İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, Armutlu’da polisin evinde vurduğu Dilek Doğan'a açılan soruşturmaya, “gizlilik” adı verilen kısıtlama kararı getirdi.
Hakim İslam Çiçek’in, Başsavcılığın Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun talebiyle verdiği kararın gerekçesi şöyle:
“Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 153. Maddesine eklenen fıkra ile ‘Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlarında’, cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakim kararıyla şüpheli ve şüpheli müdafileri ile diğer soruşturma süjelerinin soruşturma dosyasını incelemeleri ve örnek almaları, soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği kanaati ile bu yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik hüküm kurulmuştur.”
Polis ifadelerine de “gizlilik”
18 Ekim Pazar günü sabaha karşı 04:30’da evine yapılan polis baskını sırasında polis kurşunuyla göğsünden vurulan, akciğerinden yaralanan Doğan halen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yoğun bakımda tedavi altında.
Bu sabah olay yerinde olan bazı polisler Doğan’ın vurulmasıyla ilgili savcılıkta ifade verdi. Ancak İstanbul Memur Suçları Soruşturma Bürosu'nun talebi üzerine İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğinin de bu soruşturmayla ilgili verdiği gizlilik kararı nedeniyle Doğan ailesinin avukatları ifadelere ulaşamıyor.
“Öldürmeye teşebbüs suçu”
Doğan ailesinin avukatları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına polisler hakkında suç duyurusu yaptı. Dilekçede, Dilek Doğan’ın hayati tehlikesinin devam ettiği, dolayısıyla öldürmeye teşebbüs suçu işlendiği belirtildi.
Baskında görev alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât Şube Müdürlüğü ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden polis memur ve amirlerinin, “Kasten öldürmeye teşebbüs, tehdit, hakaret, görevi kötüye kullanma, suç delillerini yok etme, değiştirme ya da gizleme, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüsten” yargılanması istendi.
“Polisler delillerden uzak tutulsun”
Dilekçede şüpheli polislerin tutuklanmasının yanı sıra şu taleplerde bulunuldu:
* Şüphelinin polis memuru olması da göz önünde bulundurularak emniyet mensuplarından oluşan kolluk görevlilerinin delillerle temasının önlenmesini,
* Soruşturmanın görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından bizzat veya jandarma eliyle yürütülmesini,
* Şüpheli polis memuru tarafından kullanılan silaha balistik ve kriminal incelemelerin yapılabilmesi amacıyla el konularak gerekli incelemelerin yapılması.
“Galoş giymelerini istedik…”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu’nun ön raporunda Dilek Doğan’ın ağabeyi Mehmet Doğan’ın polis baskını anını şöyle anlattı:
“Özel tim amiri, arama timinin içeri gireceğini ve arama yapacaklarını söyledi. Galoşlarını giyip arama yapabileceklerini söyledik. Arama timi arkada, özel tim içerdeydi. Bu esnada özel tim amiri olduğunu sandığımız 50 yaş civarında 1.80 boylarındaki şahıs ‘Biz işimizi sizden mi öğreneceğiz’ diyerek çok sert bir tepki verdi. Benim üzerime gelirken elindeki silahı ateşledi. O sırada benim sağ yanımda bulunan kardeşim Dilek, silah sesiyle yere yığıldı. Silahı ateşleyen şahıs anneme dönerek ‘Bak kızını oğlun vurdu’ dedi. Silahın ağzında hazır sürülmüş mermi olduğu ve emniyetinin kapalı olmadığı çok açıktı.”
İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise olayla ilgili açıklamasında şu savları ileri sürmüştü:
“Arama işleminin devam ettiği sırada aile fertlerinin çıkardıkları kargaşa ve aile fertlerinden olan M.D. isimli şahsın operasyon güvenliğini sağlamakla görevli personelin silahını elinden almaya çalışması esnasında yaşanan arbede sonucu ikamette bulunan D.D. isimli şahıs göğsüne isabet eden tek mermi girişiyle yaralanmıştır. Yaralı şahıs olay yerinde bulunanlar tarafından hastaneye intikal ettirilmiştir.”
Anadolu Ajansındaki haberde ise Doğan’ı, “polisin silahını elinden almaya çalışan aile üyesinin vurduğu” ileri sürülmüştü. (AS)