesimlerine ulaşmasının önemli olduğunu, bu sürecin tamamının toplumun farklı kesimlerini kapsamasının ve toplumun farklı kesimlerinin önerilerinin, beklentilerinin bir şekilde bu sürecin içine akması gerektiğini söylemiştik. Tabii ki burada komisyon yine çok kritik bir rol oynayacak.
Bu konuda da üyeler arasında ve farklı siyasi partiler arasında bir mutabakatın sağlanmış olması kıymetli. DEM Parti olarak bizim de komisyona sunduğumuz liste sizlerle paylaşıldı. Kamuoyu da yakından takip etti. Bu listede hukuk kurumlarından hak örgütlerine, kadın örgütlerinden meslek örgütleri ve birliklerine, akademisyenlerden kanaat önderlerine kadar farklı alanlarda bugüne kadar deneyim biriktirmiş isimler yer alıyor.
Komisyon üyelerimizin de yaptığı yazılı açıklamada belirttik, komisyon bu gündemle toplanarak dinlemelere ilişkin yöntemi ve takvimi belirleyecek. Hatta büyük ihtimalle önümüzdeki hafta dinlemeler başlayacak. Kimlerin olacağı ve nasıl olacağı ise bu hafta başında netleşecek.
Hakan Fidan- Suriye: Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da yaptığı açıklamalarda 'bildiğim kadarıyla Hakan Fidan Suriye kabinesinde yer almıyor’ demişti. Hakikaten Dışişleri Başkanı Hakan Fidan kendisinin acaba Suriye Kabinesinde mi sorusunu akıllara getirecek açıklamalar yapıyor. Hatta zaman zaman değil çok sıkça yapmaya başladı son zamanlarda! Hakan Fidan'ın kullandığı dil yine eş genel başkanımızın da söylediği gibi üzülerek belirtmeliyiz ki sürecin ritmine de tonuna da uygun değil. Sürece uygun bir dil kullanmıyor.
Sürecin başından bu yana Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına bakınız. Kullandığı dile, dil tercihine, sürekli tehditkâr yaklaşımına özellikle Suriye meselesinde aldığı pozisyona koyduğu mesafeye kimlerle nasıl bir yakınlık kurduğuna ortak basın toplantısında kullandığı dile de dikkat edelim.
Demagoji yapmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. Bu buyurgan kibirli dil ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir. Bu dilden tabii ki vazgeçmeye çağırıyoruz. Çözüm ve sükûnet arayan bir dile ihtiyacımız var. Gerginlik arttıran bir dile ihtiyacımız yok. Suriye'nin bütünlüğü de ayrıştırıcı bir dil ile sağlanamaz. İnsanlık tarihinde böyle de bir örnek yok.

SÜRECİN TOPLUMSALLAŞMASI İÇİN İLK ADIM
Çözüm komisyonuna hangi kurum ve isimler davet edildi?
(EMK)


