Gazeteci Hrant Dink'i ölümünden üç yıl önce önce 24 Şubat 2004'te İstanbul Valiliği'nde tehdit ettiği öne sürülerek haklarında soruşturma açılan iki Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisi hakkındaki suçlamalar, "zamanaşımından" düştü.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Dink'in eşi Rakel Dink'e gönderdiği tebligatta, MİT görevlileri Özel Yılmaz ve Handan Selçuk'un "görevi ihmal ettiğini ve görevlerini kötüye kullandıklarını" kabul etti.
Dink Ailesi avukatları Fethiye Çetin ile Hasan Ürel, savcılığın bu kararına itiraz ederek, suç tarihinin 2004 değil, Dink'in öldürüldüğü 19 Ocak 2007 olduğunu söylerek, MİT görevlileri hakkındaki "kovuşturmaya yer olmadığına dair" karara itiraz etti.
Avukatlar, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'ne ilettikleri itiraz metninde, MİT görevlilerinin eyleminin "ihmal yoluyla insan öldürme" olduğunu ifade etti.
"Had bildirme operasyonu"
Dink, 24 Şubat 2004'te İstanbul Valiliği'ne çağrılmıştı. Vali Yardımcısı Ergun Güngör'ün odasında gerçekleştirilen ve iki istihbarat görevlisinin de katıldığı görüşmeyi, Dink "haddini bildirme operasyonunun bir parçası" olarak nitelemiş ve "Artık hedefteyim" diye yazmıştı.
Bu görüşmeye katılan iki kişiden biri olan Yılmaz'ın Ergenekon davasında sanık olmasıyla görüşmeye katılanların üst düzey iki istihbarat görevlisi olduğu ortaya çıktı. MİT Müsteşarlığı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği 19 Temmuz 2010 tarihli yazıyla, görüşmeye katılanların MİT mensubu olduğunu cinayetten 3,5 yıl sonra kabul etti.
Bu kişilerin görüşmeyi ne amaçla yapmış olurlarsa olsunlar Şubat 2004'ten beri Dink'in hayatının ciddi bir tehlikede altında olduğunu bildikleri de böylece ortaya çıktı.
Bu bilginin ardından, avukatların başvurusuyla ve Başbakanlığın 21 Ocak 2011 tarihli izniyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı MİT görevlileri hakkında soruşturma başlattı.
"Görevi ihmali" değil cinayet
Avukatların başvurusunda, Yılmaz ile Selçuk'un, Dink'i korumakla görevli oldukları ancak onların tam tersine Dink'i tehdit ettiği, "ihmali davranışla kasten öldürme suçunu işledikleri" yer alıyordu. Bu nedenlerle, MİT mensuplarının, Türk Ceza Kanunu'nun 83. maddesine göre yargılanması talep edilmişti.
Ayrıca, valilikteki görüşmeye hangi makamın hangi yasal yetkiye dayanarak karar verdiğinin de araştırılması istenmişti.
Savcı Murat Demir ise 29 Eylül tarihli yazısında, Yılmaz ile Selçuk için "kovuşturmaya yer olmadığını" şöyle açıkladı:
"Şüphelilerin eylemleri görevi ihmal ve kötüye kullanma mahiyetindedir. Dink'e yapılan tüm saldırılara başından beri vakıf olan görevlilerin buna rağmen koruma konusunda yükümlülüklerini yerine getirmedikleri anlaşıldı. Ancak beş yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur."
Savcılığın kararına itiraz eden Dink Ailesi avukatları, zamanaşımı süresinin, valilikteki görüşme olan Şubat 2004'ten başlatıldığını ancak suç tarihinin 19 Ocak 2007 olduğunu söyledi. "Şüphelilerin suç oluşturan ihmali Dink'in öldürüldüğü Ocak 2007'ye dek devam etmiştir" dendi.
İtiraz dilekçesinde, suç tarihi ve zamanaşımının başlangıcı konusunda savcılığın hataya düştüğü, MİT görevlilerinin eyleminin sonucuyla değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
Ayrıca, suçun basit bir "görevi ihmal" olmadığı belirtilerek, "Yılmaz ile Selçuk İstanbul İl Koruma Komisyonu üyesi oldukları halde hiçbir önlem almayarak kasten insan öldürme eylemini ihmal davranışlarıyla işlediler" ifadesi kullanıldı. (AS)