10 Ocak 2007’de suikast sonucu öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink davası dokuzuncu yargılama yılında.
Yargıtay’ın ana dava kararını bozmasının ardından yeniden görülmeye başlayan davanın yanı sıra, cinayette kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkin soruşturmanın iddianamesi de iki defa Başsavcılıktan döndükten sonra mahkemeye gönderildi.
İddianamede aralarında Engin Dinç, Ahmet İlhan Güler, Celalettin Cerrah ve Reşat Altay’ın da bulunduğu 26 kamu görevlisinin yargılanması isteniyor.
TIKLAYIN - DİNK DAVASINDA İDDİANAME SONUNDA MAHKEMEYE GÖNDERİLDİ
İddianamedeki isimlerin çoğu 2007’den beri adalet mücadelesi veren Hrant’ın Arkadaşları’nın sekiz yıldır dile getirdiği isimler.
Peki Hrant’ın Arkadaşları yargılamanın geldiği noktayla ilgili ne düşünüyor?
TIKLAYIN - KAMU GÖREVLİLERİ İDDİANAMESİ ANA DAVAYLA BİRLEŞTİRİLDİ
Kıvanç: Utanılacak durum var ortada
Hrant’ın Arkadaşları’ndan Ümit Kıvanç, bianet’e sürecin hala bir kazanım olmadığını vurguluyor.
Sekiz yıl içinde rafa konan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunu, sürekli geri gönderilen iddianameyi hatırlatan Kıvanç “Çünkü utanılacak bir durum var ortada. Bugüne kadar yapılan rezilliğin haddi hesabı yok” diye ekliyor.
“Abdullah Gül cumhurbaşkanıyken hazırlanan DDK raporu, sadece cinayete katılan bütün devlet unsurlarını sayıp dökmekle, suçlarını günahlarını sergilemekle kalmadı, askeri polisi hepsinin sivil sanıklarla beraber, aynı davada yargılanmaları gerektiğini ortaya koydu.
“Bu, devletin en üst düzeyinde hazırlanmış bir rapordur. Rafa kondu. Hiçbir şey yapılmadı. Bizim ikinci yılın sonunda öğrenip ortaya döktüklerimizin üzerine bu altı senede pek az şey eklendi.
“Her şeyi bir yana bırakalım, bugün gelinen aşamaya bakalım. Peki. Savcı hiç fena olmayan bir iddianame hazırladı. Bunu durmadan geri gönderdi başsavcılık. Böyle bir prosedür aşaması olmadığı halde. Niye? Çünkü birilerini şüpheli konumundan çıkarmak, her şeyi cemaatçi polislerin üstüne yıkmak istiyorlar. Oysa bu cinayete giden yolun taşlarını döşemekten, cinayet sonrasındaki karartma, saptırma işlemlerine kadar, olaya katılmayan kimse yok. Derin devleti, düz devleti, askeriyesi, MİT’i, onun polisi, Cemaat’in polisi, MHP’lisi, AKP’lisi, herkes bir yerinde var bu işin.”
“Bu iddianameyle sanıklar konuşmak zorunda kalabilirler”
Kamu görevlileriyle ilgili hazırlanan iddianamenin davanın gerektiği gibi görülmesi için bir imkan sağlayabileceğini belirten Kıvanç, “Ciddî hapis cezaları tehdidiyle yargılanacak bu adamlar. Kurtulabilmek için konuşmak durumunda kalabilirler. Umuyoruz ki böyle olsun” diye ekliyor.
“Hepimizi ezen bu devlet geleneğini yargılayabiliriz”
Kıvanç, yargılamanın geleceğine dair olarak da insanların ilgisizliğinin ve umarsızlığının azalmasını umuyor. Bu davanın sekiz yıl boyunca takip edilip gündemde kalabildiğini belirten Kıvanç “Burada koca bir devlet geleneği, hepimizi ezen, bozan bir mekanizma yargılanabilir” diyor.
“Teknik olaraksa, mesela, Yasin Hayal’in, Erhan Tuncel’in, onlarla bağlantıdaki polisler ve onların şefleri, amirleriyle aynı anda salonda bulunduğu, jandarma albayı Ali Öz ile yasadışı işlere yönlendirdiği astlarının da orada olduğu bir yargılama hayal edebiliriz. Avukatların hepsine her şeyi sorabildiği, gazetecilerin bunları doğru dürüst haberleştirebildiği… O kadar basit ve tek hamlede her şeyi ortaya dökebilecek sorular var ki sorulabilecek.”
“Suçu pürüzsüzce Cemaatçilere yıkamayacaklar”
“Bence bu dava öyle pürüzsüzce suçu Cemaatçi polislerin üzerine yıkıp içinden çıkılabilecek bir durum değil” diyen Kıvanç, “Yapamayacaklar. Ele yüze bulaşacak, daha büyük rezillik olacak muhtemelen. Yeter ki gözümüz üzerlerinde olabilsin” diye ekliyor.
Dink cinayetinde kamu görevlilerinin sorumluluğuna ilişkin hazırlanan iddianame 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde.
İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen ana davanın sonraki duruşmayı 22 Aralık’ta. (EA)