OHO kapsamında süren atölyeler ‘Haber Etiği ve Barış Haberciliğinin Gerekliliği’ başlığıyla devam etti. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. İncilay Cangöz sunumunda mevcut gazeteciliğin sorunlarına ve barış haberciliği icra etme imkanlarına değinildi.
Mevcut gazeteciliğin Kuzey Amerikan gazetecilik kod ve normları doğrultusunda ticaret ve kapitalizm ile yakından ilişkili bambaşka bir sektöre yöneldiğini söyleyen Cangöz, günümüzde yeni bir gazetecilik etiğine ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.
“Kentleşmenin sonucunda ortaya çıkan yeni kentliler, gazete okuma alışkanlığına sahip bir kitleydi. 19. yüzyılın sonlarında gazeteler bir okur kitlesine sahip oldular. Habercilik pazarı küresellikle paralel olarak şekillendi. Anaakımdan neden bu kadar şikayetçiyiz, çünkü iktidar yanlısı ve sermaye-pazar dinamiklerine bağımlı.”
“Artık günümüzde daha zorlayıcı şartlar var. 7 gün 24 saat dünyanın her yerinden, her an yayın ve haber yapabilen kanallar, kuruluşlar var. Bunlarla aynı sektörde olmak zorlayıcı olabiliyor. Sektördeki rekabet artık çok yüksek.”
Çatışmayı her boyutuyla görmek
Doç. Dr. Cangöz şiddet ve çatışma gibi unsurların önemli haber değerine sahip olduğunu belirtti, barış haberciliği kavramının farkının şiddeti yorumlama konusunda fark yarattığını anlattı. Cangöz’e göre
“Barış haberciliğinin temelinde şiddetin görünen yüzünden daha fazlasının irdelenmesi yatıyor. Çatışma ve şiddet çok önemli haber değeri olarak görülür ancak gazeteci çatışmayı, şiddeti tetiklememeli. Karşı tarafı düşmanca gösteren nefret söylemi üretmemeli. Denge en önemli unsur. Taraflara eşit şekilde yer vererek dengeli habercilik yapmak gerekiyor, olayı ve yorumu ayırmak gerekiyor.”
Oturumda barış süreci olarak adlandırılan dönemin barış gazeteciliğine yönelik bir gelişmeye sebep olup olmadığı da tartışıldı. 2009 yılında ‘Kürt açılımı’ ismiyle başlayan bu süreçte Türk basınının kat ettiği yol konuşuldu. ‘Barış süreci sayesinde barış gazeteciliğini öğrendik mi?’ sorusuna cevap arandı.
“Gazeteler bir anda barışı uman, barışla ilgili manşetler atmaya başladılar. Peki sizce barış haberciliği gerçekten yapılmaya başlandı mı?” diye soran Cangöz’ün açtığı tartışma sırasında önemli bir gelişme kaydedildiğ ancak bu gelişmenin çok kıymetli olmadığı konuşuldu.
Anaakım medyanın söylemini hükümete bağlı olarak kurgulamasından dolayı barış süreci ilerde hükümet tarafından olumsuzlanırsa yeniden eski ötekileştirici söyleme dönülebileceği söylendi. İktidar yanlısı medyanın birden barış gazeteciliği yapıyormuş gibi görünmesinin samimi olmadığı ortak fikirdi.
Dönemin siyasi şartları altında bugün artık ‘terörist’ kelimesinin kullanılmadığı, Abdullah Öcalan’ın adının anılabildiği çok daha anlayışlı bir ortam olduğuna dikkat çeken Cangöz, bunun barış haberciliğinin Türkiye’de yeni norm haline geldiği anlamına gelmediğine katıldı.
“Barış gazeteciliği editöryel bir seçim. Bilinçli olarak yapmak gerekiyor. Barış gazeteciliğinin norm haline dönüşmesi için daha önce söylediğim gibi yeni bir gazetecilik etiği gerekiyor.”
Eril dil, kadını ötekileştiriyor
Cangöz son olarak barış haberciliğinin önünde bir başka engel olan eril dile değindi. Dilin anlam kurmanın temel aracı olduğunu ve dil, söylem dışında gerçek olmadığını belirten Cangöz, eril dilin iktidarından çıkılması gerektiğini vurguladı.
“Çatışmayı ve rekabeti destekleyen hegemonik erkeklik söyleminin kadını ötekileştiren, ikinci plana iten ve ikincil değerlerle bezeyen bir işlevi var. Çatışma söz konusu olduğunda kadın bedenini taciz eden, aşağılayan söylemler üretiliyor. Bunun temel sebebi yoğunlukla ataerkil geçmişimiz sebebiyle kadın bedeninin sembolik olarak dil içinde yer bulamaması. Barış haberciliğinin bir amacı da kadının kendisine dair pozitif bir anlatı oluşturması.”
“Örneğin şiddet haberleri hep erkek tarafından kurulur. Failin açıklamaları üzerinden haber kurgulanır. Şiddetin kaynağı ve tetikleyicisi olarak görünen kişi kadındır. Ötekileşen kadın kirletilmek istenir. Ötelenen azınlıklar da kadın bedeni üzerinden aşağılanabiliyor; namus kadın bedeni üzerinden kuruluyor.”
Ötekileştirilen kadının eril dil ile kirletilmesine örnek olarak Cangöz, Serdar Turgut’un 2009 yılında ‘PKK Teröristi Olmadığıma Pişmanım’ başlığıyla yayımlanan köşe yazısında kullandığı sansasyonel cümleyi gösterdi.
Turgut, yazısında şöyle yazmıştı: “Bir hücre oluşturup, şehri basıp Rojin’i dağa kaldırıverirdim olur biterdi... Düşünsenize; yıllarca dağda keyif hayatı süreceğim, dağa kaldırıp seks kölem haline getirdiğim Rojin ile yaşayacağım.” (EK/HK)