Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Haziran 2022’den Temmuz 2023’e kadar hapis tutulan 16 (yargılanan 18) gazetecinin iddianamesini hazırlayan savcı Mehmet K. ile mahkeme heyetindeki eşi Seda K.’nin tayinini yazdığı için 3 ay tutuklu kalan gazeteci Fırat Can Arslan hakkında verdiği beraat kararının gerekçesini açıkladı.
Arslan ‘terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermekle (TMK 6/1)’ suçlanmıştı.
Tutuklu gazeteci Fırat Can Arslan ilk duruşmada beraat etti
“Hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir neden bulunmalı”
Mahkeme gerekçeli kararında, cumhuriyet savcılarının görevlerini düzenleyen kanunun 18’inci maddesinde yer alan hususları hatırlattı, savcıların görevlerinin neler olduğuna değindi.
TMK 20’de yer alan ‘koruma tedbiri’ başlığının kapsamı ve bu başlık altında korunan kişi ve kurumlara dikkat çeken mahkeme, yine Arslan’ın tutuklama gerekçesi yapılan TMK 6/1 maddesinin kapsamına işaret etti. Cezalandırmaya gitmenin koşullunun oluşturulması için “hukuka uygunluk” nedenlerinin gerçekleşmiş olması gerektiğinin altını çizdi.
Mahkeme bu bağlamda “Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması, ancak onu hukuka uygun kılan, diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmasına bağlıdır. Haber verme, eleştiri hakkının kabulü için, eleştiriye konu haberin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamu ilgi ve yararının bulunması ve son olarak haberin açıklanış şekli ile konu arasında düşünsel bir bağın bulunması gerekir” dedi.
AİHM kararlarına atıf yaptı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce verdiği “Lehideux ve İsomi” ile “Nilsen ve Johnsen” kararlarına atıf yapan mahkeme, gazetecilerin haklarına işaret etti.
Mahkeme, “Basın Yasası’nın 3. Madde’sinde düzenlenen bu hakların, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenleri olduğuna vurgu yapılmıştır. İfade özgürlüğünün içeriği yönünden olgular ve değer yargıları arasında farklılık bulunabileceği, olguların varlığının kanıtlanabilir olduğu, ancak değer yargılarının doğruluğunun kanıtlanmasını istemenin gerçekleştirilemeyecek bir şeyi istemek olduğu AİHM’nin ‘Lingens / Avusturya Kararı’nda vurgu yapılan başka bir konudur” dedi.
“Mahkeme önündeki konularda geçerli”
AİHM’in “Sunday Times” kararında yine basın özgürlüğünün, düşünceyi yayma özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğuna hükmettiği anımsatan mahkeme, gerekçeli kararda şöyle dedi:
“Basının kamuoyunu bilgilendirmesi bütün konularda olduğu gibi, mahkeme önündeki konularla ilgili olarak da bilgi verme görevi, kamuoyunun da bu tür bilgileri alma hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
AİHM’in ‘Dalban/Romanya Davası’nda bir gazetecinin doğruluğunu kanıtlayamadığı sürece değer yargılarını ifade etmesinin engellenmesinin kabul edilemez olduğu, dolayısıyla doğruluğu denetlenebilir olgu veya verilerin yanı sıra doğruluğunun kanıtlanması söz konusu olamayacak fikir, eleştiri ve spekülasyonların dile getirilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesi çerçevesinde koruma olduğunu göstermiştir.”
Abartabilir, kışkırtabilir, polemik yaratabilir
Mahkeme, AİHM’in bu kararlarında basın özgürlüğünün, bir dereceye kadar abartmayı ve hatta kışkırtmayı içerdiğini belirtti. AİHM’in gazetecilerin yazısında kullandığı deyimlerin polemik nitelik taşıması halinde bile ifadelerin nesnel bir açıklamayla desteklenmesi durumunda bunların asılsız kişisel saldırı olarak görülememesi gerektiğine vurgu yaptığını ifade etti.
Mahkeme, benzer şekilde Yargıtay kararlarına da işaret etti. Yargıtay’ın yazının veya haberin içerisinde yer alan bazı sözcükleri tek tek ele almanın ve bu sözcüklerin olumsuz anlamları açısından bakılarak konuşma bütününü değerlendirme dışı bırakılarak sonuca varılamayacağına hükmettiğini aktardı.
‘İfade özgürlüğü’ hatırlatması
Mahkeme gerekçeli kararda; Anayasa’nın ifade özgürlüğü, herkesin söz, yazı, resim veya başka yollarla düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkı, haber veya görüş alma ve verme özgürlüklerini kapsayan 26. maddesi üzerinde durdu.
Mahkeme ifade özgürlüğünün “Kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamlarına geldiğini” kaydetti.
İfade özgürlüğünün, basın özgürlüğünü kapsadığını belirtti. Ardından da şöyle dedi:
“Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.
İfade özgürlüğünün alanının belirlenmeye çalışılması bu özgürlüğün keyfi biçimde sınırlandırılması sonucunu doğurabilecektir. İfade özgürlüğü, başkaları açısından ‘değersiz’ veya ‘yararsız’ görülen düşüncelerin açıklanması ve yayılması özgürlüğünü de içermektedir” dedi.
Buradan çıkan sonuca göre demokratik toplumun temellerinden olan ifade özgürlüğünün sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ifadeler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünü eleştiren, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden ifadeler için de geçerli olduğu kuşkusuzdur.”
“Hedef gösterme yok”
Devamında Arslan’ın gözaltına alınması, tutuklaması ve mahkemedeki ifadeleri ile yaşanan diğer gelişmeleri ele alan mahkeme gerekçeli kararda, “Çözümlenmesi gereken meselenin sanık tarafından yapılan paylaşım içerisindeki beyanların suç unsurlarını taşıyıp taşımadığı meselesidir. Sanığın muhabir-gazeteci olması hususu, iddia konusu haberin eleştirel sınırlar içerisinde kaldığı, paylaşımın hedef gösterme olarak kabul edilemeyeceği, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin sınırların aşılmadığı, içerik bütün olarak değerlendirildiğinde, demokratik toplumun zorunlu unsurlarında olan basının bilgi verme, eleştirme, yorumlama işlevi ve Anayasa'nın 26. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesindeki düzenlemeler dikkate alınarak iddia konusu paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında ve sanığın kastının da ancak bu kapsamda değerlendirilmesi gerekiyor” dedi.
Mahkeme bu hususlar doğrultusunda, Arslan’ın haber verme hürriyeti kapsamında hareket ettiğini ve paylaşımda kamu yararı bulunduğunu belirterek, suçlamanın TMK 6/1 kapsamına girmediğine hükmetti.
(HA)