Diyarbakır Cezaevinde sekiz yıl kalan ve "Yaşanan bütün işkencelerin, kötü muamelenin ve ölümlerin hem tanığı hem de mağduruyum" diyen Hamit Kankılıç, cezaevinin yıkılarak yerine okul yapılacağını açıklayan Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker'e itiraz ediyor:
"Özelde Kürtlerin, geneldeyse toplumun vicdanında ve gönlünde yaralar açan ve derin izler bırakan Diyarbakır Cezaevi bir daha böylesi acıların yaşanmaması için utanç müzesi olsun."
Kankılıç'ın bir diğer isteği de, işkencelerde sorumluluğu bulunan ve halen hayatta olan görevlilerin yargılanması.
12 Eylül'den hemen önce Siverek'te yakalanan Kankılıç, PKK ana davasından yargılanmasının ardından Diyarbakır Cezaevi'ne konulmuş. Yaşadıklarına işkence demenin yetersiz kalacağını" söylüyor:
"Yaşadıklarımıza işkence demek yetersiz"
"Fiziki şiddet, kaba dayak, insan pisliğine batırılma, 10'ar tane sigaranın yanık bir şekilde ağza sokulması... Savunma haklarımızdan mahrum bırakıldık. Konuşmak bile işkence sebebiydi. Üzerimize fareler salınıyor, makatlarımıza coplar sokuluyordu. Cinsel organlardan elektrik verilmesi gibi insan aklının şaşacağı birçok uygulama Diyarbakır Cezaevi'nde normaldi."
"Cezaevi okul yapılırsa hükümetin Kürt açılımındaki samimiyetini ortadan kaldırır" diyen Kankılıç, toplama kamplarını müzeye dönüştürerek geçmişiyle yüzleşen Almanya'yı örnek gösteriyor:
"Hükümet, Kürtlerden bu cezaevinde yaşananlardan ötürü özür dilemeli. Bu özür de oranın müze olmasından geçiyor. Zira Diyarbakır Cezaevi, Kürtlerin belleğinde adaletsizliğin, eşitsizliğin ve zulmün simgesidir. Orayı okul yapmak isteyenler Kürtlerin ve bu toplumun belleğinden yaşananları silmek istiyor. Oysa ki bu gibi olayların tekrarlanmaması için Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları unutmamalı, unutturmamalıyız."
"Tüm ülkeler yargılarken Türkiye ödüllendiriyor"
"Dünyanın bir çok yerinde -Arjantin, Peru vs., bu gibi olayların sorumluları yargılandı, onlardan hesap soruldu. Türkiye'de ise bu insanlar ödüllendirildiler. Acısının simgesi olan yerler yıkılıyor. Sultanahmet cezaevi lokantaya dönüştürüldü. Madımak oteli lokanta oldu. Düşündürücü bir durum var. Hiç kimse kendi toplumun belleğiyle oynamamalı."
Kankılıç, "Dönemin Cumhurbaşkanı olan darbeci Kenan Evren başta olmak üzere işkencecilerden Oktay Saldıraner, yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran, üsteğmen Ali Osman Aydın, çavuş Mevlüt (soyadını bilmiyor), dönemin askeri savcısı Cahit Aydoğan'ın da aralarında bulunduğu sorumluların yargılanması gerektiğini" söyledi.
"Demokrasinin en çok tartışıldığı bugünlerde bu toplumun kendi geçmişiyle yüzleşmesi, hesaplaşması ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak gerekiyor. Böylelikle hem barış hem de demokrasi için daha salam adımlar atabiliriz."
Diyarbakır Cezaevi'nde sekiz yılını geçiren Kankılıç, bugünlerde anılarını yazıyor. Kitabı önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Şöyle diyor:
"Yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazdım. Çünkü orada yaşananları en iyi yaşayanların anlatabileceğini düşünüyorum."
78'liler Federasyonu, 78'liler Vakfı Girişimi'nin öncülük ettiği çeşitli kurum ve kuruluşlar; bilim insanları, aydınlar, sanatçılar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları 12 Eylül 1980'den 27 yıl sonra Diyarbakır'da düzenledikleri bir etkinlikle "Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu" kurulduğunu açıkladı. Komisyon, o dönemlerde cezaevinde bulunanlarla görüşerek sözlü tarih çalışması yapıyor.(BÇ)
* Diyarbakır Cezaevi'nde kalanların kurdukları İnternet sitesini görmek için tıklayınız.