Telif hakları konusunu bize biraz anlatabilir misiniz?
Telif hakları dediğimiz olay iki bölümü olan bir konu. Birinci bölümü eser sahiplerinin haklan, ki esas telif haklan dediğimiz nokta bu. ikinci bölümü ise bağlantılı haklar tabir edilen bölüm. Bu da kesin bir eser üzerinde işleme yapan, onu okuyan veya ilk kez ses kaydını yapan yapımcıların ve yorumcuların sahip olduğu haklardır. Dolayısıyla kamuoyunda telif haklan diye bilinen konu, eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar olmak üzere iki grupta toplanıyor. Eser sahipleri kategorisinde, söz yazarı ve besteciler, bağlantılı haklar kategorisinde yorumcular ve yapımcılar bulunuyor.
Telif hakları konusunda şu andaki mevzuat nedir?
Türkiye'de bu 5846 nolu yasa ile düzenleniyor. Bu hayli eski bir yasa aslında. Doğrudan eser sahibine, yani söz yazarı ve bestecilere dönük bir dizi hakları tanımlıyor. Artı yaptırımları son derece yetersiz. Yaptırımlar yetersiz olduğu için kamuoyu hiç farkında değildi. Böyle bir yasanın varlığından haberdar olmadıkları için kullanıcılar sonuç itibarıyla müziği rahatlıkla kullanabiliyorlardı.
AB sürecinin devreye girmesi, dünyadaki küreselleşmeye paralel olarak Dünya Ticaret Örgütü'ne bağlı Fikri Haklar Örgütü'nün getirdiği bazı düzenlemeler de gündeme bizim yasanın yetersizliği açığa çıktı. Açığa çıkınca ilk önce yaptırımlarla ilgili bir takım artırımlar, daha sonra bağlantılı hak kategorisindeki bir takım hakların tanımlanması ve onunla ilgili yaptırımların artırılması ile ilgili düzenlemeler yapıldı.
Son olarak da geçtiğimiz 12 Martta son düzenlemeler yapıldı. İki noktayı kontrol etmeyi amaçlıyor yasa.
Bunlardan biri, korsan dediğimiz konunun kontrolüne dönük, izinsiz çoğaltım olayı, ikincisi ise başka düzeyde bir tür korsanlık olarak ifade edilebilecek olan izin almadan müziğin kullanılması, herhangi bir barda, işyerinde, dernek binası gibi bir ortamda, bundan ticari gelir elde etmek koşulu olmaksızın müziği kullanıyorsa, umuma açık bir biçimde kullanıyorsa bunun için izin almak zorunda.
Nasıl yani, bir örnek verebilir misiniz?
Örneğin, işyerimde 100 çalışan var, parasını verip bir cd alıyorum ve onu da dinletiyorum. Onun için de izin almanız lazım. Müziğin umuma açık yerlerde çalınması söz konusu olduğu andan itibaren izin mekanizmasının devreye girmesi lazım.
Bu izin nereden alınacak?
Her hak sahibinden. Hem yapımcıdan, hem yorumcudan, hem eser sahiplerinden izin almak lazım. Bu izin meselesini şöyle düşünün bir cd'de 15 tane şarkı var. Bu 15 şarkının 15 söz yazarı 15 bestecisi olabilir, aynı kişi değilse, yapımcısı var, yorumcusu var, 32 kişi eder. Bunların hepsinden izin almanız gerekir. Böyle bir sistem çalışamayacağı için, yasa bunun yerine meslek birliklerini getirmiş durumda. Meslek birlikleri bu hak sahipleri adına bu izinleri veriyorlar.
İzin alınmadığı takdirde bunun müeyyidesi nedir?
Az olmayan para cezalan ile başlayan ve 2- 4 yıl arasında hapis cezasına kadar giden bir müeyyidesi var. ilk seferinde belki tecil edilebilir, hakimin inisiyatifine kalmış. Ama ikinci seferinde tecil de edilemeyen ceza müesseseleri var.
Elimizde bir vaka sayısı var mı?
Bizim sadece geçen sene bir aylık dönemde yaptığımız tespit sayısı 150 civarındadır.
Peki konuştuğumuz örnekleri mi kapsıyor bu?
Tabii, lokantalar, cafeler, mağazalar, alışveriş merkezleri, hamburgerciler gibi çeşitli yerlerde tespit yaptık, müzik kullanıldığını saptadık. Tabii insanların aklına şöyle bir soru geliyor, "adam parasını vermiş cd almış çalıyor ne istiyorsunuz?" Şöyle söyleyeyim tespit yaptığımız yerlerde yasal cd, yani bir müzik marketten alınmış cd, 150 civarında yerden sadece bir tanesinde bulundu. Kalanların hepsinde tamamen yasadışı olarak çoğaltılmış, korsanlar alınmış.
Peki korsan satanın suçu belli de korsan alana ilişkin yasada bir yaptırım var mı?
Yasada bir yaptırım yok. Zaten sizin de ayırt etmeniz mümkün olmayabilir. Yani öyle bir ürün çıkar ki ortaya ayırt edemezsiniz. Bandrolün bile gerçek olanının yasadışı yollardan elde edilmiş olanları olabiliyor. Bunu anlayamazsınız bile. Bazen biz bile anlayamıyoruz.
150 işyerine dönersek!
Bunların çoğu mahkemelik olmadan zaten müzik kullanıyoruz dediler ve izin aldılar, şu anda lisanslı kullanıcılar.
Lisanslı kullanıcı derken neyi kastediyorsunuz?
Hayır şöyle söyleyeyim biz bütün repertuarımız için izin veriyoruz. Diyoruz ki biz MÜYAP olarak Türkiye'de üretilen albümlerin takriben yüzde 85-90'ını temsil ediyoruz, dolayısıyla biz diyoruz ki bunların hepsini dilediğin sayıda dilediğin kadar bu tanımlanmış iş yerinde kullanabilirsin.
Bunun için bedel ne?
O, işyerinin niteliği ile çok bağlantılı. Birimdir bedeller. Örneğin otellerde oda sayısı üzerinden.
Oteller açısından bir fikir edinmemizi sağlamak açısından ortalama bir örnek verebilir misiniz?
Ortalama örnek şöyle vereyim, 5 yıldızlı bir otelin oda başı fiyatı tüm meslek birlikleri için, 5 yıldızlı bir otelde canlı müzik dahil ödeyeceği para takriben oda başına yıllık 60 dolar civarındadır,
Canlı müzikten neyi kastediyorsunuz?
Başka birisinin eseri orada okunuyor. Orada bizim bir hakkımız yok, o eser sahiplerine gider doğrudan.
Peki sektörün büyüklüğünü düşündüğümüzde sözünü ettiğiniz 150 tespit çok az değil mi?
Biz insanları ürküterek bir şey yapmayı değil, bilinçlendirerek bir sonuç almayı tercih ettik. Onun için de, geçen sene bu tespitlere başlamadan önce, hatta 2002 yılında gazetelerde de başlayan bir medya kampanyası sürdürdük.
O medya kampanyası ile yasaların ne olduğunu, nelerle karşılaşabileceklerini anlattık. 60 binin üzerinde iş yerine mektup gönderdik. Büyük işyerlerine noterden ihtarnameler gönderdik. Bunların içinde önemli bir bölümü ödemelerini yaptı ve izinlerini aldı.
Bazı işyerleri ise, "hayır biz müzik kullanmıyoruz" dediler, halbuki biz kullandıklarını biliyoruz. Bu türden iyi niyetli olmayan bazı işyerlerine gittik öncelikle, daha sonra da dedik ki bunun yasal boyutunun örneklenmesi gerekir.
Sürdürdüğümüz çalışmanın bir parçası olarak 150 yere gittik. Yoksa tarz olarak hadi gidelim tespit yapalım, mahkeme tehdidi ile olayı çözelim değil, mümkün olduğu kadar bilinçlendirerek çözmek istedik.
Bunun da faydasını gördük. Bir sene önce bize böyle bir hak nereden çıktı, yok böyle bir hak biz müziği alırız ve çalarız diyen bütün kullanıcılar şimdi, evet haklısınız, diyorlar
Avrupa'da bu iş ne durumda. Elinizde hiç sayısal veriler var mı?
Örneğin İngiltere'de bize tekabül eden yapımcılar ve meslek birliği 200 bin noktayı saptamış durumda ve buradaki yıllık ciro 53 milyon Euro gibi bir rakam. Ama asansöre kadar her şeyin lisanslandığı bir yer. Türkiye'de de eğer sistem oturur ve çalışırsa 10 milyon dolarlık düzeylere çıkılabilir.
Bu arada İnternet gibi bir meseleniz var. Çünkü İnternet üzerinden her türlü müziği özgürce bedavaya indirmek mümkün durumda. Hatta şimdi insanlar müzik arşivlerini başkalarının kullanıma açan sistemlere üye oluyorlar.
Diğer nokta tabii İnternet sorunu İnternet bugüne kadar Türkiye'de izinsiz kullanıma çok konu olmayan bir noktadaydı, çünkü İnternet'te dial-up modemlerin kullanılmasından dolayı altyapı yetersizliği vardı. Ama ADSL uygulamasına geçildiğinden beri bunda artma potansiyeli var. Bu da aslında müzik sektörü için bir olanak sunuyor.
Bu müziğin topluma taşınmasında farklı bir mecranın gündeme geliyor olması demek. Ama öbür yanıyla kimi siteler aracılığıyla oluşturulan izinsiz müzik kullanımı, dosya paylaşım programları aracılığıyla bunun çok yaygınlaşması. Bunun vahim yanı şu; fiziki korsanlık sizin ülkenizin sınırları içerisinde. Dolayısıyla mücadele etme kararlığınız varsa, toplumun bilinç düzeyi yükseliyorsa bunu kesebilmeniz mümkün.
Ama İstanbul'da kurduğunuz bir siteyle veya New York'ta kurduğunuz bir siteyle dünyanın her yanına ulaşabilmeniz mümkün. Dolayısıyla burada hukuki bazı sıkıntılarla da karşı karşıya kalıyorsunuz. Hem yasal olarak bir site oluşturmak isteyenler açısından hem de haklarını korumak isteyenler açısından bazı sıkıntılar ortaya çıkabiliyor.
Ama son yasal düzenlemeler dünyadaki düzenlemelere paralel olarak İnternet ortamında Türkiye'de de site sahibinden öteye, servis ve içerik sağlayıcılara da yükümlülükler getirdi. Bir site saptandığı zaman onun servis sağlayıcısı Türkiye'de ise onu kapatmakla yükümlü. O hizmeti vermeyi durdurmak zorunda ya da en azından sitenin içeriğinin boşatılmasını sağlamak zorunda. Yoksa yasal sorumluluk altına giriyor.
Sizin amaçlarınız gerçekleşirse, müzik için düğmeye bastığımız andan itibaren hayatın her alanında elimizi cebimize atacağız neredeyse...
Şöyle düşünün, birisi şiir yazıyor, şiirle sanatla ilgilenen insanlar başka işlerle çok fazla ilgilenen insanlar değillerdir. Hayatta var olmaları, aslında o üretimlerinin toplum tarafından değerlendirilmesi ile mümkün olabilecek bir şeydir, içinde bulunduğumuz sistemde bu insanlara sen şiir yaz, ben de senin geçimini, hastalığını, tedavini, eğitimini sağlayayım demiyor.
Ürettiğinden bir şey kazanmak zorunda. Bu ürettiğini biz yapımcı olarak hiç para ödemeden alsak, götürüp birisine okuttursak, ona da bir miktar para versek ya da vermesek yapımcı olarak, o zaman bu ürünleri ortaya çıkaran insanlar baştan itibaren hayatta mağdur insanlar haline geliyorlar. Ve bir süre sonra geçimlerini sürdürebilmek açısından ürettikleri besteleri, güfteleri yapamaz hale geliyorlar.
Müzik sektöründe durum biraz farklı değil mi. Oldukça büyük ve içinde yer alanlara zaten şöyle ya da böyle para kazandıran bir sektörden söz ediyoruz?
Biraz önce söylediğim zinciri devam ettirirsek, dolayısıyla yapımcılara eser sahipleri haklarını almadan ürünlerini vermiyorlar. Bugün ortalama bir albümün maliyeti 100 bin doların altına inmiyor, albümü, cd'si, grafik tasarımı, sanatçısı, telifi vs.sini koyduğunuz zaman bu fiyatın altına gelmez. 100 bin dolarlık bir albüm yapıyorsunuz ve diyelim ki bugünkü satış fiyatı 6 milyon civarında.
5 milyon kabul ettiğinizde demek ki, 3 dolardan hesaplarsanız 35 bin civarında satarsa başa baş gelir. Bu tür albümlerin içerisinde genelleme hatalarını kabul ederek düşünün söyleyeceğimi, 35 bin satmak gerçekten büyük bir rakamdır. Çıkarıyorsunuz albümü, aynı gün öğleden sonra bütün korsan tezgahlarında bu ürün var. 35 binin yarısını unutun. 17 bin 500 indi satış oranı. Her yerde çalınan bir parça haline geldiği zaman fiziki satışlarda çok ciddi düşüşler ortaya çıkıyor.
Örneğin kendimizi düşünelim, daha önce arabası olan ve uzun yola giden herkesin arabasında tomarla kaset olurdu. Çünkü radyolar az sayıdaydı ve genellikle radyoların rahat dinlenebildiği yerlerde olmazdınız. Kendi tercihinize göre kasetler olurdu.
Radyoların patlamasından sonra şu anda fiziki satışlarda inanılmaz düşüş var. Ve radyoların bir kısmı o halde ki, özellikle yerel radyolar anonslarına şöyle başlıyorlar, (özellikle bizim kayıtlarımızda olan anonslar bunlar) "şu anda kayıt cihazlarınızı hazırlarsınız iyi olur, çünkü iki dakika sonra Ajda Pekkan'ın yeni çıkan cd'sinin kafa şarkısını çalacağım." Bu yapılan reklam ve promosyon filan değil. Bu tam tersine fiziki satışı öldüren bir şey.
Bir örnek vereyim isterseniz, ama isim vermeyeceğim. Türkiye'nin en üstteki 4-5 kadın sanatçısı denildiğinde sayılacak simlerden bir tanesinin geçen sene albümü çıktı. Bütün radyolarda 6 ay boyunca şarkıları çalındı. Günde 2-3 defa çalan radyolar oldu.
Sonuçta bu durum albümün satışlarını çok kötü etkiledi. Bırakın masraflarını karşılamasını dükkanlarını kiralarını çıkardılarsa iyi. isim olduğu için o prodüksiyonun maliyeti çok yüksekti, dolayısıyla satış düştükçe birime düşen fiyat yükseliyor, yapımcı da o fiyattan satmak istemiyor, para kazandırmıyor, zararı daha da artıran bir olay. Belki yarın açılır diye bekletiyor, en sonunda zararına elindeki malı tasfiye ediyor.
Telif hakkının ticari boyutun dışında bir de manevi boyutu var. Yani manevi haklar boyutu. Anlaşılması için aykırı bir örnek vereyim, birisi eğer bir ilahi bestelediyse bu ilahinin Laila'da çalınmasını istemez büyük bir ihtimalle. Dolayısıyla izin almak zorundasınız. Yani ben cd'nin parasını verdim, Laila'nın asansöründe çalarım diyemezsiniz.
Birisi rock bestesi yapmıştır o da bir jazz kulübünde çalınmasını istemiyor olabilir. Ya da protest müzik yapan birisi Sabancı Center'da çalınmasına itiraz edebilir. Bu hak asla tartışma konusu yapılmamalı. Yani izin olmak buradan başlayan bir olay.
Ben endüstri mühendisiyim bana şunu öğrettiler" 'verimliliği artırmak istiyorsan insanların özelliklerine uygun olan ortamlar yaratmak faktörlerin bir tanesidir." Dolayısıyla ben montaj hattının bulunduğu fabrikada da, eğer çok gürültülü değilse orası, müzik çalarım ve verimliliği arttığını da kronometre tutarak saptarım. Bu örneği şunun için veriyorum. En ticari gözükmeyen yerlerde bile, en masum görüntülerin altında bile dolaylı ticari çıkarlar yattığını görmek gerekiyor.
Galiba bu ticari meselenin en önemli yanını radyolar oluşturuyor. Elinizde radyolarla ilgili veriler var mı?
Bizim 2000 civarındaki radyo ile ilgili 800'ü aşkın davamız var. Radyolarla ilgili problem şuradan kaynaklanıyor. Başka kullanıcılar içinde benzer sıkıntılar var, ama burada açığa çıkan bir durum.
Türkiye'deki bir çok kurum kendisine verilmiş yetkilerin ya farkında değil ya da çeşitli nedenlerle kullanmaktan imtina ediyor. Yerel radyolar da genellikle yerel güçlerin kontrolündeler. Ya bir parti milletvekiline ait ya bir müteahhide ait ya oranın yerel gazetesinin sahibine ait. Büyük medyadan çok farkları yok bir genelleme yaptığınız zaman.
Bu ilişkiler ağı içindeki radyolar telif konusunda sahip oldukları ilişkilere güvenerek çoğu zaman savsaklayıcı ve aldırmaz bir tutum içine girebiliyorlar. Meselenin bir diğer yüzü de mahkemelerin hali. Radyolar davalar konusunda da biraz aldırmaz tutum içine girebiliyorlar.
Çünkü zaten davaların seneler sürmesine güveniyorlar. Dava üç sene sürer nasıl olsa mantığı radyoların lisans alma konusunda zaaflarını körüklüyor. Ama son yasa değişiklikleri bu konuda daha katı önlemlerle getirdiği için yerel radyolar da biraz dikkate almak zorunda.
Artı son yasa bir değişiklik daha getirdi, artık radyo ve televizyonların da bu alanda hak sahibi oldukları kabul edildi. Yani bir radyo veya bir televizyonun programını ondan izinsiz alıp kullanabilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla bir iş yerinde müzik kullanıyorsanız, bir işyerinde televizyon yayını yapıyorsanız, radyo yayını yapıyorsanız gibi faktörler devreye girmeye başlıyor. RATEM diye meslek kuruluşları var, onlardan izin almak durumundasınız.
Peki MÜYAP radyoların denetimini nasıl yapıyor? 24 saat kayıtla mı yapıyorsunuz?
24 saatlik kayda ihtiyacımız yok. Herhangi bir radyonun bizim korumamız altında olan herhangi bir albümden herhangi bir parçayı bir kez dahi izinsiz olarak kullanıyor olması zaten yeterli oluyor. Biz ara sıra tarama yapıyoruz.
Anadolu'daki yerel radyoların takibini nasıl yapıyorsunuz?
Onun da çok çeşitli yöntemleri var. Orada da dinleyebilirsiniz, bazıları uydu üzerinden başka yerlere ulaşabiliyor vs. Bizim davalarımızın çoğu Anadolu'dadır.
Peki kısaca sektördeki korsan oranı ne?
Şöyle söylemekte fayda var. Bir kere yabancı repertuarda bire birdir. Madonna'nın bir tane yasal albümü satılıyorsa bir tane de korsanı satılıyordur. Bunun altına inmez. Yerli repertuarda albümün niteliğine bağlı olarak korsan oranı değişir, ama bu da yüzde 50'nin altına inmez.
Sabahleyin diyelim ki Sertab Erener'in yeni cd'si çıktı, akşam üstü tezgahlarda bulabilirsiniz. Öğlende Mor ve Ötesi'nin bir albümü çıktı, akşamüstü bulursunuz. Korsanın kendisi de bir sektör.
Buna ilişkin sizin denetimleriniz devletle ortak mı?
Devletle ortak yapılan denetimler var, bizim kendi avukatlarımızın yaptığı denetimler var.
Sonuç alıyor musunuz?
Boş dönmüyoruz. Engellemek açısından sonuç alıyor muyuz, son yasa sonrasında biraz adım atıldı. Ancak burada adliyenin biraz daha hızlı bir mekanizma olarak çalışması gerekiyor.
Bir ay içerisinde 600 civarında insan yakalanmış korsan satışından dolayı, 200 bin civarında korsan cd toplanmış. Biz analizleri yapıyoruz, aynı soyadı taşıyan 7-8 kişi, aynı köy doğumlu 10-15 kişi. Bunlar aile, köy kasaba grupları olarak, belirli bölgelerde küçük mafyalar halinde paylaşım yapan insanlar.
MÜYAP'ın kaç üyesi var?
72 üyesi var. Tamamen şirketler üyemizdir. Sony, Ada Müzik, Kalan Müzik, Universal gibi yerler.
Şirketler kendi sanatçılarını da koruma kapsamına sokuyor mu?
Biz şirketlerin ürettiği bütün albümleri korumaya alıyoruz. Biz albümü koruruz, daha doğrusu albümün içindeki ses kaydını koruruz. Çünkü yapımcının hakkı bir yapıtı ilk kez tespit etmekten kaynaklanan bir hak.
Kaç tane yapımcı şirket var?
Onun sayısını söylemek çok zor, ama 200 civarında şirketten bahsediliyor.
Ama 72'si üye?
Evet ama 72 tanesine baktığınız zaman sektörün yüzde 85-90' mm belirleyen şirketler bunlar.
Kaç yıldır var MÜYAP?
2001 yılından itibaren faaliyet gösteriyor, kuruluşu 2002 yaz aylarına denk geliyor.
Kuruluşundan itibaren, sayısal olarak bir profil çizebilir misin?
Üye sayısı 30 civarındaydı, geldiği nokta 72. Açtığı dava sayısı sıfır iken biten davaları da göz önüne alırsak binin hayli üzerinde bir dava sayısı söz konusu. MÜYAP kuruluşu itibariyle üyelerinin katkıları ile kurulmuş bir yerken, bugün üyelerine para dağıtan bir yer.
MÜYAP kuruluşunda tek bir mekanda üç kişinin çalıştığı bir yer iken, şu anda 17-18 kişinin çalıştığı dışarıdan satın alınan hizmetler hariç, 5 kişilik yönetim kurulunun olduğu bir yer. Böyle baktığınız zaman ciddi bir gelişimi gösteren bir kurum.
O tek odadan 560 m2'lik bir alana çıkmış durumdayız. Çok mu başarılıyız? Türkiye koşulları içerisinde başarılı olduğumuzu düşünüyoruz, ama yapılacak çok iş var daha. Bizim belki avantajlarımızdan bir tanesi dünya deneylerini önceden görebilmek ve onlara uygun bir biçimde yapılanmak.
Bize şu anda bir soru yöneltilse "şu eseri koruyor musunuz?" diye kimse ezbere söyleyemez, ama ben bilgisayarıma gidip bakarım, koruyorum veya korumuyorum diyebilirim. Herhangi bir kullanıcı merak etti, ben şu müzikle ilgili anlaşma yapmak istemiyorum, MÜYAP'm kapsamı dışındaki repertuar yapacağım dedi. Bizim İnternet sitemize girdiği zaman Excel formatından bizim tüm koruduğumuz albümlerin listesini görebilir. Eser üzerinden gidecekse yine o şarkının bize ait olup olmadığını, yapımcısını, sanatçısını görebilir.
Diyelim ki Sony ABD'de bir albüm çıkardı. Sony Türkiye bu albümle ilgili Türkiye'deki haklan koruma yetkisine sahip. Onu getiriyor bana veriyor "al benim yerime sen koru" diyor. Herhangi bir radyo ve işletme de kullanıldığı anda MÜYAP'm kapsamına giriyor. Dolayısıyla ben onların hepsini sistemime işliyorum.
MÜYAP'm kapsama alanı dışına çıkmak zor görünüyor.
Çıkabilirsiniz, ama çıktığınız zaman dinleyeceğiniz müzikleri müşterinin beğenmesi biraz zor olabilir. Uluslararası bilinmiş kafa albümler, yerli pop dinlemek istiyorsunuz hepsi bizim üyemiz. Bunları değil de etnik veya rock müzik dinlemek istiyorsunuz, Ada, Kalan bunlar da bizim üyelerimiz. Tüketilen müziğin dışına çıkabilmek çok zor. (BA)
* Bu söyleşi İstanbul ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Mezunları Derneği yayın organı Baraka Dergisi'nin Eylül 2004 sayısından alındı.