Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin, "cinayetin azmettiricisi" olmakla yargılanan Erhan Tuncel'in 2 Temmuz'daki ilk duruşmada "Tüm bilgileri ulaştırdım. Hrant Dink'in nasıl ve nerede öldürüleceğini söyledim" dediği Emniyet görevlilerinin 1 Ekim'de dinlenemeyeceğini ifade etti.
"Nefret suçlarıyla ilgili bilinç artırılmalı"
Hukukçu Çetin, İsmail Türüt ve klibi etrafından yaşananları anımsatıldığında, "Uluslararası hukukta önemli yeri olan nefret suçlarının en kısa süre Türkiye'de yaşama geçirilmeli, gerek akademik çalışmalarda gerekse yasama meclisinde bu konuda çalışmalar yürütülmeli" dedi.
Çetin, 2 Temmuz'da görülmeye başlayan sekizi tutuklu toplam 19 sanıklı Dink cinayeti davasında bugüne kadar yaşananları, endişelerini ve beklentilerini bianet'e anlattı:
Polis ve jandarmayla ilgili soruşturmalar ağır aksak
1- Davanın izlediği süreç sizi tatmin ediyor mu? Hangi açılardan rahatsızlık duyuyorsunuz?
Birinci duruşmadan sonra 4483 sayılı Memurlar ve diğer Kamu Görevlilerin Yargılanması Hakkındaki Yasa'dan soruşturmalar oldu. Jandarmalarla ilgili soruşturmada sadece iki jandarma için soruşturma izni çıktı ama henüz dava açılmadı.
İkincisi, İstanbul Emniyeti'ne ilişkin soruşturma idi. Sadece bir kişi için soruşturma izni çıkmıştı. Ancak süreç İdare Mahkemesi'nde devam ettiği için bu soruşturma izni bile kesinleşmedi.
Trabzon Emniyeti ile ilgili soruşturmaysa, Dink cinayetini önleme konusunda ihmaller bulunup bulunmadığının ortaya konmasıyla ilgiliydi. Sekiz emniyet görevlisi hakkında soruşturma istenmişti ancak Trabzon İl İdare Kurulu'nun kararı soruşturma izni verilmemesi yönünde oldu. Emniyete hiçbir kusur atfedilemeyeceği kararı çıktı. Bölge İdare Mahkemesi'nde buna itiraz ettik.
"Çok ağır ihmaller, hatta 'olası kast' bile var"
Süreç devam ediyor ancak bu tablo, özellikle Dink'in ölümü, bu ölümün engellenmesi ve sonrasında suçun soruşturulması sırasında jandarma ve emniyetin çok ağır ihmallerinin olduğunu, hatta kimi eylemlerinin "olası kast" diye nitelenebileceğini söylemek mümkün.
Bu gerçekten de çok endişe verici. Bu süreç henüz tamamlanmadığından, hakkaniyete uygun bir soruşturma ve yargılamayla kamu görevlilerinin ihmali ve kasti davranışlarını ortaya çıkarılabilirse bu cinayetin aydınlanması önündeki engeller de yok edilir.
"İtirazımızla avukat sınırlaması kalkabilir"
2- Duruşmada avukat sınırlaması neye dayandırıldı? Davada Erhan Tuncel'in bağlantıda olduğunu söylediği görevlilerin dinlenmesi sağlanabilecek mi?
Avukat sınırlamasına yeni itiraz ettik. Bu sınırlama yasal değil. Ancak yasada bu sadece sanık avukatları için getirilmiş bir sınırlama, buna da ancak hakkın kötüye kullanılması durumunda başvurulabiliyor. Müdahil vekillerinin ilk duruşmada hakkın kötüye kullanılması biçiminde bir davranışları olmadı aksine soruşturmaya yardımcı oldukları biliniyor. Bu nedenle, biz bu sınırlamaya itiraz ettik. Büyük olasılıkla bu sınırlama kaldırılacak.
"Tuncel'in bilgi verdiği görevliler dinlenmeyecek"
Bu duruşmada Erhan Tuncel'in tanıkları dinlenemeyecek. Sanıkların sorgusu yapılacak ve onlara sorular yöneltilecek. Yeni Ceza Muhakemeleri Kanunu'na (CMK) göre, doğrudan sanığa soru sorma hakkımız olacak.
3- Duruşma günü, esnafın kamera kayıtlarının incelenmemiş olması, tesadüfi olabilir mi? Bu ve benzeri eksikliklerin etkisi ne olabilir?
"Dosyada o kadar ihmal var ki!"
Gerçekten de tek bir olay olsaydı, son derece ihmalli bir davranış biçiminde düşünülebilirdi. Dosyada benzeri o kadar örnek var ki, o nedenle savcıların bunları araştırması lazım ve bu konuda ihmali görülenler esas davada yargılanmalı.
Çünkü suç sonrası suç delillerinin yok edilmesi konusunda herhangi bir iddia varsa, asıl davayla "bağlantılı suç kapsamı"nda değerlendirilerek asıl davayla birlikte görülür.
"Sarsılmış olan adalete güven hiç kalmayacak"
4- Hrant Dink cinayet davasının çözümlenememesi Türkiye Adaleti açısında nasıl bir izlenim yaratır?
Öncelikle, bu ülkede çok sarsılmış olan adalete olan güven hiç kalmayacak. Bu da Türkiye'nin geleceği bakımından son derece vahim bir durum olur. Bir toplumda adalete ve hukuka güven yoksa, o toplumda hiç bir birey güven içinde yaşayamaz.
"Türüt ve klibi kesinlikle ifade özgürlüğü değil"
5- İsmail Türüt ve klibi ve bununla ilgili yaşananlar sizde nasıl bir etki yarattı?
Açık ortaya koymak lazım: Bu yapılan asla ifade özgürlüğüyle bağdaşmayan bir şey. Uluslararası ifade özgürlüğü standartları açısında ırkçı nefret söylemi asla bu kapsamında değerlendirilemez. Ayrıca, İsmail Türüt ve klibi, Türk Ceza Hukuku'nda birçok maddeyi ihlal etmiş durumda.
Uluslararası hukukta da nefret suçları düzenleniyor. Bunun en kısa sürede Türkiye'de yaşama geçirilmesi, gerek akademik çalışmalarda gerekse yasama meclisinde bu konuda çalışmalar yürütülmesi lazım.
"301 davaları yargıç bağımsızlığına zarar verdi"
6- Geçmişte Hrant Dink ve muhalifler, şimdi de Protestan kişiler 301'den yargılanıyor, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Prof. Dr. Baskın Oran 216. maddeden beraat edemedi. Faklı kimlikleri kapsayan durumlarda sıklıkla yargı misyonu eleştiriliyor. Bazı davalarda hukukun da çaresiz ve yetersiz kaldığını düşündüğünüz oldu mu?
Özellikle 301, "Türklük", "Cumhuriyet" ve başka birtakım değerleri koruyor. Bunların doğru dürüst bir tanımı da yok. Fakat yargıçlar bu davalarda kendilerini bu değerlerin koruyucusu gibi görüyorlar. O nedenle, bir anlamda daha başlangıçta saklı bir duygu ve bilinçle kendilerini taraf görüyorlar. Çoğunlukla bu durum kararlara da yansıyor. Her şeyden önce 301, yargıç tarafsızlığının sağlanamadığı yargılama süreçlerine sebep oluyor.
Sadece bu açıdan bile maddenin ne kadar hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu görülür. Bu nedenle 301 acilen kaldırılmalıdır. (EÖ/NZ)