İlk olarak şahsen tanıdığım, kişiliğine ve bu kadar yıllık gazeteciliğine saygı duyduğum, ancak sadece Atina Büyükelçiliği'nde verilen davet ve toplantılarda karşılaştığım Yurt dışında dağıtılan (Türk baskısında çıktı mı bilmiyorum) Hürriyet gazetesinde Nur Batur'un, 10 yıldır Yunanistan'da yaşamasına rağmen tek kelime bile Yunanca konuşmaması dolayısıyla bulunduğu sosyal ortamlarda bu ülkenin vatandaşının gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmesinin mümkün olmamasını göz önünde bulundurarak, Yunan gazetelerinde çıkan haberleri bile okuyamayan, Yunanca bilmediği için Yunan Dış İşleri Bakanlığı'nın yabancı gazetecilere verdiği brifinglere bile katılamayan bir gazeteci nasıl olur da bu ülkeye böyle gerçekçi bir ayna tutabilir diye düşünmeden edemedim.
Sadece hükümet yetkililerinin demeç ve basın bültenlerine dayanılarak yapılan gazeteciliğin gazetecilik olmadığına, görevimizin hükümetlerin bir elemanı değil de halkın sesini duyurmak olduğuna inanıyorum. Bu sesi duyurabilmek için de önce anlamak lazım.
Şu gerçekçi aynanın bir de öbür yüzüne bakalım o zaman. Bundan önceki hükümetlerin Dış İşleri Bakanları İsmail Cem ile Yorgo Papandreu'nun kişisel ilişkileri politika masasına oturtarak yaptıkları dostluk pekiştirici girişimler, bu girişimlerin politik arenada iki ülkeye getireceği yararların farkında olarak devam ettiren Erdoğan-Karamanlis hükümetlerinin ailevi yakınlaşmalara varan çalışmaları ise Türk ordusunun Ege adaları üzerinde cirit atmaları ile gölgelenmiyor mu?
Yani 60 milyonluk Türkiye Yunanistan'a savaş mı açmak istiyor? Şimdi bu Türkiye'nin gerçekçi aynası mı oluyor? Yunanistan bunları ciddiye alsa her gün savaş sirenleri çalacak.
Yunanistan'da yıllardan beri Türk hükümetlerinin Kürtlere "uygulamalarının" ve "tanınmayan hakların" doğru karşılanmadığı bir gerçek. Yunanistan pek çok Türk ve Iraklı Kürdü mülteci olarak barındırmakta, son derece sakin geçen protesto yürüyüşlerine izin vermektedir.
Aynen Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) olduğu gibi. Zaten Türkiye'nin "bizi parçalamak isteyen içimizdeki (ve dışımızdaki) düşman kompleksi" Avrupa Birliği terapi koltuğuna da yatırıldı.
Dolayısıyla tüm dünya Türkiye'nin İnsan Hakları ve Azınlık Hakları konusundaki sabıkasında hem fikir. Sadece biz değiliz. Kendimizle ilgili düşüncelerine katılmadığımız bir birliğin üyesi olmak istiyoruz. Neden olmasın öyle güçlüyüz ki! girince onları da değiştiririz.
Gelelim biz yurt dışında yaşayan Türklere maalesef ulaşabilen tek Türk gazetesi Hürriyet'teki Tufan Türenç'in çarşamba günkü köşe yazısına. Nur Batur'un Yunanistan ile ilgili gerçekçi aynası "Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı duyduğu kini, düşmanlığı, kompleksi bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermiş", "Yunanlılar Türkler karşısında yine ezildiklerini, yine aşağılandıklarını hissetmişler", "Öcalan fiyaskosuyla Yunanistan, tarihinin üçüncü büyük trajik olayını yaşamış. Yani Yunan ordusunun denize dökülmesi, Kıbrıs ve bu..".
Okuma yazma oranı dünya standartlarının utanç verici altında olan, bilenlerin de bilinçle deşmedikleri konulara tuttuğumuz gerçekçi ayna bu.
Demokratik seçimlerle başa gelmelerine rağmen hiç bir zaman çoğunluğu temsil etmeyen hükümetlerin yanlış kararlarının zulmüne uğrayan ve bilinçsiz gazeteciler yüzünden sonra silinmesi çok zor damgalar yiyen zavallı halklar. Ki bu yanlış kararlar aslında tarihin her döneminde yaşanan diplomatik manevralardır.
Yunanistan 23 yıldır, halklarının aynı trajediyi paylaştığı Kıbrıs ise bizim daha tarih bile alamadığımız AB'nin üyesi olmuş iken "gavur Yunan"dan sonra 21.yüzyılda ezilen, aşağılanan Yunan şeklindeki yorumlar insanı düşündürüyor.
Yunanistan Türkiye'ye öyle düşman öyle kin besliyor ki o acı depremden sonra yardıma koşan ilk ülke oluyor.
İki ülke arasında turizmi, ticareti arttırıcı protokoller imzalanıyor. Sanatçılar bazında dostluğu destekleyici, iki ülkeyi birbirine tanıtıcı çalışmalar artıyor.
Öyle ki hükümet bazında Türkiye'nin AB'ye üyeliği platformundaki çalışmalara ön ayak olunuyor, destekleniyor. Yunan hava sahalarında kışkırtıcı cirit atan Türk ordusunu çocuğunun yaramazlıkları gibi affediyor.
Vay be böyle düşman dost başına... (ÇM/YS)