Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin verilmesi noktasında hükümetin atması beklenen adımlar için kuşkusuz Eylül önemli bir dönem.
Hükümet henüz çözüm paketini açıklamadı ama Kürt tarafının çözüm noktasında ortaya koyduğu 1 Eylül’e de az bir zaman kaldı.
1 Eylül öncesinde Diyarbakır sokaklarında tam bir sessizlik hakimdi. Her sohbet mutlaka çözüm sürecine evriliyor. Son gelişmeleri ve beklentileri hükümetin çözüm arayışlarının izini Diyarbakır sokaklarında sürdük.
Hazen: Diyarbakır çok karışacak çok
İlk olarak karşımıza fotoğrafının yayınlanmasını istemeyen 22 yaşındaki Hazen çıktı. Hazen üniversite mezunu. Diyarbakır’daki işsizlik sorunundan kendi düşeni payına almış. Ailesine katkıda bulunmak için bir kuaförde yardımcı olacak çalışıyor.
Hazen, “Çok sabrettik. Yine de sabrederiz. Sonuçta kendi topraklarımızda özgürce yaşayacağımızı bilsek yine de sabrederiz. Faili meçhuller, cinayetler çok katliam gördü bu sokaklar” diyerek başlıyor söze.
Umutsuz.
“Çözüm olacaksa şimdiye kadar bazı adımlar atılırdı, baksanıza anadilinde eğitim hakkımıza bile sıcak bakılmıyor. Hükümet adım atmayacak.
Diyarbakır çok karışacak çok” diyor. Tepkili. Ağabeyi ona, “Eylül’de adım atılmazsa beklenilenler yapılmazsa Diyarbakır’da durulmaz, İzmir’e gidelim” diye bir öneri sunmuş. “Ben gitmem hiçbir yere. Öleceksek kendi topraklarımızda ölelim” demiş.
Güler: Tek umudumuz halkımız
Hazen’in yanından ayrılıyoruz. Karşımıza Ofis’in en bilinen sokaklarından Sanat Sokağı’nın esnaflarından Ahmet Güler çıkıyor. “AKP bir tezgah kurdu” diyor tepkiyle.
“Tezgahtan Kürtlere ölüm ve gözyaşı çıkacak” diyerek devam ediyor. Şu ana kadar yaşananlar kendi deneyimleri ona bunu göstermiş çünkü.
“Seçim her yaklaştığında bir iki adım atılır gibi görünür. Seçim biter, herkes kendi yoluna gider. Bu kez de öyle olacak gibi görünüyor. Bizim tek umudumuz vardır, o da kendi halkımızın gücüdür.”
Korkmaz: Bunlar oyalamacı politikalar
Diyarbakırlı başka bir esnaf Bülent Korkmaz da tıpkı Ahmet Güler gibi düşünüyor.
“AKP’den umutlu değiliz. Bizim umudumuz özgürlük hareketidir” diyor. AKP’nin seçim dönemi yaklaşırken kendi çıkarları doğrultusunda oyalamacı bir politika izlediğini söyleyen Korkmaz, “AKP kendi derdine düştü. Baltayı bu kez taşa değil kendi ayağına vuruyor. ABD, AKP’nin ipini çekti. Bu süreçten çözüm çıkacağını düşünmüyorum” diyerek süreçten pek de umutlu olmadığını söylüyor.
İnal: Rojava gibi mi olacağız?
Fırat İnal, Muğla’da üniversite okurken polis kurşunuyla yaşamını kaybeden Şerzan Kurt’un yakın arkadaşlarından. “Şerzan’ın mahkemesindeki durum aslında Türkiye’de hep tekrar ediyor” diyor.
İnal hakkında Şerzan Kurt’un davasına katıldığı için dava açılmış. “Öldürenin değil öldürülenin arkadaşları yargılanıyor” diyerek tepkisini dile getiriyor.
“Şu an sessizlik hakim ama Eylül’de hareketlenir buralar” diyerek yaşanabileceklere dikkat çeken İnal, geçmiş hükümetler Hizbullah’ı kullanarak Kürtleri katlederdi şimdiki hükümet de başka örgütleri kullanarak Eylül’de Diyarbakır’da büyük katliamlar mı yapacak?” diye soruyor.
“Roboski’nin, faili meçhullerin hesabı sorulmadan, sorumluları yargılanmadan, hangi çözümden söz edebiliriz?” diyen İnan’a göre, Eylül’de Diyarbakır’ı zor günler bekliyor.
Onat: Eylül gelecekse barışla gelsin
Ofis’de karşımıza genç bir Diyarbakırlı Maya Onat çıkıyor. Onat, her gün tezgahında kendi ürettiği bileklikleri, kolyeleri satan genç bir esnaf.
“Evet kentte şu an, şimdiye kadar pek de alışık olmadığımız bir sessizlik var. Herkes bıkmış usanmış. Merakla Eylül’ü bekliyoruz” diyen Onat’a göre, Eylül’de hükümet beklenen adımları mutlaka atmalı.
“Çok acılar gördük. Artık kendi kimliğimizle özgürce yaşamak istiyoruz. Kendi anadilimizde konuştuğumuzda kimse bir şey kaybetmez. Kürtlere karşı çok önyargı var. Bu önyargıların da kırılması gerekiyor. Bizi beklenti içine soktular, Eylül sadece barış için gelsin.” (EK/HK)