Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mikdat Kadıoğlu herkesi uyarıyor.
"Çek Cumhuriyeti'nde yaşanan sel inceleyerek Türkiye'de afet yönetim planı hazırlanması gerekiyor. "
Büyük can ve mal kayıpları
Kadıoğlu, "bilimsel ve bütünleşik afet yönetiminin tüm ilkelerini uygulamaz ve gerekleri" yerine getirilmezse, afetlerin Türkiye'de büyük can ve mal kayıplarına yol açacağını düşünüyor.
Bu nedenle, bu tür sellerin artacağını düşünerek hazırlıklı olmak gerekiyor. Hazırlıklar da, öncelikle deniz ve göl kıyılarından, kuru vadilerden, dere yataklarından, sel yataklarından uzak durmak anlamına geliyor.
Bianet, Doç. Dr. Kadıoğlu ile Çek Cumhuriyeti'nde yaşanan sel olayını, küresel iklim değişiklikleri ve afet yönetim planlaması üzerine konuştu.
Avrupa'daki sel olaylarını küresel iklim değişikliğiyle açıklayabilir miyiz?
Avrupa'da ve dünyanın değişik yerlerinde yaşanan selleri küresel iklim değişikliğine bağlamak, bu tür popülist açıklamalar kolaycılık olur. 1745'de İstanbul'da sel olmuş. Haliç köprüsünden sular aşmış. Bütün selleri ısınmaya bağlarsak, yıllar önce olan bu sel sularını açıklayamayız. Bilimsel olmaz.
Bu tür seller, dünya kurulduğundan beri hep oldu olmaya da devam edecek. Yalnız insanların neden olduğu küresel iklim değişikliğiyle birlikte sellerin sayısında önümüzdeki yıllarda artış olması bekleniyor. İnsanların bugünkü sellere bakarak daha fazla sayıda, daha kuvvetli sellerden korkması gerekiyor. Bunları bir uyarı olarak algılamak lazım.
Türkiye sellere hazır mı?
"Ağaçları kestik, doğayı tahrip ettik, Türkiye yeşile hasret kaldı, iklim de değişti. Bu nedenle sel oluyor" gibi bir yaklaşım var. Oysa çaresizliğimizi bu şekilde geçiştiremeyiz. Evet bütün bunları yaptık ama, neden ciddi biri afet yönetim planıyla bu sellere hazırlanmıyoruz?
"Çek Cumhuriyeti'nde değil de Türkiye'de sel yaşansaydı neler olurdu" diye düşünmemiz gerekiyor. Prag'da olan sel 2 milyar dolar hasara neden oldu. Yani, orada 2 milyar dolarlık bir ders var. Oraya gidip, inceleme yapmamız lazım. Orada öğrenip, Türkiye'de kendi afet yönetim planımıza bakmamız gerekiyor.
Prag'daki sel İstanbul'da olsa ne yapardık? Altından kalkabilir miydik? Nerede hata yapardık, eksiğimiz nerede olurdu? Hangi semtte oturan kişi nereye tahliye edilecek, tahliye anında hangi yolları kullanacak? İşimiz dünyadaki afetleri inceleyip Türkiye'de afete dirençli bir toplum oluşturmak. Yoksa iklim değişti, değişmedi diye tartışırken meselenin özünü kaçırıyoruz.
İnsanlar eskiden bu kadar sel olmazdı, diyorlar.
Evet, diyorlar. Bu iki şeye bağlı. Birincisi haberleşme arttı. Artık dünyanın herhangi bir yerindeki sel haberinde insanların haberi oluyor. İkincisi dünyanın nüfusu arttıkça, yerleşim bölgelerinin sayısında büyük artışlar oldu. Eskiden dere taşıyordu, sel oluyordu ama kimseyi etkilemediği için haber olmuyordu. Ama şimdi bu tür afetlere maruz kalan insan sayısında artış oldu. Sel sayısında artış olmadıysa da olaylara maruz kalanların sayısında artış oldu.
Küresel iklim değişikliğini ve sonuçlarını özetler misiniz?
İklim değişiklikleri önümüzdeki yıllarda insanlığın ve dünyanın karşısına çıkacak en büyük çevre felaketi.
Meteoroloji uzmanları, iklim değişikliğini sadece çok büyük seller, sıcak hava, kuraklık, dolu yağışı gibi olağandışı hava şartları ile açıklamıyoruz. Gündelik hava şartlarıyla iklim farklı şeyler.
Küresel ısınma, küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından bir tanesi. Biz örneğin, tüm yılın ortalama sıcaklığına bakıyoruz. Örneğin, 1986 son bin 400 yılın en sıcak yılıydı. 86'dan sonraki yılların ortalaması da böyle sıcaktı. Bizi ilgilendiren, dünyanın ortalama hava sıcaklığıdır. Bu normalde 15 derecedir ama, şimdi 15.6 civarına yükseldi.
Buzulların erimesi?
İkinci sonuç, buzulların erimesi, deniz su seviyesinin yükselmesi. Kutuplardaki ve dağların tepesindeki buzullar eriyor. Bu, denizlerin su seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Bu gündelik işaret değil, sürekli oluyor.
Üçüncüsü, narin kuş türlerinde büyük ölümler var. Eskiden madenciler madene inerken yanlarında kanarya gibi kuşları indirirlermiş. Bu kuşlar fenalaşırsa, madendeki havanın bozulduğunu anlar madeni terk ederlermiş. Bugün de narin kuş ölümleri, havanın kimyasal yapısının bozulduğunu gösteriyor. Bu kuş türlerinde hızlıca ölüm var.
Dördüncü sonuç, göç. İnsanlar, bitkiler, balıklar, kuşlar orta enlemlerden daha serin olan kuzeye ya da güneye göç ediyor. Geçenlerde Hint Okyanusu'ndan kalkan tropikal bir balık Süveyş Kanalı'nı geçerek Antalya kıyılarına kadar gelmişti. Bir tropikal balık artık bu denizlerde yaşayabilecek ortam buluyor.
Ağaçların yaş halkalarındaki büyümeler de iklimin değiştiğini gösteriyor. (BB)
Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi, Doç. Dr. Kadıoğlu'nun "Bildiğiniz Havaların Sonu, Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye" kitabından edinilebilir.