Dikmece direnişi sürüyor: “Konuşan şiddete uğruyor”

6 Şubat depremlerinden sonra büyük yıkıma uğrayan şehirlerden birisi olan Hatay'da, uzmanların “riskli alan” uyarılarına rağmen hızla başlatılan deprem konutu inşaatları kapsamında çok sayıda arazi kamulaştırıldı.
23 Şubat 2023 tarihli “Olağanüstü Hâl Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”nin ardından, TOKİ’nin Dikmece halkının geçim kaynağı olan zeytinlik tarlalarına konut dikebilmesi için Hatay Valiliği’nin geçici el koyma kararı almasından sonraki süreç hakkında Antakya Mor Dayanışma ve Toplumsal Özgürlük Partisi üyesi Selver Büyükkeleş ile konuştuk.
Dikmece Direnişi’nin Sözcüsü Meryem Kutlu’ya ise 14 Mart’taki jandarma müdahalesi hakkında acele kamulaştırma kararına karşı başlayan ve 22 Mayıs 2023’ten beri süren direnişi sorduk.

Ekoloji örgütleri: Antakya ve Dikmece yalnız değildir
“Kadınlar en öndeydi”
Büyükkeleş, Dikmece’de istimlak (kamulaştırma) olacağını 2023 Nisan’da alınan toplantıda öğrendiklerini belirterek sözlerine şöyle başladı:
“Köye gittik ve köydeki birkaç kişiyle iletişim kurduk. 22 Mayıs’ta, ‘Dikmece’deki istimlaklara hayır’ diyerek bir yürüyüş düzenledik. Daha sonrasında üyesi olduğum Mor Dayanışma Kadın Derneği ve Her Yer Çocuk Derneği’yle buradaki depremzede halkın istimlak sürecinde psikolojilerini güçlendirmek için çalışmalar yaptık, kadınlarla ve çocuklarla yan yana geldik. Halk toplantılarında karar alma mekanizmalarında kadınlar en öndeydi. Direniş, kadın arkadaşların öncülük ettiği bir direnişti.”
Büyükkeleş, direniş sürecinde yaşanan müdahalelere ve hukuki sürece ise şöyle değindi:
“2023 Evvel Temmuz Kültür Sanat Festivali’nden sonra Dikmece’deki bazı tarlalar hukuksuz bir şekilde ablukaya alındı. Bu hukuksuzluk Muğla, Akbelen’le aynı gün yapıldı. O gün Mersin DEM Parti Milletvekili Perihan Koca festival için Hatay’daydı. Köylülerin kendi tarlalarına giremediklerini Perihan Koca aracılığıyla kamuoyuna duyurduk. İki gün sonra, köye yine hukuksuzca gelip köylüleri tarlalara sokmadılar. O gün birçok insana hem biber gazıyla hem de TOMA’yla müdahale edildi, insanları yerlerde sürüklemek gibi ciddi fiziksel şiddet uyguladılar. 30 Temmuz’da da Direniş Çadırı kurma kararı aldık.”
“Yine bu süreçte davalar açtık. Ekim ayında mahkeme, ara karar vererek yürütmeyi durdurma kararı aldı. Ancak buna rağmen TOKİ inşaatı devam etti. Avukatlarımız yanımızdaydı ve davalarımızı gönüllü olarak üstlendiler. 2024 Ocak ayında Danıştay’daki son duruşmamıza katıldık. Hâlâ bir karar çıkmış değil, gelişmeleri bekliyoruz. İtirazımız üç temel gerekçeye dayanıyor: Birincisi, hukuksuz bir şekilde zemin etütleri yapılmadan inşaata başlanması. İkincisi, yapılan zemin etüdünün uygun olmaması. Üçüncüsü ise, bölgedeki kültürel dokunun yok edilmeye çalışılması.”

“Köy, Arap Alevilerden oluşuyor”
Köyün Arap Alevilerden oluştuğunu belirten Büyükkeleş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Arap Alevi halkının kendine özgü ritüelleri vardır ve özellikle bayramlarda bu ritüeller kalabalık bir şekilde gerçekleştirilir. Bu insanları 90-110 metrekarelik alanlara sıkıştırmak, yalnızca mekânsal bir daralmayı değil, kültürel bir kopuşu da beraberinde getirir.”
Köyün Kuyucak, Çiftlik ve Yukarı Dikmece olmak üzere üç bölümden oluştuğunu belirten Büyükkeleş, Kuyucak’taki birçok tarım ve zeytinlik arazisinin şu an TOKİ tarafından alındığını ifade ederek “Arkadaşlarımızın mücadele ettiği nokta, kendi evlerine yakın alanların kaybedilmemesi,” dedi.
“Hukuku çiğnedikleri bir süreç”
Dikmece Direnişi’nin Sözcüsü Meryem Kutlu ise köyün büyük bir bölümünün acele kamulaştırma ile ellerinden alındığını ve köye, TOKİ konutlarının inşa edilmeye başlandığını belirtti. Aralık ayında, evlerine yakın bir etapta yürütülen inşaat çalışmalarının iptal edildiğini ve zeytinliklerinin kısa bir süreliğine kendilerine geri verildiğini belirten Kutlu, sözlerine şöyle devam etti:
“2024 Aralık’tan 2025 Şubat’ın sonuna uzanan bir durgunluk oldu. Biz de ‘Bitti,’ diye düşünmüştük. Önceden boş arazilere el konuluyorken şubatın sonunda daha tarlalar sahiplerin adından düşmeden talan edildi. Biz müdahale etmeye çalıştık. Karşımızda jandarmayla polis vardı. Hukuku çiğnedikleri bir süreç olduğu için, birden seni tapundan düşürdükleri gibi birden tapunu tekrar veriyorlar. İnsanlar buna güvenmiyor. ‘Aldılar, verdiler, geri alabilirler’ diye düşünüyorlar.”
Büyükkeleş, köylülerin yetkililerle doğrudan görüşme umuduyla beklediğini ancak jandarma müdahalesiyle karşılaştığını belirterek “Meryem de dahil birçok arkadaşımız susturulmaya çalışıldı,” dedi.

“Jandarma tarla sahiplerini darbetti”
Kutlu ise 14 Mart’ta üç zeytinlik tarlasına girildiğini, jandarmanın tarla sahiplerini darbettiğini ve dört kişinin gözaltına alındığını söyledi ve “Kadın-erkek ayırt etmeksizin dövdüler. Yetkililer ‘Burası her türlü kamulaştırılacak’ dedi” diye ekledi.
Gözaltıların ertesi günü zeytin ağaçlarının gömüldüğünü öğrenen köylüler, yetkililerle görüşmeye gitti. Kutlu, “Haklarımızı savunduk ama ‘Yarın jandarma ve polis eşliğinde devam edeceğiz’ diyerek bizi tehdit ettiler,” dedi.
Büyükkeleş, TOKİ inşaatlarının köylülerin izni olmadan başlatıldığını, tapuların düşürüldüğünün SMS yoluyla kendilerine iletildiğini söyledi: “Kimse bize bilgi vermiyor, bir anda kepçeler tarlalara giriyor.”
Kutlu, sözlerini Arap Alevi halkının mülksüzleştirme politikası nedeniyle büyük bir endişe içinde olduğunu belirterek, “Evlerimizi kaybedersek nereye gideceğiz, kültürümüzü nasıl sürdüreceğiz?” diye sorarak sonlandırdı. (DT/TY)
Avukat İnan: OYAK, Diyarbakır’da 250 dönümlük ormanı yok edecek

İTÜ öğrencilerinin talebi: Adalet

Ayrımcılığa uğrayan LGBTİ+ çalışan: Starbucks kapsayıcı değil

Perihan Koca: İklim Kanunu değil ticaret sözleşmesi

İspanya’nın ilk trans kadın milletvekili: Carla Antonelli
