Yakın çevresindekilere her hangi bir ülkeye ancak beş yıllık arayla gidebildiğini, ama Türkiye'nin ve Diyarbakır'ın bu şansı çok daha erken yakaladığını da belirtmeden geçemiyordu. Bir de gözlerindeki parıltıdan sanki Diyarbakır'da bulunmaktan mutluluk ve heyecan duyuyordu.
Üslupta değişiklilik
Dikkati çeken en önemli özellik de bir önceki yıla göre Diyarbakır'da sunduğu konuşmasıydı. Bir yıl önceki konuşmasında sert üslubuyla dikkati çeken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupalı müttefiklerine atıp tutan Chomsky ; Diyarbakır'da adeta tribünlere konuşmuştu. Ama bu yıl daha mutedil, daha akademik, daha önceden hazırlıklı bir metindi izleyicilerle buluşan.
Aslında insan hakları haftasının Diyarbakır'a gelmeden epeyce önce başladığını ifade ederek başladı konuşmasına. Londra'da Aralık ayının ilk haftasında Aziz Paulus Katedralinde Kürt İnsan Hakları projesiyle kitlesel etkinliklere katıldığını ekledi. Ve en önemlisi de Kürt İnsan Hakları Proje Yöneticisinin kendi yurdundan uzakta, kendi yurdundaki etkinliklere katılamamasının dramatikliğini paylaşmak istedi dinleyicilerle Chomsky.
Unutulmaz armağan
Belki de bir önceki Diyarbakır seyahatinin kendisinde bıraktığı derin izi ve de anıyı paylaşmak istedi. "En unutulmaz armağanı geçen ziyaretimde Diyarbakırlı öğrencilerden aldım. Bu armağan Kürtçe-İngilizce bir sözlüktü. Ve şu anda bile Amerika'daki ofisimin en görünür yerinde ve sürekli elimin altında bulunuyor. Sözlüğün girişinde deniyor ki; biz kendi ana dilimizde, yani Kürtçe rüya görmek istiyoruz. 1600 dilekçe verdik. Sırf kendi ana dilimizde rüyalarımızı görebilelim diye. Bu ifadeyi Masacuset Teknoloji Enstitüsü'nün Dil Bilim bölümündeki öğrencilerimle ders yaparak tartıştım. Çok çarpıcıydı doğrusu. Ve bende derin izler bıraktı. "
Bir önceki ziyaretinde Diyarbakır'da sur diplerinde mağaramsı yapılarda barınmaya çalışanların görüntülerinin halen hafızasından silinmediğini de eklemeden geçmedi. Ama dedi, bu gelişimde de İstanbul varoşlarında ayakta kalmaya çalışan Kürtlere tanıklığım sanki Diyarbakır'daki önceki görüntüyü tamamlıyordu.
Bu noktadan hareketle, Türkiye'de son dönemlerde kabul edilen mevzuatı küçük de olsa bir zafer olarak kabul etmenin önemine parmak bastı. Gerçek bir ilerleme için de bu adımların sadece küçük birer başlangıç olarak değerlendirilmesi gerektiğini de belirtti. Boşaltılan köylere geri dönüş ve yıkılanın yeniden inşası mutlaka çok önemli, dedi. Biliyoruz ki bu yıkım araçlarını ABD sağladı. Şimdi onarım ve yeniden inşa konusunda da yine ABD'ye çok iş düşüyor.
Muhtemel savaş
Muhtemel Irak savaşına da değindi, Noam Chomsky. Eklemeden de edemedi ; savaş kavramı iki tarafın güç dengeleri açısından çok yerine oturmuyor. ABD Çok güçlü, Irak'ın ise hiçbir güç gösterisinde bulunacak gücü yok. Ve dünyadaki bir çok devlet gibi Irak da suni bir devlet.
Petrolün, batının özellikle de İngiltere'nin ağırlıklı olarak yararlanması için düşünülerek kurulduğu bir devlet Irak. Irak, dedi Chomsky ; Orta doğu Petrolleri ile birlikte 60 yıl önce de ABD plancıları için "En büyük maddi ödül"dü ve "kontrol altında tutulmalıydı". Bu gün de öyle...Bu maddi ödül, yani Orta doğu petrolleri, batının stratejik egemenlik hakları için kontrol altında tutulmalıydı.
ABD muhatap aldığı herkese savaş sizlerin lehinize olacak diyor, dedi Chomsky. Kürtlere de öyle diyor, Türkiye'ye de. Ama bu lehinelik kavramı son derece düşük bir olasılık. Lehine dediği hiç kimsenin, lehine olmayacak bu savaş. Sadece ABD'nin lehine olacak. ABD savaşı istiyor, hem de çok istiyor. Ama dedi, hem Amerika'da hem de dünyada her dönemden daha çok savaş aleyhtarlığı var. Aynı zamanda dünyada yoğun ve yaygın bir yoksulluk ve eziklik de var. İşte, dedi; bu yoksulluk ve ezikliğin yaratacağı kitlesel patlamaları engellemek için de, ABD, askeri gücünü dünyaya yayarak yerleştirmek istiyor.
Yanıtlarda ince ironi
Daha bir dolu konuyla ilgili konuşarak izleyici ilgisini pekiştiren Noam Chomsky kısa süreli soru - cevap bölümünde de Türkiye ile ABD arasında karşılaştırmalı bir demokrasi testi de yaptı. ABD demokrasisi dünyada benzersizdir, ya da en ileri durumda olanıdır, dedi. Ceza evine girdiniz mi? Soruşturma geçirdiniz mi? Sorularına da, ince bir ironi ile yanıt vermeyi tercih etti.
"Evet defalarca, kısa süreli de olsa ceza evlerine girdim. Soruşturmalar da geçirdim. Ama bu benden kaynaklanıyordu. 1960'larda da ben iflah olmaz bir savaş karşıtıydım. Her defasında savaşa karşı olduğumu gösterilere katılarak ifade ediyordum. Sonucu da ya hapis ya da soruşturmalar oluyordu. Ama dedim ya bu benden kaynaklanıyordu. Sonuç da benim maaşım, Amerikan memuru olmam nedeniyle Pentagon tarafından ödeniyordu. Ama ben Pentagon politikalarına karşı duruyordum."
İki buçuk saat süren konferansın yüzlerce ilgili dinleyicisinin içerisinde belki de en ilginci herkesin gözleri üzerlerinde olan ve sahnenin bir köşesinde oyunlar oynayan ve salonu da süzmeyi ihmal etmeyen bir çift kediydi. Zaman zaman dinleyicilerin dikkatlerini dağıtsalar da "Bir kedim bile yok" diyenlere nazire kabilinden ; iki kedimiz olmuştu. Hem de taa Amerika kıtasından Diyarbakır'lara kadar gelen Chomsky'i dinleyecek kadar entelektüel ve Diyarbakırlı kediler. (ŞD/NM)