İsmail Beşikçi Vakfı’nın düzenlediği 1915, Diyarbekir ve Kürtler Sempozyumu İstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kampüsü’nde gerçekleşti.
Konferansın İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Bülent Bilmez moderasyonundaki “Belleklerdeki 1915” oturumunda Namık Kemal Dinç, İsmail Beşikçi Vakfı olarak gerçekleştirdikleri projeyi ve 1915 öncesi ilişkilerde toplumsal bir kurum olarak kirveliği anlattı.
Adnan Çelik’in 1915’in Kürtçede dile geliş biçimlerini aktardığı oturumda Seda Altuğ Bugünden Geçmişe Ermeni Soykırımı Kürtler Toprak ve Devletler tebliğini sundu.
Dinç: Yüzleşme vicdanlarda
1915’in 100. Yılı gelirken bu durumun Kürtler tarafından nasıl hatırlandığını merak ettik. Bu projeye başlama sebebimiz buydu. Son yıllarda Kürtler bunu konuşmaya başladı. Neden anlatıyorlar bunu merak ettik.
Saha araştırmamızda karşılaştığımız kadarıyla bugün 27 yaşında olan insanlar bile çok canlı bir şekilde olan biteni anlatıyorlar. Bu hikayeleri batıda bu kadar ayrıntılı duymak mümkün değil. Peki neden canlı?
Çünkü hafıza mekan ilişkisi çok güçlü. Bu hafıza mekanları 1915 ile bağlantılı. Ermenilerin tehcir edilmek üzere toplanması ve Kürtlerin “zindan” dedikleri yerlerde öldürülmesine dair Diyarbakır’ın her ilçesinde pekçok hikaye var. Ayrıca Ermenilerle Kürtler arasında binlerce yıllık bir tarih var. Bu anlamda ortak tarih önemli. Hafızanın bugüne kadar kesintiye uğramadan gelmesinin bir diğer sebebi de şiddet hikayeleri.
Bu hafızanın devamında sembolik yüzleşme var. Bu hikayelerde katliamlara karışanlara anlatılara göre ya lanetlenmiş, ya Ermenilerin öldürüldükleri gibi öldürülmüş ya da soyları kurumuş. Bu anlamda resmi olmasa da vicdanlarda bir yüzleşme mevcut.
Kürtler ve Ermeniler arasındaki kirvelik
Tebliğimin konusu olan kirvelik ise Alevilik’te çok önemli bir kurumdur. Keza Ezidilerle Aleviler, Ermeni ve Kürtler arasında kirvelik kurularak bir dini hiyerarşi tesisi devam etse de toplumsal iletişim de sağlanmıştır.
Sahada da araştırma yaparken Ermenilerle ilişkiler nasıl diye sorduğumuzda aldığımız cevap “Çok iyiydi, Biz kirveydik” cevabını alıyoruz.” Peki bu kirvelik 1915’te nasıl işledi. Kimisi canı pahasına kirvesini korudu, kimisi hemen sattı kendi eliyle öldürdü, kimisiyse hiç sesini çıkarmadı. Bunlarla da ilgili hikayeler anlatılıyor.
Çelik: Verilen isimler soykırımı anlatıyor
Sahada araştırma yaparken önceliğimiz insanların istediği dilde konuşmalarıydı. Sözlü tarih çalışmamızın yaklaşık yüzde 70’ini Kurmanci ve Zazaki de yaptık. Halk 1915 için hangi ifadeleri kullanıyorlar bunu öğrenmek istedik.
Araştırmamış sonucunda Kürtlerin ulus devletleri olmadığı için 1915’e merkezi bir anlam yüklemediği dolayısıyla bölgelerdeki insanların 1915’i deneyimleme biçimleri üzerinden adlandırma yaptıkları sonucuna ulaştık.
Kullanılan adlandırmalar arasından en önemlilerinden biri “Ferman” ve “Fermana Filehan”dı. Ferman sözcüğü Kürtçede Osmanlıda padişah emriyle yapılan zulme atıfla kullanılan bir sözcüktür. Devlet şiddetini temsil eder. Filehan ise Kurmançide Ermeniler için kullanılan sözcük. Zazacada ise bu adlandırma Fermana Armeniyan’dır. Bu adlandırma 1915’in hafızalarda devlet kaynaklı bir şiddet olarak yer aldığını bize gösteriyor.
Deme Qefle adlandırması da önemli. Bu adlandırma Çüngüş gibi yerlerde kullanılıyor ve “kafile dönemi” anlamına geliyor.
1938 Dersim Katliamı ile kullanılan Zazaca terteleye sözcüğü de Terteleye Armeniyan adlandırmasıyla 1915 için kullanılıyor. Günlük hayatta kullanılmayan sadece avlanmakla ilgili bir terim olan Firxune sözcüğü de Firxune Armeniyan adlandırmasıyla 1915 için kullanılan ifadelerden. Dema Birrine ise Kesme Dönemi anlamına geliyor. Bunun nedenini sorduğumuzda 1915’te ateşli silahlar olmadığı için balta ve bıçaklarla Ermenilerin öldürüldüğünü bu nedenle bu isimlendirmenin verildiğini öğrendik. Görüldüğü üzere bu adlandırmalar 1915’in şiddeti ve niteliği hakkında da bize bilgi veriyor.
"Soykırım kadınların hafızasında daha canlı"
Konuştuğumuz kişilerin ancak yüzde yirmisi kadın ancak onlar 1915’i daha detaylı anlatıyor. Bunun esas sebebi hayatta kalan ve Müslümanlaşan Ermeni kadınların sürekli evde olması ve kadınların kendi aralarında bu hikayeleri anlatması. Ayrıca kadınlar 1915 öncesi hayata dair de detaylı anlatı da bulunabiliyor, erkeklerse ancak soykırıma katılmış erkeklerden öğrendiklerini anlatıyor. (EA)