bianet 'e konuşan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş 6 Ekim 2006'da alınan çok dilli hizmet kararı kapsamında, Türkçe bilmeyen bir yurttaşın belediyede kendi dilinde hizmet alacağını belirtti.
Belediye yayınları içinde Türkçe-Kürtçe çocuk oyun kitabı, Şemamok (Süs kavunu) isimli bir çocuk oyun dergisi yer aldığını ifade eden Demirbaş ayrıca personele Kürtçe ve İngilizce öğretildiğini, Diyarbakır'ı tanıtan broşürlerin Ermenice, Süryanice, Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Rusça yayımlandığını ve bir Kürtçe fabl kitabı hazırlandığını söyledi. Demirbaş kararın belde halkına daha iyi hizmet vermek için alındığını ifade etmişti.
Resmi dille yerel dil arasında yapılan bu ayrım aslında dilin ne kadar siyaset ötesi bir kırılma noktası olduğuna işaret ediyor. Kürtçe, Süryanice, Arapça ya da Ermenice konuşan azınlığın tek bir gerçeği var; o da "dilini konuşmak". Dolayısıyla siyaset ötesi olanla tam da siyasi olanın birleştiği yerde duruyorlar. Siyasi ve ideolojik mücadele hayat içinde karşılaşılan bu çıkmazdan ortaya çıkıyor. Çünkü dil kendini hem anlatma hem de anlama aracı...
" Bir dili yasaklamak hayatı yasaklamaktır "
Konuyu bu açıdan bianet için yorumlayan şair ve yazar Haydar Ergülen "Dille düşünür, dille üzülür, sevinir, dille barışır ve zenginleşiriz. Dil, ayırmak için değil, buluşmak içindir bir de işi kolaylaştırmak, hayatı yalınlaştırmak dünyayı daha iyi kavramak içindir dil, diller" dedi.
Bir dili görece az sayıda insanın konuşuyor,yazıyor olmasının, o dilin "azınlık" olarak ihmal edilmesine, yok sayılmasına yol açmaması gerektiğini ifade eden Ergülen şöyle devam etti:
"Çok dilli, çok kültürlü bir toplumun çok renkli bir toplum olacağına da kimsenin şüphesi olmaması gerekir. Bir dili ya da dilleri, şu ya da bu şekilde yasaklamaya çalışmak, hayatı yasaklamaya çalışmaktır ki, uzun vadede bunun mümkün olmadığını ya zaman bize her zaman göstermiştir."
Şair ve yönetmen Orhan Alkaya da bianet'e yaptığı açıklamada, Türkiye'nin önümüzdeki tarihi aralıkta eyalet sistemi dahil, federasyon dahil pek çok olası çözümü istese de istemese de tartışma gündemine alacağını söyledi.
Alkaya, milliyetçi hamasetin ötesine geçerek uzun dönemde birikmiş mevcut politikalarla çözümsüzlüğü artırmaktan öte yol kat edilemeyeceği anlaşılmış konularda ezber bozucu bir sürecin yaşanmasın kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Alkaya, "Buradan baktığımda Sur Belediyesi'nin bu uygulamasını sembolik değeri yüksek ve anlamlı bir pozitif kışkırtma olarak değerlendiriyorum" dedi.
Resmi dilin yahut eğitim dilinin Türkçe olduğu konusunda herhangi bir tartışma açmayan bu girişimin akıldışı bir tartışma zeminine çekilmeyeceğini umduğunu söyleyen Alkaya "Herkes kendi ezberini değil kendi çözümünü önerirse çok kültürlü derin tarihli bu coğrafyada kurulan Türkiye Cumhuriyeti gerçekten demokratik bir kimliği tartışılmayacak kertede üstlenme şansına sahiptir" dedi.
Kaboğlu: Resmi yazışmalar ayrı tutulmalı
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ise konuyla ilgili Radikal'e yaptığı açıklamada 2001'de dil yasağının Anayasa'dan çıkarıldığını, 2002'de de Türkçe dışındaki dilleri öğrenme ve yayın olanağının tanındığını ifade etti. (NZ/KÖ)