Haberin Kürtçesi için tıklayın
Diyarbakır Barosu, Sarıyer ile Amedspor karşılaşmasında sarf ettiği sözler nedeniyle Sarıyer Belediyesi MHP’li meclis üyesi Mehmet Delihasan hakkında suç duyurusunda bulundu.
Delihasan’ın 'halkı kin ve düşmanlığa alanen tahrik suçu' işlediğini savunan Diyarbakır Barosu, bu kapsamda Amedspor Kulübüne yönelik sözlü saldırılar gözetildiğinde, Delihasan’ın TCK’nın 216. Maddesi gereğince yargılanarak, cezalandırılmasını istedi.
Amedspor Barikat grubu, sosyal medya üzerinden “Amedspor'umuza kamuoyuna açık şekilde hakaretler edip terörize eden Mehmet Delihasan adındaki şahıs hakkında tüm hukuk ve ilgili kurumlarımızı göreve davet ediyoruz” diyerek Diyarbakır Barosu’nu göreve çağırmıştı.
Mehmet Delihasan ne demişti?
MHP Sarıyer Belediye Meclis Üyesi Mehmet Delihasan, Meclis toplantısında Amedspor’u ve CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nu hedef alarak şu ifadeleri kullanmıştı:
"Dün Sarıyerimizin ismini anmaktan dahi haya ettiğim bir takımla maçı vardı, biz de bu maça gittik. Stadımız tadilatta olduğu için Sarıyer kulübü maçlarını Maltepe’deki statta oynuyor. Dün maç esnasında bir takım olaylar yaşandı gerek tribünde gerekse de maç dışında. Başta sosyal medyada Sarıyer Spor Kulübünü çok güzel provoke eden, yalanlarla iftira atanlar başta olmak üzere bu terörle bağlantısı çok açık bir şekilde ortada olan takımı destekleyen, bununla da kalmayan Sarıyerimize karşı İstanbul’da oynanan maçın tüm masraflarını da karşılayan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nu da ben buradan açıkça kınamak istiyorum. Çünkü terörün dağda, Meclis’te sahada, nerede olduğunun hiç bir önemi düşünüyoruz.”
TCK 216. Madde nedir?ölümünde şu şekilde düzenlenmiştir: Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu Madde 216 (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçunun UnsurlarıTCK’nın 216. maddesinde yer alan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu” somut bir tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Suç ile kamu düzeni, toplum huzuru ve barışının korunması hedeflenmiştir. Maddenin ihdas edilme amaçlarından biri de nefret söylemlerini sınırlandırmaktır. Somut eylemlerde halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu unsurlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde politik kaygıların da dikkate alındığı görülmektedir. Yargıtay suçun unsurlarını oluşması açısından önemli olan halk, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, bölge, kin ve düşmanlık, tahrik kavramlarını şu şekilde tanımlamaktadır (CGK-K.2005/30): 1. Halk: Maddede sözü edilen halk kavramı, ceza hukukuna göre, ortak duygu, çıkar, ideoloji ve manevi değerlerin bir araya getirdiği veya aynı değerleri paylaşan insanlar grubu olarak kabul edilmelidir. Suçun oluşumu açısından, hedef alınan halk kesimi gerek sayı itibariyle gerek toplum hayatı bakımından önem ifade etmelidir. Örneğin, işçiler, işverenler, memurlar, çiftçiler… yabancılar, yerliler, siyasi gruplar… yabancılar… masonlar” aynı bölge insanları vb. halk olarak kabul edilir. 2. Sosyal Sınıf: Maddede yazılı bulunan “sosyal sınıf” iktisadi sınıflar anlamına gelmemekte, toplumun yapısındaki yeri ve özelliği ile varlık kazanmış; aynı toplumsal düzeydeki bireylerin toplamından oluşan çiftçi, esnaf, mülk sahibi, tüccar, memur, işçi gibi grupları kapsamakta olduğu öğreti ve içtihatta kabul edilmektedir. Dahası, kendi içinde organize olmamış, kendiliğinden oluşmuş ancak devamlılığı bulunan büyük insan kategorileri de genel anlamı ile sosyal sınıf kabul edilmektedir. 3. Irk: Maddede yazılı ırktan “genetik bakımdan şartlandırılmış, oldukça sabit olarak kuşaktan kuşağa geçen beden karakterlerinin toplamı” anlaşılmalıdır. 4. Din: “Kutsal varlıklara bağlılık ve inanç dindir, her din bu dinden olanlar arasında manevi bir birlik meydana getirir.” (Önder, age, s. 416) Dinsel inançlar ve dinsel duygular da tahrik konusu yapılmamalıdır. Ayrı din mensupları arasında kin ve düşmanlık yaratılamayacağı gibi, aynı dini ve hatta aynı mezhebi kabul edenler arasında da farklı anlayışı, sapkınlık, dinsizlik vb. gibi göstermek ve bu bağlamda, esasen bir dine mensup olmasına karşın farklı göstermek, dinsiz olarak nitelemek ve varsayım temeli üzerinden tehlikeli bulunması da bu kapsamda düşünülmelidir. Aynı din içinde, halkın bir kesiminin, varsayılan dini düşünce farklılığına dayalı olarak, dini saikle hareket edilmesi suretiyle kin ve düşmanlık yaratacak ölçüde inanmayanlar biçiminde nitelenmesi suçun oluşması için yeterli sayılmaktadır. 5. Mezhep: Dinlerde esaslara uygun, ancak dinin içinde anlayış ayrılıkları mezhepleri oluşturur ve dinlere bağlı olarak ortaya çıkarlar. 6. Bölge: Yargıtay Ceza Genel Kurulu yukarıda anılan 27.10.1998 tarihli kararında bölgeyi, “idari veya ekonomik birlik, toprak veya iklim koşullarına göre belirlenen toprak parçası” olarak tanımlamıştır. 7. Kin ve Düşmanlık: Farsça bir kelime olan kin, “bir kimseye veya bir şeye karşı duyulan ve öç almayı gerektiren şiddetli düşmanlık, garez; yine Farsça bir kelime olan düşman, “birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse” ve düşmanlık da “husumet besleyen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu” olarak tanımlanmaktadır. 8. Tahrik: Tahrik ise, başkalarına, belirli yönde hareket etmeleri için, açık bir psikolojik baskı demektir. Kişiyi harekete getirici, iradesi üzerine doğrudan doğruya psikolojik etki yapmaya yönelik bir davranış anlamındadır. TCK m.216’da düzenlenen suçun cezalandırılabilmesi için halkın kin ve düşmanlığa tahrik edilmiş olması yeterli değildir. Bu fiilin cezalandırılabilmesi için fiil nedeniyle ayrıca kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekir. Yargıtay kararlarında açık ve yakın tehlike kavramı şu şekilde ifade edilmiştir : “Açık ve yakın tehlike” kavramı hukukumuza ilk kez Amerikan Hukukunda 4748 sayılı yasa ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına daha sonrada 5237 sayılı TCK.nun 216. maddesine girmiştir. Bu kavramdaki “açıklık” tehlikenin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortada olmasını, “yakınlık” ise düşünce açıklamasında kullanılan kelimelerin somut tehlike yani zarar yaratma olasılığına yakın olmasını ifade eder. Tehlikenin açık ve yakın olup olmadığı mahkemeler tarafından saptanacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ifadenin içeriğine, ifadenin açıklanmasındaki özene, yapıldığı bağlama, açıklamayı yapanın toplumdaki konumuna ve amacına, açıklamanın konusuna yada hedef aldığı kişi veya gruba düşünce açıklamasının potansiyel etkisine, ifadeyi açıklayanın düşüncesini başka kavramlarla dile getirebilmesinin mümkün olup olmadığına, uygulanan yaptırımın oranlılığı ile potansiyel caydırıcı etkisine, yargısal korumanın etkililiğine, kısıtlanan düşüncede mahkemelerin ortaya koyduğu gerekçelere göre değerlendirme yapmaktadır (Y8CD-K.2020/10890). |
(EMK)