Dönemin Meclis insan Hakları Komisyonu ise tüm çabalara rağmen olayı incelemedi.
Kulp Alaca köyü kırsalında köylülerin ortaya çıkardığı toplu mezarın yankıları sürüyor. Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun araştırması karanlık bir dönemin aydınlatılması için cesaretli ve umut verici bir adım olarak nitelendirildi. Bu arada aynı tarihlerde benzer birkaç olayın daha yaşandığı ortaya çıktı.
14 kişinin diri diri yakıldığı ya da kurşuna dizildiği iddia edilen söz konusu olayların hepsinde de adres olarak Bolu Dağ Komando Tugayı gösteriliyor.
Sakık'ın açıklamaları
Bunu doğrulayan Demokrasi Partisi (DEP) eski Milletvekili Sırrı Sakık, Gündem'e çarpıcı iddia ve açıklamalarda bulundu. Sakık'ın açıklamalarına göre, Bolu'dan gelen askerler sadece Kulp'ta değil, benzer eylemleri, aynı bölgede bulunan; başka köylerde de gerçekleştirmiş.
Söz konusu olaylann hepsi de Kulp'taki gözaltı olayının öncesi "ve sonrasında yaşanmış.
Vartinis olayı
Bunlardan biri de 3 Ekim 1993 günü, saat 03.00 sıralarında Muş Altınova (Vartinis) beldesinde meydana geliyor. Bir gün öncesinde çıkan bir çatışma üzerine bölgeye gelen askeri birlikler bazı evleri yakıyor.
Sırrı Sakık, olaydan bahsederken, "Nasır Öğür ve ailesine karşı büyük bir katliam gerçekleşti. Nasır Öğür, hamile eşi Ayşe Öğür ve 7 çocuğuyla birlikte Altınova'da diri diri yakıldı" dedi.
Olay 5 Ekim 1993'te Sırrı Sakık tarafından kamuoyuna duyurulmuş. Sakık, o gün basına şu açıklamalarda bulunmuş: "Katliam çarpıtılarak yansıtıldı. Ortada bir çatışma ve eylem olmadığı halde kasaba yerle bir edildi. Olay bizzat devlet güçleri ve bir kısım korucu tarafından i yapılmıştır."
Komisyon ilgilenmedi
Olayın gerçekleşmesinin hemen ardından durumu incelemek üzere Altınova beldesine giden Sakık, konuyu Parlamento'ya ve Meclis İnsan Hakları Komisyonuna da bildirdiğini belirterek, "Ben bu olayı araştırmak için Muş Altınova beldesine gittim. Gitmeden önce insan Hakları Komisyonu'na başvuruda bulundum. Bu vahşeti komisyonun bir an önce aydınlatması gerektiğini belirttim. Komisyonun üyeleri bu başvuru sırasında bir olayı araştırmak için Van'da bulunuyorlardı. Komisyon üyelerini telefonla arayarak görüştüm. Altınova'daki vahşete sahip çıkmaları gerektiğini söyledim. Ama ne yazık ki, komisyon üyeleri Van'dan 150 kilometre uzaklıktaki yere gitmeyi göze alamayıp gitmediler. Oysa görüştüğümde bana 'gideceğiz' ve 'siz komisyona başvurun' dediler. Ancak ne komisyon üyeleri gitti, ne de komisyon bu konuda bir araştırma yaptı" dedi.
"O vahşeti gördüm." Altınova'da gördüğü manzarayı böyle ifade eden Sakık, "O enkazın altından geride kalan çocukların elleri ve ayaklarını hep beraber çıkararak defnettik" dedi.
Vartinis'i Zengok izledi
11 Ekim İ993'te Zengok, Keran ve Kürt Meydan dahil, birçok köy yakılıyor. Altınova için köyde bulunan Sakık, son anda kurtulmuş. Sakık o günü şöyle anlatıyor: "Köye doğru askeri konvoyun geldiğini haber alınca, o gece köyde kalmaktan vazgeçip Muş'a gittim. Sonradan köylüler askerlerin beni sorduğunu söyledi."
Sakık, bu olayların hepsinin, Bolu ve Kayseri'den geldiğini belirttiği askerlerin operasyonları sırasında yaşandığını kaydetti.
Köylerin yakıldığı sırada Kürt Meydan'da gözaltına alınan 3 kişinin Murat Nehri kenarında kurşuna dizildiğini hatırlatan Sakık, bu üç kişiden birinin Yusuf Söylemez (80), birinin demiryollarında çalışan Fadıl Baran, diğerinin de Vahdettin Yalçın olduğunu hatırlattı. Sakık, "Bu üçü de o tarihte oraya giden birlikler tarafından gözaltına alınıp kurşuna diziliyorlar. Olayın gerçekleştiği yer Zengok ile Eralan arasında. Vahdettin de yaralı bir şekilde kurtuluyor. Kendisi iyi bir yüzücü olması nedeniyle kurtuluyor. Ve bu haliyle Muş Devlet Hastanesi'ne geliyor. Burada gözaltına alınıyor. Ancak yaralı olduğu için serbest bırakılıyor" dedi.
'Şeytan üçgeni'
Kamuoyunda "Şeytan üçgeni" olarak bilinen Muş, Kulp ve Bingöl arasındaki bölgede operasyonlar devam ediyor. Sırrı Sakık, yaşananlarla ilgili Muş'ta bir sonuç alamıyor. Bunun üzerine DEP Genel Merkezi'yle yaptığı görüşme sonrası, girişimlerin Ankara'da yürütülmesine karar veriliyor. Sakık Ankara'ya gelerek diğer DEP'li milletvekilleriyle olayı Parlamento'ya taşıyor.
Bileziklerinden tanıdılar
Tam bu sırada 11 Ekim'de yakılan Zengok köyünde yeni bir olay yaşanıyor. Evlerini terk edip giden Toktaş ailesi eşyalarını almak için geri dönmüştür. Sıddık Toktaş (80) 23 Ekim günü, üniversite öğrencisi ve demiryollarında memur olan oğulları, kızı ve kamyon şoförüyle birlikte köye geliyor. Sakık'ın akrabası olan Toktaşlar ve şoför orada bulunan askerlerce gözaltına alınıyor. Sonrasını Sırrı Sakık şöyle aktardı: "Elleri zincirle bağlanarak eve sokuluyorlar, infaz edilerek yakılıyorlar, bir gün sonra bu cesetler tanınmaz haldeydi. Ancak ellerindeki alyanstan, saat ya da bileziklerinden tanındılar."
Herkese duyurduk ama
Sakık operasyon olurken, başlattıkları girişimler ve yetkililerin yaklaşımına ilişkin ise şunları söyledi:
"Geniş kapsamlı bir operasyondu. Yani öldürülen o 5 akrabamı, Murat'ın kenarında infaz edilenleri, Kulp'taki 11 kişiyi düşündükçe.. Kim önlerine gelirse alınıp götürülüyordu. Evleri yaktılar, hayvanları kurşunladılar. Binlerce hayvan götürdüler. Yani bu hayvanları kim götürdü, nereye götürdü, ne yapıldı; bilinmiyor."
"Ben o sırada Muş'taydım. Dönemin Cumhurbaşkanı'nı aradım birkaç kez. Başbakanı aradım. İçişleri Bakanıyla diyalog kurdum. Yani bu vahşeti onlarla paylaştım. Cumhurbaşkanı beni aradı. Vali'nin, Alay Komutanı'nın beni beklediğini söyledi. Ama gittiğimde vahim olan bir şey vardı. İlin valisi haberdar değil, Jandarma Alay Komutanı haberdar değildi. Onların söylemiyle Bolu ve Kayseri'den gelen askerlerin yaptığı operasyondu."
"Bu olaylar bir bütün olarak Parlamento tutanaklarında var. Medya da o zaman bu olaylara duyarlılık göstermedi. Parlamento da duyarlılık göstermedi. Onun için ben Avrupa'ya gittim. İnsan hakları kuruluşlarıyla bu olayı dünyaya duyurduk. Zaten Meclis'te dokunulmazlıklarımızın kaldırılmasının bir nedeni de buydu."
Komisyona çağrı
Mehmet Elkatmış başkanlığındaki Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Kulp'taki toplu mezarla ilgili girişimini onurlu bir davranış olarak niteleyen Sakık, komisyona bir de çağrıda bulundu. Sakık, şunları söyledi:
"insanlığa karşı bir suç işlenmişse, bu ortaya çıkmalıdır. Bu komisyon Altınova'ya el atmalıdır. Zengok'a el atmalıdır. Toptaş ailesinin yakılması olayına el atmalıdır. Kürt Meydan'da gözaltına alınıp bir daha geri dönmeyen Adem Simin'in olayına, Yusuf Söylemez'in Adil Baran'ın ölümüne, Vahdettin Yalçın'ın yaralanmasına el atmalıdır. O yakılıp yıkılan köylerin neden yakılıp yıkıldığına el atmalıdır. Niye yakılıp yıkıldı, ne oldu? Yani Parlamento bunu açığa çıkarmalıdır. Topluma kim, ne kadar suçluysa, bunu sunmalıdır. Makamı, mevkisi ne olursa olsun herkes, kim sorumluysa, biz de sorumluysak bunu teşhir etmek Parlamentonun, bu ülkenin sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerinin görevidir. Ancak iç barış böyle sağlanabilir." (YS)