Türkiye'de bugün itibarıyla tutuklu 105 gazeteci ve 35 basın çalışanı var; 100'ü Kürt medyasından.
KCK'nin "gazeteci operasyonu"nda bir günde 35 basın çalışanı tutuklandı.
Arzu Demir, Evrim Kepenek ve Hatice Bozkurt bu operasyonda gözaltına alınıp serbest bırakıldı.
Yaklaşık üç ay geçti; neyle suçlandılar, medyada nasıl yer aldılar, şimdi kendilerini nasıl hissediyorlar?
Dışarıdaki üç kadın gazeteci anlatıyor;
Üçü de üstüne basa basa "İçerideki gazetecilerin sorumluluğu üstümüzde" diyor.
DİHA'ya başladığından beri izlenmiş
İlkokuldan beri amatör gazeteci Evrim Kepenek, Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü, gazetecilik nedeniyle bir türlü bitiremiyor; Cumhuriyet, bianet'in kuruluşunda stajın ardından Birgün, Taraf gazetesinde çalıştı.
İki yıldır DİHA'da çalışıyor. DİHA'ya başladığından beri dinlendiğini ve izlendiğini gözaltındayken öğreniyor.
Deprem sonrası Van'a gitmeden önce "Sen Rizelisin iki hafta dayanamazsın Van'ın soğuğuna" dediler; soğuğa dayandı ama bir sabah çadırdan gözaltına alındı.
Karadenizli arkadaşları, Adliye önünde horon etti, "Evrim halkların kardeşliğidir" pankartı açtı. Haberlerde kaldığı basın çadırı "terörist çadırı" diye geçti, facebook'ta "Hemşinli PKK'lı" diye hedef gösterildi.
"Cideyurum, celiyurum"
Emniyetteki sorgusunda Rizeli olduğuna inanamayıp, "Senin DİHA'da ne işin var" diye sordular; "Yedi göbek Rizeliyim" yetmedi, "Cideyurum, celiyurum" deyince ikna etti.
Emniyet'te bir türlü açıklayamadığı muhalif bir kurumda çalışma nedenlerini şöyle anlatıyor:
"Hayatım boyunca hiç örgütlü olmadım. Kürt, Türk, Ermeni, Laz, Çerkez tüm halkların ortak paylaşımda olduğu tek bir kareyi fotoğraflayıp haberini yapmak tüm politik söylemlerden daha kıymetli. Bazı basın açıklamalarına gittiğimde muhabir olarak sadece kendimi buluyorum. Orada olmasak, belki sonraki hafta gelme gücü bulamayacaklar."
"Git evlen, çocuk yap dediler"
Kepenek'e sorulanlar arasında BDP vekillerinin katıldığı Çukurca'ya ilgili Taksim'deki oturma eylemi var.
"Eylemde, etrafımda bütün basın, boynumda makine ile çekilmiş fotoğrafımı gösterdiler. Ne diyebilirim ki, vekiller gelmiş, binlerce insan oturma eylemi yapıyor, ben de haberini. Bazen makinemizi boyundan çıkarıp elimize alırız ya, o zaman fotomu çekseler ve makine görünmese ne olacaktı diyorum; korkutucu. Ki eminim böyle fotoğraflarımız da vardır, zamanı geldiğinde onu da çıkarırlar. "
Neden serbest bırakıldığını Kepenek de bilmiyor; "Herhalde bu senaryoda bana uygun rol bulamadılar" diyor.
"Emniyette 'senden bundan sonraki beklentimiz orada çalışmaman; git evlen, çocuk doğur bu işleri bırak' dediler. Bir de 'Rize'den vatan haini çıkar mı?'"
Serbest kaldığında gazetelere bakınca şok olmuş;
"Kendimden korktum, biz ne yapmışız ya böyle dedim. Asıl tuhaf olan, o kurumlarda çalışan muhabirlerle Adliye'de sürekli göz göze birlikte çalışıyoruz. Rize'ye gittiğimde, bu haberlerden ötürü kaç yıllık bakkal ekmeği yüzüme fırlatacaktı. Ama ailem hep yanımdaydı; babam bir basın açıklaması yazmış tutuklansam okuyacakmış. 'Kızıma küçükken kardeşliği öğrettim kardeşçe çalışıyor DİHA'da ne var bunda Başbakan?'"
"Haberin heyecanıyla unutuyorsun, eve gelince..."
"Tedirginim" diyor Kepenek;
"Haberin heyecanıyla gün içinde her şeyi unutuyorsun ama akşam eve geldiğinde takip edilme, dinlenme ve yeniden gözaltına alınma ihtimali psikolojini etkiliyor. Uç bir örnek ama şunu bile düşündüm; bir yerde bomba patlayacak onlarda saç örneğim var, üzerime yıkılacak.
"Gazetecilik dışında hiçbir şey yapmıyorum ama devletin benim gibi birinden bile tedirgin olması Türkiye için gerçekten tedirgin edici. Ama ne olursa olsun, DİHA ya da başka bir kurumda, bu kadar yıl emek verdiğim gazetecilikten nasıl vazgeçerim..."
"Kürt basınıyla dayanışmanın hesabı"
Yıldız Teknik Üniversitesi çevre mühendisliği mezunu Arzu Demir, 13 yıllık gazeteci; hiç mühendislik yapmadı.
Özgür Radyo, Özgür Gündem, Demokrat Radyo'da çalıştı, beş yıldır Fırat Haber Ajansı'na (ANF) haber geçiyor; bir yıldır Etkin Haber Ajansı'nda muhabir-editör.
Marmara Adası'nda doğan Demir, "Üniversiteye gelene kadar dünyadan haberim yoktu. Sonra dünyayı kendime dert edindim ve gazetecilik de bu derdi anlatma biçimim oldu" diyor.
Demir gözaltına alınmasını "Kürt basınıyla dayanışmanın hesabını sordular" olarak açıklıyor.
"ANF ve kapanan ROJ'a haber geçiyorum, sosyalist bir kimliğim var. Hayatım boyunca Kürt basınıyla dayanışma içinde oldum, bunun hesabını örgüt bağlantısı kurarak sordular.
"Emniyette 'sohbet' adı altındaki yasadışı sorgulamada, bana ilk söyledikleri Tarlabaşı'nda bir itfaiyeyi yaktığımdı.
Bununla bana kurabilecekleri komplonun boyutunu gösterdiler. Bu iddiayı savcılıkta kimse sormadı, mesaj açıktı; gözdağı verilmek isteniyordu."
"Bomba" gibi bir haber derken
Demir, savcılık sorgusunda haberler dışında hiçbir şey sorulmadığını bunun da "gazeteciliğimiz sorgulandı" dışında bir açıklaması olamayacağını söylüyor.
"Ortadoğu Uzmanı Haluk Gerger ile röportajımı soruyorlar, 'evet ben yaptım, üstünde adım var' diyorum. Kafalarındaki kurgu biz KCK'nin talimatıyla haber yapıyormuşuz. Ülkücüsüyle de, solcusuyla, Hizbullahçısıyla da görüşüp haber yaptım, kendilerine uygun olanları seçmişler."
Trajikomik bir durum ise telefon dinlemelerinde yaşanıyor; Demir, DİHA muhabiri Çağdaş Kaplan ile bir haberin "fos" çıkması üzerine dalga geçerek "Bomba gibi bir haber patlatacağım" diyor.
Savcı, "Ne bombası patlatacaktınız" diye soruyor.
Demir, kendi ifadesiyle "tesadüfen serbest" bırakılıyor ama Kaplan tutuklanıyor. O yüzden "içeride kalanların da sorumluluğunu üzerimde hissediyorum. Ben suçsuzum onlar suçlu gibi bir şey çıkmamalı" diyor.
"Terörist" diyenleri AİHM'e taşıyacak
Gözaltına alındıklarında meslektaşları bir yanda protesto eylemleri yaparken, bazı gazeteciler ise "Bunlar gazeteci değil, terörist" haberleri yaptı. Demir, bu kişiler ve kurumlarla ilgili suç duyurusunda bulundu ama ifade özgürlüğü kapsamına kavuşturmaya gerek görülmedi.
İç hukuk yolları tükenince AİHM'e başvuracak; "Emsal olsun istiyorum, ben ne ile suçlandığımı bilmezken hükümet yanlısı gazetelerdeki başka bir gazeteci terörist olduğuma karar verip, beni hedef gösteriyor, başıma bir şey gelse sorumlusu kim?" diyor.
"Sarsıldım, kararlılığımı biledi"
Demir, şu anda ise "kendimi çok iyi hissediyorum" diyor.
"Hepimiz kahraman ya da çok da cesur insanlar değiliz, tabii ki tedirginlikler yaşıyoruz. İzleniyor, dinleniyor olabilirim ama yasadışı bir şey yapmıyorum .
"Gözaltı beni çok sarstı, devlet kendini hatırlattı. Bu kararlılığımı biledi, devam etme arzusu verdi. Kendimi iyi hissediyorum, elimde bastonla yine gazetecilik yapacağım. "
"Gazeteciliği, Kürt gerçekliğinden bağımsız düşünemem"
Hatice Bozkurt Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Turizm bölümü terk; beş yıl siyasi nedenlerle cezaevinde kaldı. Çıkar çıkmaz da Özgür Gündem'de gazeteciliğe başladı; henüz bir yılı dolmadı.
Bozkurt'a, gözaltında sadece gazetedeki arkadaşlarıyla nereden tanıştığı sorulmuş, zaten Adliye'de ilk onu serbest bıraktılar.
Sonra 17 Ocak'ta Başakşehir'de bulunan patlayıcılarla ilgili gözaltına alındı, yine serbest bırakıldı.
Beş yıllık cezaevi sürecinden sonra neden gazetecilik sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Herkes hayatta duruşunu farklı şekillerde ifade eder. Kimi siyaset, sanat yapar. Ben de daha önceleri ara ara gazetelere yazıyordum, şimdi gazetecikle kendi duruşumu ifade ediyorum."
Gözaltına alınmasını "bütün"den bağımsız düşünülemeyeceğini söylüyor.
"Cezaevinde yeterince rehabilite edemedik mesajı da verilmek isteniyor olabilir. Ama ben gazeteci değil, sanatçı, avukat da olsaydım gene baskı altına alınacaktım. Şu anda legal anlamdaki bütün kendini ifade etme araçları terörize ediliyor, suçla ilişkilendiriliyor."
Bozkurt, "Gazeteciliği politik duruşumun dışında düşünemem" diyor.
"Gazeteciliği Kürt halkının gerçekliğinden bağımsız bir noktadan yapamam. Bu topluma karşı ahlaki ve tarihsel sorumluluğum var. "
"Pozantı'yı ortaya çıkarmak her bedele değer"
Gazete odasında öldürülen Özgür Gündem çalışanlarının fotoğraflarını gösteren Bozkurt, "90'larda katledilen gazetecilerle çıkartılan bir gazetenin geçmişi miras aldık" diyor.
"90'larda onlar Kürt halkına yapılan zulümleri canlarını ödeyerek ortaya çıkarttı. Bugün Roboski Katliamı, Pozantı Cezaevi skandalını ortaya çıkartanlar tutuklanıyor; değişen bir şey yok. Özgür basın olmasaydı, nasıl ortaya çıkacaktı tüm bunlar?"
Bozkurt, "Meslekte daha çok yeniyim ama o gazetecilik merakı bulaştı, arkadaşların tutuklanmasıyla kangrene dönüştü" diyor.
"Tutuklamalardan sonra gazeteye bir sürü insan geldi desteğe. Yaşlı bir kadın ısrarla, 'Ben sizin için ne yapabilirim' dedi; en sonunda 'Beni gazeteye abone yapın, okuma yazmam yok ama evde bulunsun' diyerek gitti.
"Tedirginlik çok insani bir şey. Ama 10 kere de gözaltına alınsam, Pozantı vahşetini ortaya çıkarmak tüm bedellere değer." (NV)