Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nun (FIDH) 38. Kongresi kapsamında düzenlenen Siyasal Dönüşümler ve İnsan Hakları: Deneyimler ve Olası Sorunlar Forumu ikinci gününde çalışma gruplarıyla devam ediyor. Düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne saygıyı sağlamak çalışma grubunda din ile ifade özgürlüğünün nasıl barıştırılacağı tartışıldı.
Kontras Koordinatörü Haris Azhar'ın moderatörlüğünü yaptığı toplantıda Amerika Birleşik Devletleri'nden Center for Constitutional Rights organizasyonundan Pam Spees, Fransa'aki Ligue des droits de l'homme organizasyonundan Michel Tubiana, African Center for Justice and Peace Studies organizasyonundan Osman Hummaida ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Bekir Berat Özipek konuşma yaptı.
Spees: Irak anayasası ifade özgürlüğüne ket vurdu
“Devletle kilise arasındaki kurumsal ilişki Irak'ta kabul edilen anayasaya göre ilkesel olarak din özgürlüğü var ancak ifade özgülüğüne ket vurulmuş durumda. Biz ABD'de Irak'taki savaşa karşı olan vatandaşların oluşturduğu bir hareketiz ve savaştan on yıl sonra ABD'nin savaştaki vahşetten sorumlu olduğunu öğrenmeliler.”
Tubiana: Devlet din konusunu tarafsız ele almalı
“Dinsel olgunun eleştirisinin sağlanması gerekiyor. Bilirsiniz benim özgürlüğüm başkasının özgrlüğünün başladığı yerde biter. Özgürlük demokratik bir toplum için gerekli sınırları getirir, eleştiri nefret söylemini kapsamaz.
“Tabii burda demoratik düzenin kurulması için gereken şartların yaratılması gerekir. Şundan emin olmamız gerekiyor: Din özgürlüğü muhakkak olmalı ama aynı zamanda dinlerin kendi inançları doğrultusunda ibadet etmeleri için imkan sağlanmalı. İnsanlar ibadetlerini yerine getirirken herhangi bir tehdit hissetmemeliler.
“Türkiye Anayasası'nda yer alan laiklik tanımı tam da bu öze sahiptir. Devletin dinler karşısındaki tarfasızlığıdır esas olan. Tabii batılı ülkelerindeki laiklik tarifiinden farklıdır. Burada önemli olan devlet için yansızlık, tarafsızlıktır. Aksi ise felakettir, mesela İslam dininin politik amaçla kullanıldığı bazı ülkelerdeki diktatörlüğe yol açabilir.”
Hummaida: İslamiyet bireysel olduğu kadar kamusaldır
“Önce şunun altını çizmek gerekiyor: İslamiyet sadece kişisel bireysel bir inançtan ibaret değildir. İslamiyet kamusal alanda da vardır. Peki buna göre İslamiyeti reformla nasıl bağdaştırabiliriz?
“İşkenceyi burada örnek alalım, işkence zalim bir davranıştır ve aslında İslam'ın kitaplarıyla çelişir. Ancak, örneğin sız kadın olarak dünyaya gelmişseniz ikinci sınıf vatandaş olamayı kabul etmeni gerekir. Sudan'a bakacak olursak burada CEDAW'ın imzalanması İslamiyet'le çelişki oluşturur.”
Özipek: Türkiye'de laiklik baskı aygıtı olarak kullanıldı
“Türkiye'de laiklik epeyce sorunlu ve uygulama biçimiyle de din ve vicdan özgürlüğüne aykırı. Çünkü Türkiye'deki laiklik liberal tarfsızlık ilkesine göre değil, toplumu dönüştürmeye yöneik popüler bir ilke olarak ele alındı, özgürlüğü çoğaltmak yerine onu bastırmak için kullandı.
“Türkiye'de laiklik devlete bağlı din sistemi olarak kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde devlet bunu pozitivist bir inançla bağdaştırmaya çalışsa da aslında Osmanlı'daki şeyhülislamlığın devamı olan bu sistem değişmedi. Toplumu devlet eliyle sekülerleştirmeyi laiklik olarak algılayan cumhuriyet dini çatışma ortamını oluşturdu.
“Tüm bu inanç alanına şiddet ve şiddet tehdidiyle donatılmış bir program uygunladı. Cemaatler yasadışı ilan edildi, Sunni ve Alevi dergahları kapatıldı, Şeyhlik, Dedelik, Babalık suç haline getirildi, ayinler yasaklandı.
“On senelik AKP iktidarında Müslüman ve gayri-Müslim dinlere yönelik bazı özgürlük alanları açıldı ancak hala yapılması gereken çok şey var. İnanan, inanmayan ve farklı inana herkes için devetin din ve vicdan özgürlüğünü sağlaması, kimlikler karşısında kör olup kimseyi mağdur etmemesi gerekiyor. Din ve vidan özgürlüğünün anayasada yer alması, laikliğe de yer verilecekse bu özgürlüklerle çelişmeyecek şekilde tanımlanması gerekiyor.” (EA)