Evet, merak ediyor insan, acaba oy verdiği bir partinin idaresinde yaşamak nasıl
bir duygu diye. Şahsen, oy kullanmaya başladığım yıllardan bu yana hiç oy verdiğim bir partinin idaresinde yaşamadım. Sosyal demokrat bir partinin belediye faaliyetlerini icra ettiği bir ilçede bile. Güzel bir duygu olmalı. Diyarbakır'da gördüğünüz insanların yüzde 80'i oy verdikleri, kendilerine vaatte bulunan bir belediyeye sahipler.
Belediyenin vaatlerini birlikte hayata geçirmeye çalışıyorlar ve de. Hulâsa, herkes el ele buralarda. Belediye başkanları kendilerine oy verenlerle aynı caddelerde hep. Onların uykularını kaçıran iktidar ve koltuk hırsları değil. Onlar Diyarbakır'ı daha bir güzelleştirme, daha insanca yaşam standartlarına kavuşturma sevdasına kaçırmayı tercih etmişler.
Bağlar Belediyesi'nin kadın Belediye Başkanı
Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler mesela, kadınlar için bir sığınmaevi açmayı düşündüklerini, ancak kadınların güvenliği açısından sığınmaevinin yerinin nasıl gizli tutulabileceğinin yollarını aradıklarını söylüyor.
Dilendi hep, özellikle kadınların evden çıkabilmelerinin yöntemi, kadınların ekonomik özgürlüğünü elde edebilmelerinin kapılarını aramak, evinde çamaşır makinesi olmayanların yoğun olduğu yoksul mahallelerde açılacak çamaşırhaneler ve illaki dayanışma, illaki özgürlük var...
Diyarbakır Bağlar Belediyesi'nin bir kadın Belediye Başkanına sahip olması bütün Diyarbakırlılar için çok önemli. Kardelen Kadın Evi de Bağlar'daki kadınların gözbebeği. Kadınlar evlerinden çıkıp, soluk almaya, ahşap boyamaya, bilgisayar öğrenmeye, okuma yazma öğrenmeye geliyorlar. Kardelen Kadın Evi'ndeki kızkardeşleriyle buluşmaya geliyorlar.
Kardelen Kadın Evi'ne gidip geldiğim üç gün boyunca, kapı zilinin hiç durmadı. Genci yaşlısı birçok kadın gelip gidiyordu sürekli. Her birinin derdi başka. Kimisi artık okuma yazma öğrenmek istediğini, kırk yaşında artık kendisi için bir şeyler yapmak istediğini, gazete okumak istediğini söylüyordu. Kimisi bilgisayar öğrenip, yüz milyona çalıştığı işten daha iyi bir iş bulmak ümidiyle çalıyordu Kardelen'in kapısını.
Kimisi şiddet görüyordu ailesinde. Kimisi artık sıkılmıştı, hayatını çocuk büyütüp, evişi yaparak geçirmekten, bir şeyler üretmek istiyordu. Ellerinde boyadıkları ahşap tepsiler, sehpalarla gözleri ışıldayan Kardelen kadınlarıyla yanyana çalışmak istiyordu artık...
Okuma-yazma öğrendi, günlük tutmaya başladı
Songül Timoçin, Kardelen Kadın Evi'nin karşı sokağında oturuyor. Bağlar Belediye Başkanı'nın bir törende yaptığı konuşma esnasında duymuş burayı. "Sadece evişi yapıyordum. Anneme yardım ediyordum. Okutmadılar beni," diyor. Burada öğrenmiş okuma yazmayı. Öğrenmeye, yazı yazmaya başladığı günden bu yana da duygularını günlük tutarak ifade etmiş.
Kardelen aracılığıyla yaşadığı ilkleri anlatmış hep. Gidilen piknikler, tiyatrolar, sinemalar başka bir dünyaya Kardelen'in kapısını çalarak girmesine vesile olmuş. Burada Songül'ün deyimiyle sözlerle değil, gözlerle ifade edilmiş sıcaklık. Evine gidesi gelmiyormuş artık. Hep burada olmak istiyormuş.
Kardelen çalışanları, Çağlar Demirel (koordiantör), Zeynep Demir (psikolog), Ayten Çetiner (El sanatları öğretmeni), Gülfer Coşkun (sosyolog) gelip giden kadınların hepsi tarafından öyle seviliyorlar ki, herkesin dert ortağı, arkadaşı olmuşlar artık.
"Kendimde görmediğim şeyleri gösterdiler bana burada, benim yapamam zannettiğim birçok şeyi burada yapabileceğimi öğrendim. Okuma yazmamı geliştirmek istiyorum artık. Dışarıdan okul bitirmek istiyorum. Bize böyle bir yer sağladığı için Başkana çok teşekkür ediyorum. Kadınlar artık daha özgür olmalı. Biz bir şeylere yeter demeyi öğreniyoruz artık. Kadınların uyanması lazım. Çünkü çok sorunumuz var."
Kardelen ikinci evimiz gibi
Ayten Çetiner, Kardelen'de çalışmaya başlamadan önce Halk Eğitim'de el sanatları öğretmeniymiş. "Bizim buralarda kadınların dışarı çıkması bile hoş karşılanmaz. Kadınlar bir iki dışarı çıksa hemen dedikodu başlar. Kadınlar da o yüzden evde oturur, yemek yapar çocuk bakar. Ama bu bana ters geliyor. Erkek çıkıyorsa, kadın da sokağa çıkabilir.
Kadınların dışarıya bütün kapıları kapatılmış, duyguları kapatılmış, kadınlar sanki bir kafeste yaşıyorlar. Başka yerlere gidip kadınların daha rahat olduğunu gördüğüm zaman, buradaki kadınların ne kadar çok ezildiğini bir kez daha fark ediyorum. Ben bunları yıkmak istiyorum.Kardelen, benim için dünyaya açılan kapı. Evim gibi burası. Buraya geldiğimde bütün dertlerimi unutuyorum. Ben burada diğer yüzümü görüyorum. Daha aydınlık olan yüzümü görüyorum."
Ayten Çetiner'i kurs odasında izliyorum bir süre. Öyle güzel şeyler yapıyorlar ki, kadınlar hiç keşfetmedikleri yönlerini Ayten Çetiner'in yardımıyla keşfediyorlar. Hamurdan oyuncak bebek yapmayı, tepsi boyamayı, kumaş boyamayı öğreniyorlar burada. Birbirlerinin işlerine gururla bakıyorlar. Kadınlar arası rekabet uydurmalarına cevap veriyorlar birbirlerine yardım ederken. Ayten'in gözlerindeki ışık hepsini sarmış, ürünlerinde parlıyor sanki.
Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler geliyor Kardelen'e. Herkesle tek tek konuşuyor. Yapılanlarla ilgileniyor. Okuma yazma kursundaki kadınlarla oturup dershanede ders dinliyor. Kardelen Kadın Evi artık gelen kadınların ihtiyaçlarına yetmediği için, daha büyük bir yere geçmenin hazırlıklarını yaptıklarını müjdeliyor bütün kadınlara. Çağlar Demirel, buraya gelen kadınlara artık yetişemediklerini, şimdilerde Kardelen Kadın Evi gönüllüleriyle birlikte bir anket çalışması yaptıklarını, kadınların beklentilerini ve sorunlarını netleştirmeye çalıştıklarını, önceliklerini buna göre belirleyeceklerini söylüyor.
83 kadın okuma-yazma öğrendi
Bilgisayar kursuna başvuran kadın sayısı o denli fazla ki, sınıflar yetmiyor. Ve kayıt yaptıran kadın sayısı birkaç dönemi dolduracak kadar fazla. Kayıt alıyorlar sürekli. Gelen hiçbir kadına artık yerimiz yok demiyorlar. Çünkü bir sonraki dönemde o kadınlarla buluşmanın bir yolunu bulacaklarına inançları sonsuz. 83 kadının okuma yazma öğrendiği Kardelen'de 50 kadın da bilgisayar kursu alıyor. 45 kadın da el sanatları kursundan yararlanıyor. Bütün kurslar ücretsiz.
Kardelen'e bir kez uğrayıp oradaki havayı soluma fırsatı bulan bütün kadınların ikinci kez mutlaka geldiğini söylüyor Çağlar Demirel. Şu an anket çalışması yapan gönüllüler de bir gün Kardelen'in kapısını çalıp ertesi gün yine gelenlerden oluşuyor.
Kardelen'de çay demlemek de, kek getirmek de, ortalığı temiz tutmak ve anket çalışmalarında görev almak da gönüllülük temelinde oluyor. Çünkü Kardelen'deki temel çalışma mantığı, hizmet götürmek değil, birlikte üretmek, yapmak, çözmek üzerine kurulu.
Kararlar ortak alınmaya çalışılıyor, birlikte uygulanıyor. Zeynep Demir, gelen kadınlara psikolojik, hukuki ve sağlık danışmanlığı yaptıklarını ekliyor. Başka kadın kurumlarına yönlendirme yapmak ya da yol göstermek, birlikte güçlenebilecekleri bu evin, aynı zamanda kadınlara kendi kararlarını vermek konusunda da öğretici bir yanı var çünkü.
Kürtçe bilmek önemli
Gülfer Coşkun'un asıl mesleği hemşirelik. Sosyoloji master'ı yaparken tanışmış Kardelen'le. Kardelen'de gönüllü destek sunmaya çalışan kadınlardan biri. Kürtçe bilen Sosyolog ihtiyacı üzerine buraya düzenli gelip gitmeye başlamış. Bağlar'da yaşayan kadınların arasında Kürtçe bilmeyen yok ama, Türkçe bilmeyen çok kadın olduğunu söylüyorlar.
Dolayısıyla çalışanların Kürtçe bilmesi gerektiğini, kadınların iletişim kurmak ve dertlerini anlatabilmek için Kürtçe bilmenin çok önemli olduğunu belirtiyor Kardelen çalışanları. Üç günlük Kardelen izlenimleri, kadın dayanışması ve kadın kurumları üzerine birçok şey gösterdi bana. Pratik olarak yaşanan problemleri çözme biçimleri, gelen her kadının kendi sürecini izleme ve anlatma tarzı, Belediye Başkanı için de, ev kadını için de, okula gönderilmediği için okuma yazma öğrenmeye gelen Songül için de ikinci ev haline getirmiş Kardelen'i. Diyecek fazla bir şey yok aslında.
Hepimizin, yaşadığımız yerlerde, bir şeyler yeşertmenin önüne çıkarılan engelleri aşma çabalarımızın ortasında bir Kardelen'e ihtiyacı var. Diyarbakır'ın Kardelen'i olabilecek en iyi örneklerden biri. Umudun, üretmenin, dayanışmanın, kadın kadına çalışmanın verdiği gücün güzel bir örneği. Onlar Diyarbakır'da başardılar, belki daha zor ama, başka yerlerde de, başka Kardelen'lerin zamanı geldi de geçiyor artık...(BD/EÜ)