TİHV, bugün cinayeti lanetleyen, ama linç kültürünü besleyen ortamın yaratılmasında rol oynayan resmi ağızların da azmettiriciler kadar sorumlu olduğunu belirtti:
"İşlenen cinayet bütün Türkiye'nin gözleri önünde adım adım hazırlandı. Kurşunu kim sıkmış olursa olsun bugün telaş ve panik içinde arkasından ağlayan, cinayeti lanetleyen resmi ağızlar, Türkiye'de kardeşi kardeşe düşman eden, linç kültürünü besleyen bir ortamın yaratılmasında aktif olarak ya da sessiz kalarak rol oynadılar. Azmettiriciler kadar onlar da sorumludurlar."
Açıklamada, "Hrant'ın bu topraklar için beslediği umudu yitirmeyelim" de dendi.
"Bu topraklar üzerinde barış içinde, bir arada, birbirimizi anlayarak hissederek, özgürce yaşamamızı istemeyenler korkuyu, şiddeti, çatışmayı toplumsal ortamımızda etkin kılmaya çalışıyorlar.
"Hrant'ın bu topraklar için beslediği umudu yitirmeyelim. Hepimiz bir an için durup kendimizle, toplumumuzla, tarihimizle yüzleşelim. Ermeni sorunuyla, Kürt sorunuyla; bizi birbirimize düşman eden tüm sorunlarımızla hesaplaşma cesaretini gösterelim."
Dündar: Tahrikler engellenmedi, korunmadı, yargılandı ve mahkum edildi
Dün gece (20 Ocak) Dink cinayetinin zanlısı O.S.'nin Samsun'da yakalanmasının ardından NTV'nin canlı yayınına telefonla katılan gazeteci Can Dündar da "İyi niyet aramak fuzuli çaba gibi geliyor" diyerek Dink'in "açıkça hedef haline getirilişini" şöyle anlattı:
"Tahriklere engel olunmadı. Dink tehdit edildi; gereken koruma önlemi alınmadı. 301'le yargılandı ve mahkum edildi."
Başbakan Erdoğan, zanlı O.S.'nin yakalandığını duyurduğu basın açıklamasında, "Salı gününden, defin merasiminden önce failin ortaya çıması, beraber hareket ettiği kişilerin yakalanması, memnuniyet sebebi olmuştur" demişti.
Engin: Ayağını denk al demek yerine özgürce yazabileceği ortamı yaratmak gerekliydi
Dink'in arkadaşı ve Agos gazetesi yazarı Aydın Engin'se, aynı programda, "Tetikçi yakalandı. Daha önceki cinayetlerde de tetikçiyle sınırlı kaldı. Hatta tetikçinin de yakalanmadığı olaylara çok tanık olduk. İhtiyatla yaklaşmak gerek. Açıklamalar somut sonuçlarla taçlanmalı" dedi.
Engin, "Kanımca ilk bilgilere göre, daha örgütlü bir yapı olduğunu gösteriyor. Trabzon'da daha önce de F tiplerini protesto etmek isteyen grubu linç etmek isteyenler için 'vatandaşın tepkisi' diye resmi açıklama yapıldı. Santoro cinayeti zanlısı da 16 yaşındaydı. Bu cinayetin zanlısı da 17 yaşında. Daha az cezayla kurtulacak olanların tetikçi seçilmesi, örgütlü yapı kanısını güçlendiriyor" diye konuştu.
Dink'in "Neden Hedef Seçildim" yazısında sözünü ettiği, Agos'taki Sabiha Gökçen'le ilgili haberin ardından bir vali yardımcısının yanında iki kişinin kendisine "haddini bildirmesi"yle ilgili Vali Güler'in değerlendirmesine de yanıt veren Engin, "Böyle yapma, ayağını denk al, demek yerine, onun özgürce yazabileceği ortamı yaratmak gerekirdi" dedi.
Vali Güler dünkü açıklamasında, Dink'in Şubat 2004'te güvenlikten sorumlu vali yardımcısı tarafından alenen davet edildiğini, daha önce Ermeni Patriği Mutafyan'ın valiliğe tehdit aldıklarını söyleyerek başvurduğunu söyledikten sonra, Dink'le görüşme için "Hassasiyet kendisiyle paylaşılmıştır. Dink bilgilendirilmiştir. Diğer iki kişi bu bilgilerin kendine ulaştığı istihbarat ve güvenlik görevlileridir" demişti.
"En çok Veli Küçük'ten tedirgindi"
Hrant Dink'in avukatı Erdal Doğan, Dink'in kendisine Susurluk olayında adı geçen emekli tümgeneral Veli Küçük'ten telefonla tehdit aldığını aktardığını, Dink'in en çok Veli Küçük'ten tedirgin olduğunu söylediğini açıkladı.
Bugün Radikal gazetesinin haberine göre, Dink'in kardeşi Orhan Dink de "Emekli Tümgeneral Veli Küçük, ağabeyimizin duruşmasına katıldıktan sonra tüm huzurumuz kaçtı" dedi.
"Ağabeyim, 'Küçük mahkemeye geldi huzurumuz kalmadı' dedi. İşin artık tehlikeli boyuta vardığını söyledi. Küçük'ün ne demek olduğunu da biliriz, Kerinçsiz grubunun da. Ağabeyim, 'Adres gösteriliyorum' diyordu. En ciddiye aldığı grup da Küçük'ün grubuydu. Küçük'ten doğrudan tehdit gelmiş değil. Bu kişilerin bu tür hatalar yapacağını düşünmek mümkün değil. Küçük'ten sonra kurşun gelebilirdi ve geldi."
Veli Küçük ise, kendisine iftira atıldığını iddia etti. Küçük, yaptığı açıklamada , "Danıştay saldırısında olduğu gibi yine gençlerden biri benim elimi öperken çekilmiş ilgisiz bir fotoğraf koyup 'işte azmettirici' gibi iftiralar atacaklar. Elinde delil ve belge olmadan bu şekilde beni itham edenlerle mahkemede hesaplaşacağım. Ben hiçbir şekilde ne telefonla, ne şahsen, ne aracıyla Hrant Dink'i tehdit etmiş değilim." (TK)