Gazeteci Diyarbekir Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) İstanbul Hastanesi'ne kaldırılamadan hayatını kaybetmişti.
Kimler katıldı
Kemal Diyarbekir'in Sultanahmet Camii'ndeki cenaze törenine, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Nail Güreli , Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Ziya Sonay , İstanbul Valisi Erol Çakır , İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna , İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Nurettin Sözen , Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve çok sayıda meslektaşı katıldı.
TGC Başkanı Güreli, Diyarbekir'in cenazeye hem insani hem de muhabirlik görevini yerine getirmek için gittiğini belirterek, son günlerde basın camiasında birbirini izleyen ölümleri hatırlattı.
Sultanahmet Camii'ndeki cenaze namazından sonra, Kemal Diyarbekir, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Kemal Diyarbekir kimdi
1946'da Kütahya'da doğan Kemal Diyarbekir, gazeteciliğe 1972'de Son Saat Gazetesi 'nde başladı. Diyarbekir daha sonra Türk Haberler Ajansı (THA) ve Güneş Gazetesi 'nde de çalıştı. Kemal Diyarbekir, 12 yıl boyunca Hürriyet Gazetesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi muhabirliğini yaptı. TGC üyesi ve sürekli basın kartı sahibi Diyarbekir, iki çocuk babasıydı .
İnsan, ölüm, haberci ve bir gözlem
Kemal Diyarbekir'in Nezih Demirkent'in tabutunu taşırken geçirdiği kalp krizi ve sonrasında meslektaşlarının yine "insan"ı unutarak "habercilik" yapmasını, Kemal Diyarbekir'ın meslekten bir akradaşı birebir gözleyerek şöyle anlattı:
"Bugün Nezih Demirkent'in cenazesini izlemek üzere giden arkadaşlar bir
Başka üzücü olayla daha karşılaştı: Kemal ağabey yaşamını kaybetti...
Ölümüne tanıklık ettim
Cenazeyi izlemek üzere görevli olan muhabirlerden birisi de bendim. Bu
Elekronik postayı neden yazıyorum? Çünkü ölüme tanıklık ettim. Kemal ağabeyi sokaktaki
muhabir arkadaşların bir çoğu tanır, ya da belediyeye yolu düşen herkes. Kemal
ağabeyin yaşamını yitirdiği anda ona yakın bir yerlerdeydim ve bu üzücü
olayı sizlerle de paylaşmak istedim.
Son kişi
Nezih Demirkent'in cenaze namazı yoğun bir katılım ile gerçekleşti.
Sultanahmet Camii'nin avlusu siyasilerden meslektaşlarına kadar bir çok
insan tarafından adeta "tıklım tıklım" doldurulmuştu. Demirkent'in
tabutu camiden çıkmak üzereydi ve Kemal ağabey tabuta omuz veren son
kişilerden birisiydi.Demirkent'in naaşı cenaze arabasına konulmak üzereydi ki,
bir karışıklık oldu ? Camiden çıkan insanlar panik halinde ne olduğunu
anlamaya, kameramanlar ise görüntü almayaçalışıyordu....
Fenalaşan "bir kişi" caminin kapısından çıkan kalabalık arasından
kelimenin tam anlamıyla karga tulumba olarak alınarak Sultanahmet Parkı'nda bir
ağacın altına yatırıldı . Camiden çıkan insanlar da çevredeki insanlara ne
olduğunu öğrenmek için sorular sormaya devam ederken, gazeteciler de
birbirlerine aynı soruları sormaya, kameramanlar ise görüntü almaya devam
ediyordu....
Koruma araçları
İnsanların "Ambulans çağırın" "Doktor yok mu" şeklinde bağırışmaları
duyulurken cenazeye katılan devlet görevlilerini "korumak" ile görevli
araçlar Sultanahmet Meydanı'nı doldurmuştuAma koskoca meydanda bir
tane ambulans yoktu... Ambulansın gelmesi için beklenen süre ile camiden
çıkan kalabalık sayısı da hızla artıyordu. Kameralar ise hala görüntü
alıyordu...
Rozetten anlaşıldı
Ağacın dibine yatırılan kişinin önce gazeteci olduğunu fotoğrafçı bir
Başka muhabir arkadaşın"yakasında TGC'nin rozeti var" şeklindeki sözlerinden
öğrendim. Ama yerde yatan kişinin Kemal ağabey olduğunu kameraman
arkadaşlara "açılın...açılın... nefes alsın..." şeklinde bağıran bir
başka muhabir arkadaşın sağladığı "kısa süreli açıklık" ile görebildim... o an
ne düşündüğümü bile anlatmak istemiyorum... Kameralar hala görüntü
alıyordu...
"Adam ölüyor ya..."
Sadece hangi kanaldan olduğunu bilmediğim ama "adam ölüyor ya..ben
görüntü alamam ne haliniz varsa görün" diyen bir başka kameramana takıldı
gözüm. dediğini yapmadı ama uzaktan görüntü almayı denedi...belki şu saatlerde
şefinden fırça yiyordur...kimbilir...bir başka muhabir arkadaş ise
"yeter... çekilin... dağılın artık " diye bağırıyordu.... kameralar ise
hala görüntü alıyordu...Bu sırada doktor olduğu söylenen bir kişi geldi ve
Kemal ağabeye kalp masajı yaptı ama o sırada Kemal ağabey çoktan yaşamını
yitirmiştive cansız bedeni "geç gelen ambulansa" konuluyordu...
kameralar hala görüntü alıyordu...
Mesleğin düzeyi
Kameraman arkadaşlar bu yazdıklarıma alınabilirler ...Haklıdırlar
Alınmakta da... ama bir şey var ... hep söyleniyor "adamın burnunun dibine kadar
girmeyelim, rahat çalışalım..."diye... ama ben bu işi yaparken gördüm
ki bu mümkündeğil. Bir toplantıda TV 8'den bir arkadaş söylemişti,
"Mesleğin düzeyi birazcık da bununla ilgili" diye... Bu mesleği yapan arkadaşlar
görüntü alan arkadaşlarını bir kez görüntülemeyi denemek isterler mi?
Ki kaç kez detay olarak yapmışlardır bu işi...Kameranın önünde olmak,
arkasında olmak arasındaki ayrım belki bu kez daha net görünecektir o zaman
gözlerine...o görüntü aldığınız kameralarınızı bir an yere bırakın ve
vicdanınızın sesini bir dinleyin...Belki o zaman... kameralar hala
"görüntü" almaya devam edebilir...
"Bunlar yaşanmasaydı Kemal ağabey aramızda olabilirdi" gibi bir
tartışmaya girmek istemiyorum . Susurluk davası çıkışında yaşanan olaylar hepimizin gözleri önünde oldu.. ama ben üzgünüm ki artık söyleyecek bir söz bulamıyorum ....sadece şunu
biliyorum ki düzey bu değil...bu olmamalı.(EÖ/YV/YÖ)