Uygulamayı Avrupa Sosyal Forumu'na da bir makaleyle sunan, bianet'in görüştüğü Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, belediye hizmetlerinin yerel hizmet olduğunu hatırlatarak halkla diyaloğun halkın diliyle yapılması gerektiğini ifade etti.
Diyarbakır'ın 33 ayrı medeniyeti içinde barındırdığına ve turistik bir alan olduğuna dikkat çeken Demirbaş, "temelde resmi dil, yazışma dili olarak kullanılıyor. Bunun yanı sıra yerel dili ve evrensel dili birlikte kullanmamız gerektiğine inanıyoruz" dedi.
Sur Belediyesi'nde temizlik eğitimi, halk toplantıları ve çocuklara yönelik etkinliklerde Süryanice, Arapça, Ermenice de kullanılmaya başlandı. Demirbaş uygulamayla ilgili Türk Hava Yolları'nın yolcularına daha iyi hizmet vermek ve anlaşılmayı sağlamak için hizmetlerini hem Türkçe hem İngilizce sunması örneğini veriyor.
Demokrasinin özünün çok kültürlülük olduğunu ifade eden Demirbaş "Derdimiz anlaşılır olmaktır, bir dilin bir başka dile egemen olmasına yönelik bir düzenleme yapmak değildir" diyor.
Rakamlar ihtiyacı ortaya koyuyor
Kararın açıklandığı basın toplantısında, Sosyolog Aslan Özdemir'in aktardığı Suriçi beldesi anket sonuçları şöyle: Halkın yüzde 24'ü Türkçe, yüzde 72'si Kürtçe, yüzde 1'i Arapça ve yüzde 3'ü Ermenice ve Süryanice konuşuyor.
Bu oranların işaret ettiği çeşitlilik, belediye hizmetlerinde uygulamanın yaygın olarak yapılandırılabileceği umudunu veriyor.
Lozan'ı anımsayalım...
Diyarbakır'da alınan bu karar yerel dilin kamusal alana taşınması bakımından Lozan Antlaşması'nın 39/4. maddesini akla getiriyor:
"Herhangi bir Türk uyruğunun, gerek özel gerekse ticaret ilişkilerinde, din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında, dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulmayacaktır."
Ayrıca, antlaşmanın 39/5. maddesi, "Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanma hakkını" da tanıyor. (NZ/TK)