TMMOB’a bağlı İnşaat Mühendisleri Odası Ankara ve Diyarbakır Şubeleri tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Tarihi Yapıların Güçlendirilmesi ve Geleceğe Güvenle Devri Sempozyumu, tarihi Surp Giragos Kilisesi’nde gerçekleştirilen açılışla başladı.
İki gün sürecek olan etkinlik, 8 bin yıl öncesine dayanan tarihi geçmişiyle önemli bir merkez olan Diyarbakır’da yapılması nedeniyle özel bir anlam taşıyor. Açılışın Surp Giragos Kilisesi'nin büyüleyici atmosferinde yapılması tarihi yapıların korunmasının neden bu kadar önemli olduğunu bir kez daha gözlerimizin önüne serdi.
Öyle ki, binlerce yıllık geçmişinde birçok badire atlatan tarihi Suriçi, dokusunu koruyarak günümüze kadar gelmeyi başardı; ancak artık bu mirası korumanın güçleştiği zamanları yaşıyoruz.
Sempozyumun amacı ve beklentiler
Etkinlik sonunda elde edilecek sonuçların, gelecekteki restorasyon çalışmaları ve tarihi yapıların korunması için yol gösterici bir kaynak oluşturması bekleniyor. Sempozyumda, 9 farklı ülkeden toplam 129 bildiri yazarı, tarihi yapıların korunması, güçlendirilmesi ve restorasyonu konularında sunumlar yapıyor. Akademik sunumlar ilk defa Türkçe ve İngilizcenin yanında Kürtçe’de olmak üzere üç dilde yapılıyor.
Prof. Dr. İdris Bedirhanoğlu, sempozyumun düzenleme kurulu adına yaptığı konuşmada, “Yukarı Mezopotamya ve Anadolu’daki tarihi yapıların korunması hem kültürel miras hem de deprem riski açısından büyük bir önem taşıyor” dedi. Bedirhanoğlu, özellikle inşaat mühendislerinin restorasyon projelerinde daha fazla yer alması gerektiğini vurgulayarak, “Modern mühendislik tekniklerinin tarihi yapılar üzerinde uygulanması, yapıların güvenliğini artırmak için gereklidir” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel değeri
Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel zenginliği, sempozyumun tartışma konularından biri oldu. İnşaat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Eş Başkanı Mahsum Çiya Korkmaz, “Diyarbakır’ı dünyaya tanıtmak ve Surları ile Hevsel Bahçeleri konusunda farkındalık yaratmak istiyoruz” dedi. Korkmaz, 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin korunmasının tarihi bir sorumluluk olduğunu belirtti.
Korkmaz, 2016’daki çatışmalı süreç sonrası 500’e yakın tescilli yapının yıkılmasıyla ilgili eleştirilerde bulunarak, “Bu yapılar onarılabilir ve güçlendirilebilir. Yıkıcılıktan ziyade onarıcılığı savunuyoruz” diye ekledi.
Uzmanların katkısı ve tartışmalar
Sempozyum, uluslararası uzmanları bir araya getirerek, tarihi yapıların değerlendirme ve güçlendirme süreçlerine mühendislerin aktif katılımını sağlama hedefi taşıyor. İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Musa Tuna, açılışta yaptığı konuşmada, “Tarihi yapıların korunması ve modern mühendislik çözümleriyle dayanıklılığının artırılması inşaat mühendislerinin en önemli sorumluluklarından biridir” dedi.
Tuna, tarihi yapıların orijinal karakterinin korunmasının büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, yanlış yapılan restorasyonların eleştirilere neden olduğunu belirtti. “Yapılacak mühendislik müdahaleleri, yapının estetiğini bozmadan tasarlanmalıdır” diye ekledi.
Kamu politikaları ve koruma stratejileri
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Burç Baysal, tarihi ve kültürel varlıkların korunmasının önemine dikkat çekerek, “Turizmin bu varlıkları koruyacak şekilde planlanması gerekir” dedi. Baysal, yaşanan olayların kamu politikaları üzerindeki olumsuz etkilerini dile getirerek, doğru restorasyon politikalarının uygulanmasının kritik olduğunu ifade etti.
UNESCO’ya çağrı: Gelin birlikte koruyalım
Sur Belediyesi Eş Başkanı Fatma Gulan Önkol, Sur’un tarihsel, kültürel ve mekânsal zenginliğine vurgu yaparak, bu kadim bölgenin insanlık için büyük bir hazine olduğunu belirtti. Tarihi yapıların yalnızca taş yapılardan ibaret olmadığını, bu yapıların halkın hafızasını taşıdığını ifade eden Önkol, bu mirası geleceğe taşımak için restorasyon ve dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Bu yapıları modern tekniklerle güçlendirmenin, doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirmenin önemine dikkat çekti. Ayrıca, tarihi yapıların korunması kadar, bu yapıların barındırdığı kültürel birikimin de yaşatılması gerektiğinin altını çizdi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun ise, UNESCO’ya önemli çağrı yaparak, şunları dile getirdi:
“Diyarbakır Sur içindeki tarihi yapılar, "Dış fırçasıyla temizlenmesi, korunması gereken yerleri kepçelerle, dozerle yıktırıldı. Buna UNESCO'nun mevcut yönetiminin kaygılı yaklaşımı sebebiyet vermektedir. Buradan bir kez daha uluslararası bir sempozyumda, UNESCO’ya bir çağrı yapmak istiyoruz. 2015 yılında Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması, bizler için onur verici olsa da burada yaşayan halkı yalnız bırakmamak ve bu tarihi kültürel dokuyu sadece kaygılarımızla koruyamayacağımızı belirtmek istiyoruz. Gelin, birlikte olması gereken şekilde buraları koruyalım. Sadece kayda almak, bizler için yeterli bir süreç değildir.”
Geleceğe umutla bakmak
Sempozyum sonunda, bildirilerden oluşan bir kaynak kitabın hazırlanması ve tarihi yapıların korunması için kapsamlı bir yol haritasının oluşturulması hedefleniyor. Dicle Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zeynel Fuat Toprak, tarihi yapıların korunmasının geçmiş medeniyetlerin izlerini sürdürmek için hayati önem taşıdığını belirtti.
Tüm bu çabalar, Diyarbakır’ın tarihi dokusunun korunması ve gelecek nesillere aktarılması adına atılan önemli adımlar olarak değerlendiriliyor. Sempozyum, tarihi yapıların güçlendirilmesi ve korunması konusunda yeni stratejiler geliştirilmesine olanak tanıyacak bir platform sunuyor.
Restorasyon ve deprem hasarları
Yapılan açılış konuşmaların ardından dört bir yandan Diyarbakır’daki sempozyuma gelen katılımcılar, Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde (ÇandAmed) iki salonda olmak üzere yapılacak sempozyuma geçti. Sempozyumdaki sunumlar, tarihi yapılar üzerinde yapılan restorasyon çalışmaları ve deprem sonrası söz konusu bu tarihi yapılardan oluşan hasarlar ile bunlara karşı neler yapılması üzerine daha çok teknik boyutuyla neler yapılacağının üzerinden ilerledi. Tabi bu kısmında kimi sunumlar üzerinde aldığım notları da paylaşacağım.
Prof. Dr. Elizabeth Vintzileou’dan uyarılar
Atina Ulusal Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Elizabeth Vintzileou, “Tarihi yığma yapılara verilen hasarlar ve müdahaleler: İyi ve kötü uygulamalar” başlıklı sunumunda, deprem riski taşıyan bölgelerdeki yığma binaların korunması gerektiğine dikkat çekti. Vintzileou, mevcut yapılar üzerindeki güçlendirmelerin bazı durumlarda zarara yol açtığını belirtti. Ahşap tavanların duvara yeterince iyi bağlanmadığı için artık tercih edilmediğini ifade etti.
Varda Köprüsü ve Kendirli Kilisesi üzerine incelemeler
Sempozyumda Varda Köprüsü’nün restorasyonu üzerine de bilgi verildi. İnci Şensarı Şentuna, köprünün restorasyonunun acil olarak yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Necat İnşaat Yüksek Mühendis Necat Özgür tarafından Kendirli Kilisesi’nin restorasyonu hakkında yapılan sunumda, tarihi bir değer taşıyan yapının arkeolojik işyeri olarak kullanıldığı, ancak kültürel mirasın göz ardı edildiği ifade etti.
Antakya’nın tarihi köprüleri ve deprem hasarları
Antakya’daki tarihi Boğaz, Yıldız ve Kösepaşa köprülerinin restorasyon uygulamaları da ele alındı. Ayşe Avşin, restorasyonların özgün yöntemlerle yapılmasının önemine dikkat çekti. Avşin, “Geçmişteki depremlerde de tarihi yapıların ve köprülerin yıkıldığı biliniyor. 243 köprü yerinde incelendi, bir kısmı hasarlıydı. Bunları bazıların depremde hasarı arttı. Onarım görmüş ve hasar gören az sayıdaydı” dedi.
Mergül Akgün, tarihi Yukarı (Koca) Köprüsü’nün 2000 yıldır ayakta kaldığını ve restorasyon çalışmalarının bir an önce başlaması gerektiğini belirtti.
Deprem sonrası altyapı sorunları ve geometrinin önemi
Sempozyumda, deprem sonrası geleneksel sivil mimari yapılarının hasarları da değerlendirildi.
Baran Bozyiğit, tarihi duvar yapılarına yönelik lazer doppler vibrometrisi kullanarak yapılan çalışmalardan bahsetti. İdris Bedirhanoğlu ise, sunumunu Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olarak yaptı. Bedirhanoğlu, Türkiye-Suriye depremlerinde taş yığma yapıların deprem davranışına dair bilgileri paylaştı ve yapılarda geometrinin önemini vurguladı. Yapıların yıkılmasının ana nedeni olarak Bedirhanoğlu, “Geometri çok önemli diyoruz ama bunu anlatamıyoruz” dedi. Bedirhanoğlu, yapılardaki bağlayıcı malzemelere dikkat çekerek, “Eğer bir yapıda bağlayıcı kötüsüyle orada yapabileceğiniz yok. Tarihi yapıda harç kötüyle yapılacak bir şey yok” dedi.
Sempozyum ikinci gününde de birbirinden ilgi çekici başlıktaki sunumlarla devam edecek.
(İY/HA)