Ersin Faralyalı, Gazete Gözlem'e doğalgaz kullanımı ile ilgili açıklamalar yaptı. Faralyalı'nın sözlerinden satır başları şöyle;
* Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanmasında ilk hedeflerden biri doğalgaz kullanımını artırmak. Bu nedenle Türkiye, Rusya ve İran'la önemli doğalgaz anlaşmaları yaptı. Halen 5 ilde kullanılmakta olan doğalgazın, 2003 yılı sonuna kadar 57 ilde altyapı çalışmalarının tamamlanması hedefleniyor.
* Rusya'dan hala gelmekte olan doğalgazın yanı sıra İran gazı da Türkiye'ye gelmeye başladı. Türkiye'nin yaptığı anlaşmalarla 2005 yılına kadar 34 milyar metreküp, 2009 yılına kadar ise itibaren 67 milyar metreküp doğalgazı bu iki ülkeden alması zorunlu. Ancak 2005'e kadar alınması taahhüt edilen miktarlar iç piyasada nasıl tüketilecek? Bunun için önümüzdeki yıllarda Türkiye ekonomisinin hızla büyümesi ve bunun getireceği enerji talebini yaratması gerekiyor.
* Hükümetler, BOTAŞ'tan farklı olarak doğalgaz alımları yapıyor, iç tüketim için acil olarak çevrim santralleri yapılması gerekiyor, ancak "hazine ve alım garantisinin kaldırılması" engeli çevrim santrallerini zora sokuyor.
* 1996 yılı sonunda Enerji Bakanı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmada, 2000 yılında doğalgaz tüketimini 27 milyar metreküp olarak öngördüklerini söylemiştir. Ama bırakın 2000'i, 2001 yılında tüketim miktarı 17-18 milyar metreküp olmuştur.
* Biz Türkiye olarak 2010 yılına kadar kademeli bir artışla 67 milyar metreküp doğalgaz alma taahhüdü vermiş durumdayız. 2005 yılı için konuşursak rakam 34 milyar metreküptür ki, bu 2002 yılı tüketiminin iki katına karşılık gelir.
* Bu miktarları alamazsak, parasal karşılığını ilgili ülkelere ödemek zorundayız. Bunun için en 1000 megavatlık 7-8 doğalgaz çevrim santralının
mutlaka kurulması gerekiyor.
Doğalgaz mı tezek mi?
* İnşasına bugün başlasak, bir santralin yapım süresi -yasal ve idari hiçbir problem çıkmayacağını varsaydığımızda- en az 4 yıl. Bu santraller pazarlara en yakın yerlere yapılmalı ve öncesinde çok iyi fizibilite edilmeli.
* Ama asıl sorun, 2010'a kadar taleple arz arasında oluşacak 50 milyar metreküplük büyük fark. Ayrıca Enerji Bakanı Sayın Çakan ve BOTAŞ yetkilileri, 2003 yılına kadar 57 kente doğalgaz verecek altyapıyı tamamlamış olacaklarını ifade ediyorlar.
* Sorum şu; adı geçen illerin sanayisi ve konutları bundan nasıl yararlanacak? Özellikle konutlar için konulan hedefler hiç gerçekçi değil. Konut başına alınacak 500 dolar abone bedelini Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kaç yurttaşımız verebilecek?
* Ekonomik krizden darbe üzerine darbe yiyen, yoksulluğun, işsizliğin pençesinde kıvranan kent ve kasabalarımızda ısıtmada hala "tezek" kullanıldığını unutuyor muyuz?
* Şu an için enerji ihtiyacının yüzde 40-45'i kömür, yüzde 35'i hidroelektrik santraller ve yüzde 20 kadarı da doğalgazdan karşılanıyor. Yapılmakta olan 3 doğalgaz santralının yapım gücü yaklaşık 4 bin MW seviyesinde.
* Bu rakam kurulu güce eklendiğinde 32 bin MW'lık enerji bizi 2004 yılı sonuna kadar götürür. Ama bu rakamlar hiçbir aksama olmaması durumunda geçerli. Ayrıca hiçbir yedekleme sistemi olmadığını da unutmamak gerekiyor.
* Bu noktada tüketici için ekonomik uygunluk, seçenekler arasında öne çıkacaktır. Sözgelimi Trakya ve Güney Marmara'daki büyük fabrikalar için doğalgaz değil, kömürden elde edilen enerji daha ekonomik. Bu gerçekler bize doğalgazda ihtiyaç öngörülerinin sağlıklı temellere oturmadığını gösteriyor.
* Net rakamlar üzerine konuşursak, enerji darboğazının aşılması için her biri 1000 MW'lık 8 ila 10 tane santralın hizmete hazır olması gerekir. Hedeflemeyi kısa vadede 38-40 bin MW olarak öngörmeliyiz ki, sıkıntı yaşamayalım.
"Enerji sıkıntısında sorumluluk hazine'nin olacak"
* Türkiye, önceliğini boru hatları yerine LNG terminallerine vermeli. Bu terminaller seçeneklerimizi artırıp bağımlılık yüzdemizi düşüreceği gibi spot piyasada istenilen kalite ve miktarda doğalgaz bulma olanağı verecek.
* LNG terminalleri, pahalı gibi görünmesine rağmen, boru hatlarına göre çok daha güvenli ve uzun vadeli verimlilik taşıyor.
* Hazine garantisinin kaldırılması, santrallerin önünde büyük bir engel. Önümüzdeki yıllarda oluşacak enerji sıkıntısında sorumluluk Hazine'nin olacaktır. Enerjide devlet tek alıcı olduğu için bu garanti, yabancı konsorsiyumlarca haklı olarak isteniyor.
* Eğer özelleştirme ile birlikte, İngiltere'deki gibi serbest pazara bağlı bir enerji borsası kurulursa, sorun aşılabilir. Özetle, devlet kurumları aldıkları enerjinin parasını ödeme garantisi vermedikleri için bu garanti haklı olarak Hazine'den isteniyor.
Tek çatı altında planlama gerekli
* 1980'li yıllarda pek çok iyi işler yapılmasına rağmen enerji konusunda önemli yanlışlar yapıldı. Bu yanlışların başında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) statüsü geliyor. TPAO, Türkiye için yaşamsal önem taşıyan en stratejik kurumlardan. Bütün dünyada petrol şirketleri tam ve mükemmel bir entegrasyon içerisinde. Yani üreten odur, ileten odur ve tabii ki dağıtan da odur.
* Sözgelimi Shell benzin istasyonundan benzin aldığınızda ödediğiniz bedel, aynı pompadan tekrar geriye doğru işleyerek, araştırma-geliştirme çalışmalarına kadar varabiliyor.
* Peki biz ne yaptık? BOTAŞ'ı tüm hatları kurması için, TÜPRAŞ'ı petrol ürünlerini işlemesi için, TPAO'yu da petrol rezervlerini araması için birbirinden ayırdık. Bunların mutlaka tek çatı altında birleşmesi gerekli.
* Söz konusu planlama gereği gibi yapıldığı ve siyasi irade arkasında durduğu sürece, ilgili bürokratik kurumlar -ki bunların başında Hazine ile Çevre ve Maliye Bakanlıkları gelir - kendi başlarına iş yapamazlar.(ÇM)