Depremin ardından bölgedeki koordinasyonsuzluk ve müdahaleden kaynaklanan yıkım ve kayıplardan dolayı hükümeti sorumlu tutan futbol taraftarları tribünlerde 'istifa' sloganları attı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sloganlardan sonra Beşiktaş üyeliğinden istifasını ve siyasilerin sloganlara tepkisini gazeteci Lube Ayar ile konuştuk.
Tribünlerdeki yüksek duygu yoğunluğunun kontrol edilmesinin hem kulüpler açısından hem de siyaset açısından çok zor olduğunu ifade eden Lube Ayar, insanların orada eşitlendiğini, birlikte sevinip üzüldüğünü ve aynı hedefe odaklanıp aynı kavgayı verdiğini aktardı.
"Tribünün yönetilmesi imkansız"
"Tribün çok kolay bağıran, çok kolay sinirlenen bir ortamdır" diyen Lube Ayar şöyle devam etti:
"Dolayısıyla 50.000'e yakın insanımızın öldüğü, başta Kızılay adına yaşanan rezilliklerden ve kurtarma faaliyetlerindeki zaaflardan sonra dönüp de bu sorunun ana müsebbibi olarak gördüğü hükümete istifa demek, çok sıradan bir şeydir."
Devlet Bahçeli'nin Erdoğan tarafından öne atıldığını söyleyen Ayar, "Devlet Bahçeli'nin art arda attığı tweetlerin ve peşi sıra gelen istifasının başka bir anlamı yok. Bana kalırsa siyaseten çok büyük bir yanlış yaptılar. Çünkü tribün gerçekten yönetilmesi imkansız bir şey" dedi.
Tribünlerden yükselen protestoların yayıldığını söyleyen Ayar,
"Futbol camiasına bir virüs dadandığında bu tribüne o kadar hızlı yayılır ki önünü almak mümkün olmaz. Bugün kulübün yöneticisini ya da taraftar gruplarını sindirerek susturduğunuzu zannedersiniz ama yarın bambaşka bir statta patlar.
"Çünkü totalde futbol camiası bir ailedir. Bu, ortak bir hafızayı ayakta tutmayı da gerektiriyor. Benzer bir seyircisiz oynama yasağını 2011'de Fenerbahçe için bir kez daha uyguladılar. İdareten kadınlar ve çocuklar izleyebilir denmişti. Fenerbahçeli kadınlar her maçta 50.000 kişilik stadı doldurdular ve bu da Guinness Rekorlar Kitabı'na geçti. Şimdi burada yapacakları yasaklar da çok marjinal bir sonuca sebep olabilir" dedi.
Tüm ülke ve spor camiasının depremzedelere yardımcı olmak için seferber olduğu bir ortamda siyasilerin kulüpleri karşı karşıya getirmesinin, insanlar arasında yeni kinler doğurduğunu vurgulayan Ayar, "Asıl futbolu siyasete karıştıran onlardır" diye ekledi.
Ayar sözlerini şöyle sürdürdü:
"Futbol camiası istifa dedi diye hükümetin istifa edecek hali yok. 'Biz sizi hatalı buluyoruz, teşhisimiz buradaki sorumluluğun size ait olduğu yönündedir' diyor. Bunu söylemek anayasamıza ve insan hakları sözleşmesine aykırı değil, vicdana ve ahlaka aykırı değil. Bu, bir küfür veya suç değil.
"Siyasetin taraftarın ilgi alanından çıkması güç"
"Bir ülke halkının ölmüş insanlarının acısıyla bağırması, birilerini istifaya davet etmesi nasıl siyaset olabilir ki? Ya bunu siyaset diye tanımlamak ahlaksızlık. İnsanlar akrabalarını, sevdiklerini kaybettiler. Bunun için de birilerini sorumlu tutuyorlar. Bunun neresi siyaset? Yani üç beş siyasetçi, her şeyi söyleyebilecek ama bu ülkede yaşayan ve canı yanan belki yirmi gündür ekran başında ağlayan insanlar kimseye bir şey diyemeyecekler öyle mi?"
Ayar sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Dünyada diktatörlerin tarihiyle, futbolun tarihi iç içedir. Mesela Rusya tarihinde bir Dinamo örneği vardır ve otoriter liderler futbola hükmetmek isterler. Çünkü futbol kitleleri etrafında toplayan bir güç. Siyaset, kitleleri yönetmek olduğuna göre futbolun, futbol taraftarının siyasetin ilgi alanından çıkması çok zor.
"Türkiye'de yirmi yıldır hiçbir federasyon yok ki kendi kendine bir seçim yapabilsin. Sürekli olarak siyasetin atadığı insanlar gelip o federasyonun başına oturuyorlar. Futbolla hiçbir ilişkisi olmayan bir adam Türkiye Futbol Federasyonu'nu yönetiyor. Çünkü birileri öyle istiyor."
(HS/AÖ)