"Sivil Toplum ve Ötesi" adlı kitabı ve Nesrin Tura ile birlikte hazırladığı "Kadının Görünmeyen Emeği" adlı bir derlemesi olan Savran; 11. Tez, Sınıf Bilinci, Sosyalist-Feminist Kaktüs ve Pazartesi dergilerinin yayın kolektiflerinde yer aldı. Yapıt, Defter ve Praksis dergilerinde de yazıları yayımlanan Savran, feminist teori üzerinde sürdürdüğü çalışmasını bu yeni kitabıyla okuyucuya sunuyor.
Savran, eşitlikçi ve evrenselci anlayıştaki birinci dalga feminizmden sonra; bu evrenselciliği reddeden ve kadın kimliğinin özgüllüğünü kendisine temel alan ikinci dalga ile 70'lerin ikinci yarısından başlayarak kadınlar arası hiyerarşilerin bastırıldığı bir feminizmin ön plana çıkması ve bugüne kadar yaşanan süreç temelinde feminizmi irdeliyor.
Kendisini sosyalist feminist olarak tarif eden Savran, birçok feminist düşünürün görüşlerine yer verdiği çalışmasında, uzun soluklu tartışmalar yaratıyor. Kamusal / özel, eşitlik / farklılık, evrensel / yerel, üretim / yeniden üretim, değişim değeri / kullanım değeri türünden ikiliklerin aşılması perspektifini dile getiriyor. Savran'ın diyalektik kavrayışı çerçevesinde bu ikiliklerin zeminini patriarkal ve kapitalist ilişkiler evreni oluşturuyor.
Beş bölümden oluşan kitabın ilk bölümü, "Ev Emeği: Karşılıksız Emek" ana başlığı altında "Kadınların Emeğini Görünür Kılmak: Marx'tan Delphy'ye Bir Ufuk Taraması" yazısının yanı sıra "Uğraşıp Duruyoruz", "Erkektir Dayanamaz", "Halkla İlişkilerden Her Yerde Kadınlar Sorumlu", "Erkeğin İçlisi", "Kebap Salonlarının Ütülü Örtüleri" ve "Seninle Oynarız Ama Bir Şartla..." başlıklarını taşıyan kısa yazılardan oluşuyor. Bunlar, diğer bölümlerdeki kısa yazıların çoğunluğu gibi 1995-2000 yılları arasında Pazartesi dergisinde yayımlanmış yazılar.
Kadınların karşılıksız emeğini "sevgi karşılığı çalışma" olarak niteleyen Savran, "Bakım işleri değersiz, nitelikli emek gerektirmeyen, kadınların doğal eğilimlerinin bir parçası, uzantısı olmaktan ibaret, emek olarak görülmeyen olmaktan nasıl çıkarılabilir?" sorusu etrafında tartışma açıyor. Çünkü Savran'a göre, karşılıksız ev emeğinin "değeri"nin tartışılmaya başlanmış olması, onu görünür kılacak ideolojik mücadele açısından önemli bir adım.
İkinci bölüm "Özel Alan / Kamusal Alan ve Özel Alanın Politikası" başlığını taşıyor. "Özel / Kamusal, Yerel / Evrensel: İkilikleri Aşan Bir Feminizme Doğru", "Hangi 'Özel' Ne Kadar 'Politik'", "Özel Olan Artık Politik Değil mi?" soru başlıklarıyla, feminist politikanın ayırıcı özelliklerinden birisi olan özel alanın politikasının sınırlarını ve imkanlarını irdeliyor Savran.
Modernite öncesi ve sonrası kadınların kamusal alandaki konumlarını, İslam ve Kemalizm'in kadınlar açısından kamusal alanı yorumlama biçimlerini tartışmaya açıyor. "Feminist eleştirinin özel ile kamusal arasında kurduğu bağlantıların politikaya tercümesinden neyi anlamak gerekir?" sorusu ekseninde başlayan tartışma; medya ve tüketim kültürünün yaygınlaştığı bir ortamda kamusallığı sorgulamaya varıyor. Savran, "Politik olan özel, sadece şiddet ve adli vakalar değil; şiddetin olmadığı, ihanetsiz aşktır aynı zamanda" diyor. Ve bugünün medyatik ortamında durumun vahametini ortaya koyuyor.
Üçüncü bölümde "Eşitlik/Farklılık/Kadınlar Arası Bölünmeler" ana başlığı altında "Kadın-erkek eşitliği mi, kadınların özgül kimliğinin olumlanması mı?" tartışmasından yola çıkarak, feminist hareketi yer yer felce uğratanın kadınlar arası farklılıklar değil, hiyerarşiler olduğu görüşüne yer veriyor Savran. Feminizmin ikilemlerinin teoride aşılıp aşılamayacağını tartışan yazar; "Kadınlar Neden Savaşa Karşı", "Evlilik Kurumuna Bölücülük" gibi Pazartesi dergisinde yayımlanan kısa yazılara yer veriyor bu bölümde.
"Cinsiyet / Toplumsal Cinsiyet / Cinsellik" ana başlığıyla dördüncü bölümde tartışılan konu, cinsel yönelimle ilgili biyolojist yaklaşımların ve cinsiyet / toplumsal cinsiyet ikiliğiyle ilgili teorilerin çıkmazları. Savran, toplumsal cinsiyetin ortadan kalkmasına bağlı olarak cinsel yönelimlerin özgürleşmesini öngörüyor.
Bu bölümde yer verdiği, 1990 yılında Kaktüs dergisinde yayımlanmış "Lezbiyenlik ve Feminizm Üzerine Kopuk Düşünceler" adlı yazısında, "Cinselliğimizi bir erkeğe haz, orgazm, çocuk vermeye yönelik olarak yaşamaktan kurtulmaya başladığımızda, ancak o zaman, kiminle sevişeceğimizi gerçekten seçebiliriz" diyor.
1995 yılında Pazartesi dergisinde yayımlanış "Erkeklere Arzunun Yolları, Bize Şefkat ve Dayanışma" adlı yazısında da arzu ve şehvetin erkeklerin tekeline bırakıldığı; kadınlara ise duygu ve yumuşaklıkla sınırlı bir alan bırakıldığının eleştirisini getiriyor Savran.
"Feminist Politika Yazıları" ana başlığı altında sıralanan kısa yazılar, feminizmin diğer toplumsal hareket ve muhalefet biçimleri karşısındaki tutumu ile siyasi temsil konularını ele alıyor.
Savran'ın bir panelde yaptığı konuşmanın deşifresi olarak karşımıza çıkan "Kadınların Siyasi Temsili" yazısı, "Kadınlar ezilmiş bir toplumsal grup oldukları, paylaştıkları ortak çıkarlar olduğu için, bu çıkarları ifade eden programlar temelinde kadınlar tarafından temsil edilmelidir" görüşüne yer veriyor.
Cinsel devrimi ve cinsel özgürlük kavramının farklı algılama biçimlerini sorguladığı yazısı ile feminizmin 68 hareketinin bir ürünü değil, kendi içinden doğan bir eleştirisi olduğunu savunan bir de çeviriye yer veriyor Savran.
Yazarın, sorunların gelip dayandığı yerin diyalektik bir kavrayıştan yoksunluk olduğunu fark etmesiyle ortaya çıkan "Emek Beden Tarih" adlı kitap, bölümlerin birbirinden bağımsız olarak ve herhangi bir sıra izlenmeden okunmasına izin verecek biçimiyle okuyucusunun karşısında. (MT/BB)
* Beden, Emek Tarih
* Diyalektik Bir Feminizm İçin
* Gülnur Acar - Savran
* Kanat Kitap
* 379 sayfa, Eylül 2004