Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı Kani Beko ile hükümetten gelen “1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkmak yasak” yönündeki açıklamalar üzerine konuştuk.
Beko 1 Mayıs kutlamaları sırasında çağrıcı sendikaların sorumluluklarından geçen yıl yaşananlara, AİHM kararları ve Türkiye yasalarından yola çıkarak Taksim’in neden mitinglere kapatılamayacağından 1 Mayıs’a 10 gün kala başlayan polis şiddetine kadar tüm tartışmalı konuları bianet’e değerlendirdi.
“Katledilen arkadaşlarımızı anmak istiyoruz”
Bazı kesimler aslında derdin 1 Mayıs kutlamaları olmadığını, bir ayaklanma çıkartılması olduğunu iddia ediyorlar. Sendikaların kutlamaları Taksim'de yapmak konusundaki ısrarının nedenini özetler misiniz?
Normal bir miting olsa her yerde yapılabilir. Ancak 1 Mayıs 1977'de otellerin çatılarından katiller işçi arkadaşlarımıza ateş açtılar ve 37 arkadaşımızı öldürdüler. Biz kaybetiklerimizi anmak istiyoruz. Ondan dolayı Taksim'de 1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele gününü kutlamak istiyoruz.
2010-2011 ve 2012 yıllarında on binlerce insan Taksim'de biraraya geldi ve kimsenin burnu bile kanamadı.
Yani, "yasak konmayınca ve polis engellemesi olmayınca herhangi bir olay olmuyor" diyorsunuz.
Evet. 1976'da da herhangi bir engelleme olmamış ve Taksim'de toplanan 500 bin insan herhangi bir sorun çıkmadan 1 Mayıs'ı kutladı. 1977'ye gelince faşist katiller arkadaşlarımıza ateş açtı ve 37 insan katledildi.
Biz de diyoruz ki, siz bizim arkadaşlarımızı öldürenleri buluncaya ve adalete teslim edinceye kadar bizim Taksim sevdamız bitmeyecek diyoruz.
“AİHM kararı ve Türkiye yasaları ortada”
DİSK ve KESK 2008'de Taksim meydanının kutlamalara kapatılması ve uygulanan şiddet nedeniyle AİHM'e gitmiş ve davayı kazanmıştı. AİHM kararına rağmen hala Taksim'in yasaklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasa'nın 34. maddesi "Herkes önceden izin almaksızın gösteri ve yürüyüş hakkına sahiptir" diyor. AİHM 1 Mayıs kararında bu hakkın yer seçimini de kapsadığının altı çizildi.
Anayasa'nın 90. maddesi de "Usulüne göre yürürlüğe konmuş, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır" diyor.
Anayasa'nın 90. maddesini siz başbakan da vali de içişleri bakanı da olsanız ayaklar altına alamazsınız.
Bu durumda dileyen önceden izin almaksızın gösteri ve yürüyüş yapma hakkına sahip olduğuna göre, Taksim'i toptan eylemlere, basın açıklamalarına, toplantılara kapatmanın ve "Burası miting alanı değildir" demenin yasal dayanağı yok.
Doğrudur. İnsanlar diledikleri gibi Taksim'de seslerini duyurabilmelidir.
“AKP her türlü siyasi şovu yaptı”
AKP, Taksim'de 1 Mayıs kutlaması yapılabildiği dönemde şehrin çeşitli yerlerine “Artık 1 Mayıs Hem Bayram Hem Taksim’de. Kutlu Olsun” pankartları asıyordu. Şimdi ise Taksim'in miting alanı olmadığını söylüyorlar ve Taksim'e girmeyi yasaklıyorlar. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümeti geçmiş yıllarda iktidarını güçlendirebilmek için her türlü siyasal şovu yaparak bu yaptığı ajitasyon ve propagandayla yüzdelik oranlarını çok artırdı. AKP Taksim'i işçilere açtı ve sonra 1 Mayıs'ı Emek Bayramı olarak kabul etti.
Fakat hatırlarsanız Anayasa oylaması öncesi de "Bundan sonra işçiler diledikleri sendikalara üye olabilirler" dedi. Sonuç itibariyle anayasayı oylattı ve bugün geldiğimiz noktada işçiler sendikalara üye olamıyorlar, grev yapamıyorlar.
AKP'nin sendikalara, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları ve halka karşı çifte standardıdır. Bana göre samimi değiller.
Siz o pankartı astıysanız, altında da imzanız varsa vermiş olduğunuz sözün arkasında durmalısınız.
“Bayram verilmedi, kazanıldı”
Sizce AKP 1 Mayıs!ı neden tatil/bayram ilan etti?
Bayramı AKP bize verdi dersek, Türkiye işçi sınıfının bugüne kadarki mücadelesini inkar etmiş oluruz. Türkiye'de sendikaların pek çoğu 1 Mayıs'ların resmi bayram olabilmesi için bedel ödemiştir. Bunlar mücadeleyle alınan haklardır.
Türkiye'de adalet, demokrasi, özgürlük mücadelesi veren gençlerimiz çok ağır bedeller ödediler ve Gezi direnişinde Türkiye'de kurulan korku imparatorluğu yıkıldı. Demek ki bazı şeyler “şunu da bunu da verdik” demekle olmuyor.
1 Mayıs tatil edildiyse ben Türkiye işçi sınıfının vermiş olduğu ekonomik, siyasi, sosyal mücadelesi sonrası kazanıldığını düşünüyorum.
“Sorumlu Başbakan, İçişleri Bakanı ve Vali olur”
Bazı kesimler, polis saldırısında olası ölüm ve yaralanmalar durumunda sizin de aralarında olduğunuz 1 Mayıs çağrıcılarının da sorumluluğu olacağını söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Taksim'e çağırdığınız insanların can güvenliği için herhangi bir planınız var mı?
10 binlerce insanın olduğu bir yerde sendikaların can güvenliği ile ilgili alabilecekleri çok fazla tedbir olabileceğini sanmıyorum. Eğer polis işçilere saldırmazsa, polis müdahale etmezse kimsenin burnu bile kanamaz.
Ama geçen yıl sabahın erken saatlerinde DİSK binası abluka altına alındı. Dört arkadaşımız hastaneye kaldırıldı, sabahın erken saatlerinde gaz bombaları, TOMA'lar, Akrep'ler ile saldırıldı. DİSK önündeki yaralılar için ambülans çağırmak istediğimde yollar kapalı denilerek ambülans göndermediler.
Arkadaşlarımız geç saatlerde hastanelere kaldırıldı. 100'e yakın arkadaşımız gözaltına alındı, bine yakın arkadaşımız yaralandı.
Böyle bir tablonun yaşanmaması için diyoruz ki, açın Taksim'in kapılarını, 1 Mayıs'ı hep beraber huzur içinde kutlayalım. Aksi halde bunun sorumlusu Başbakan, İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi olacaktır. Çünkü işçi arkadaşlarımıza tazyikli suyu, TOMA'yı, copu gönderen bunlardır.
“İktidar kurgular yapıyor”
Geçen yıl Beşiktaş'ta, Şişli'de Mecidiyeköy'de, Taksim çevresinde üç beş kişi biraraya geldiğinde bile polis saldırdı. Bu yıl ne düşünüyorsunuz? Dün Taksim Meydanı'nda yapmak istediğiniz bir basın açıklamasına da şiddetle karşılık verildi...
Bir basın açıklamasına bile tahammülü olmayan siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Ya 300-500 kişi devleti, hükümeti teslim mi alacak? Dahası bunların ellerinde bir kağıt ve kalemden başka bir şey yok ki.
İstanbul'da 1 Mayıs'a 10 gün kala sıkıyönetim ilan edilmiş durumda.
Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Siyasal iktidar “Taksim'e gelirlerse hükümet devrilinceye kadar, bakanlar, başbakan istifa edinceye kadar bunlar buradan ayrılmazlar” diye kurgular yapıyor. Bunları duyuyoruz.
Aslında böyle bir şey yok. Biz oraya gelir, kutlamalarımızı yapar ve gideriz. Bizim farklı programlarımız yok.
“Biz savaşmaya gitmemiştik ki”
Geçen yıl, 1 Mayıs çağrıcısı örgütlerden birinin başkanı olarak öğleden sonra polise "İşçi arkadaşlarımız evlerine gitmek istiyor, daha fazla gaz atmayın" demeniz çok eleştirilmişti. İşçileri yalnız bıraktığınız ve teslimiyetçi tavır sergilediğiniz iddia edildi. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?
Bu aslında sadece cımbızla çekilen bir cümle. Ben orada "Bu katil sürülerini geri çekin, ablukayı kaldırın, bu kadar devlet terörü yeter; işçiler eve dönmek istiyor" dedim.
Sabah 6.30'dan akşama kadar DİSK Genel Merkezi ve çevresinde polis arkadaşlarımıza saldırdı. Dört arkadaşımızın hayati tehlikesi vardı, 100 civarı arkadaşımız gözaltındaydı ve polisin baskısı, şiddeti devam ederken ne yapabilirdik?
Biz oraya savaşmak için gitmedik ki. İşçilerin ellerinde polise saldırabilecekleri en küçük bir taş parçası bile yoktu. Arkadaşlarımızın ellerinde sadece pankartlar ve karanfiller vardı. Çiçekle pankartla tazyikli sulara, gaz bombalarına, coplara, kalkanlara insan ne kadar dayanabilir?
“Yasaya göre resmi başvuruya gerek yok”
Bu yıl kutlamaların Taksim'de yapılması için Valiliğe herhangi bir resmi başvuruda bulundunuz mu?
Hayır, resmi başvuruda bulunmadık. Valiyle görüştük ama sonuç alamadık. Şimdi Cumhurbaşkanı'ndan randevu talebimiz var. Ondan haber bekliyoruz.
Anayasanın 34. maddesinden bahsetmiştim. Bu maddeye göre önceden izin almadan gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. AİHM de bu hakkın yer seçimi maddesini kapsadığına hükmetti. Biz buradan aldığımız güçle Taksim'de olacağız.
Önümüzde sekiz gün kaldı. Bu süre zarfında ne gibi adımlar atacaksınız? Taksim'in açılacağı yönünde ümidiniz var mı?
Onbinlerce kişinin katılacağı bir 1 Mayıs'ta mutlaka son dakikaya kadar görüşerek, konuşarak, diplomatik girişimlerimizi askıya almadan Taksim'in işçilere açılacağı umudundayız.
Umarım sağduyu hakim olur ve kimse zarar görmeden Türkiye'den tüm dünyaya kardeşçe bir fotoğraf veririz. (EKN)