Yakın zamanda kapanan Radikal 2’nin son yayın yönetmeni Nazan Özcan’la Radikal 2’yi, geçtiğimiz cumartesi basılı son sayısını yayımlayan Radikal’i ve dijital yayıncılığı konuştuk.
İlk sayısı 13 Ekim 1996'da yayımlanan Radikal gazetesi 21 Haziran Cumartesi günü son kez basılmış, birçok gazeteciye artık sadece dijital ortamda yayın yapılacağı belirtilerek işten çıkarıldıkları bildirilmişti.
17 yıl çalıştığınız Radikal 2’nin kapanmasını değerlendirir misiniz?
Radikal çıktığında üniversitenin son sınıfındaydım, bütün hayatımız değişmişti, dehşete kapılmıştık, mavi logoyla çıkan bir gazete... Ne kadar tartıştığımızı hatırlıyorum...
Orada çalışmayı çok istemiştim. Radikal 2 olunca, Tuğrul Bey’in karşısına çıktığımda daha da paniğe kapılmıştım. Benim gençliğim orada geçti...
Radikal 2’de Tuğrul Eryılmaz vardı, Güldal vardı, Sevin Okyay, Yazgülü Aldoğan vardı, onların yanında staj görüp öyle başlamasaydım büyük ihtimalle bugünkü ben olmazdım.
Kendi çapımızda solculardık ama orada neye karşıyız, gazetecilik ahlakıyla nasıl yapılır öğrendik. O insanların üzerimde çok emeği var.
Bir hayaldi Radikal’de çalışmak ve ben o hayalin içine girdim. Bu anlamda tabii ki duygusal bağlarım var.
Oraya emeği geçen, Ahmet Şık, Ertuğrul Mavioğlu, zaten Tuğrul Eryılmaz’ı ve diğerlerini saymıyorum, yanımızdan geçen giden, çalıştığımız, beraber çalışmak istediğim çok insan vardı, Tansel Tüzel’den tutun Nilgün Toptaş’a, o güzelim Radikal istihbarat...
Ama cumartesi gördüğüm Radikal benim çalıştığım Radikal değildi. Radikal’in çıkışındaki ne akıl ne de insanlar orada vardı... Cumartesi Radikal’i gördüm, duygusal bağlarım koptu. Oraya yazan insanların içinde bir tek Erkan Aktuğ ve Mehmet Yılmaz’ın yazılarını gözlerim yaşararak okudum, çünkü biz oyduk.
Radikal’in kapanacağının bahsi daha önce de geçmişti...
Zaten son dört, beş yıldır kötü bir yöne gittiğimizi biliyorduk... Ben 17 yıldır çalışıyordum, 17 yıldır her yıl kapanıyordu Radikal. Bir türlü de nihayete ermiyordu. Son dört, beş yıldır bir tür hasta insan vardı orada, ben önceki çarşamba haber verdiklerinde cenazeyi gömdüm.
Neydi sizin için özel olan?
Ben çoksesliliği orada öğrendim, o kadar çok insan yazdı, fikir beyan etti ki... Ve ben hepsini kelime kelime okudum, noktasını, virgülünü düzelttim. Hepsinden fikir aldım. Bazılarına istemeyerek olsa da yer verdik. Tuğrul Bey’le konuşurduk, bizim fikrimiz değil ama başka bir şey söylüyor buna da yer vermek lazım diye. Bir fikir platformuydu orası.
Müslümanı da yazdı, ateisti de, solcusu da genci de yaşlısı da... Herkesin buluştuğu bir platformdu. Kimseye kapılar kapanmadı.
Şu anda televizyonlarda gördüğümüz fikir önderleri dediğimiz o kadar çok insan çıktı ki orada, AKP’lisinden CHP’lisine, kadınından LGBTİ’sine, milletvekilinden ev kadınına o kadar çok insan geldi geçti ki...
Radikal 2’nin gazeteden bağımsız bir okuru vardı...
Evet. Bana gazete kapandıktan sonra gelen telefonlarda, mesajlarda, atılan tweet’lerde de insanlar söylüyor, biz zaten son dönemlerde Radikal okumuyorduk, pazar günleri Radikal 2’de kim ne yazmış diye alıyorduk diyorlardı.
Orası başka bir yerdi; Birgün’de ya da Gündem’de ya da Evrensel’de yayımlanabilen, anaakımda sadece bizde yayımlanırdı.
Biz içerden insanların, KCK tutuklularının yazılarını da yayımladık, Balyoz’dan orada bulunanlarının yazılarını da; içerdeki insanlar bize güvendi. Balyoz’dan içeride bulunan bir asker, Yasin Türker “hiç okumadığım bir şeydi, içeri girdikten sonra ne kadar kıymetli olduğunu anladım, yayımlayacağınızı bildiği için gönderiyorum yazımı” notuyla gönderdi yazısını.
Zaman zaman eleştirenler de oldu...
İçlerinde zamanında bize yazanların da olduğu bazı insanlar, “zaten onlar çok liberal olmuştu, neşesini kaybetmişti” gibi şeyler söyledi. Evet, neşemizi kaybettik tabii, Tuğrul Eryılmaz gittikten sonra ben orada tek başıma kaldım, tek başıma elimden geldiğince ahlaklı bir şey yapmaya çalıştım, yine Tuğrul bey’den öğrendiğim yolda gitmeye çalıştım.
Biz ilk çıktığımızda büyük halde 20 sayfaydık, bana küçük halde 12 sayfa verdiler. Bir sürü insan bize kızdı ama bilin ki bütün imkanlarımızı kısmışlardı, kağıttan tutun küçük uyarılara kadar... O dar imkanlar içinde yaptık. Geriye dönüp baktığımızda yüzde 90 iyiydik, yüzde 10 yanıldığımızda oldu. Mesela Osman Can diye bir insanı kazandırdığımız da oldu şu memlekete...
İnsanları tanımadan, yazı üzerinden giderek, kalitesine bakarak koyduk yazıları, tanıdık tanımadık ayrımı yapmadık. Van’dan, Hakkari Üniversitesi’nden, yurtdışından yazılar gönderiliyordu.
Radikal 2 hep sürprizliydi, gazetede yazan yazarların ne söyleyeceğini ben tahmin ediyordum ama Radikal 2’de düzenli dört yazar vardı, dolayısıyla her hafta genel medyanın bakmadığı bir yazar çıkıyordu. Yeni bir bakış açısı yaratmak için bir şey çıkıyordu, bu çok kıymetliydi. Ben orada doktoramı verdiğim gibi doçentliğimi kazandım.
Son yazıda dediğim gibi bir kere yaptık yine yaparız. Ama anaakım medyanın içinde yapabilmek çok büyük başarıydı. İyi direndik.
Böyle bakınca dijitalde devam etmek şansı olmalıydı diye düşünmek mümkün ama bu şans verilmedi...
Onun sebebini anladığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Bana önceki çarşamba Radikal kapanıyor, sana da yer bulamadık dediler. Ne Radikal 2’ye ne bana yer bulunabilmiş...
Zaten birtakım sıkıntıları vardı Radikal 2’yle ilgili. Ben yöneticilerden niye bu yazıyı öne koyuyorsunuz içeride olsun sözünü duyduğumu da biliyorum.
Bu bir dengeler savaşıydı. Niye birinci yazı olarak koyuyorsun, dendiği noktada sen bir savaş veriyorsun, bakın mesele şu diyorsun, ama en nihayetinde gazetecilik de bir rütbe meselesi. Sonuçta yönetime karar veren kişi o gazetenin sahibidir, sen de onun emrine uymak zorundasın ya da seni atmalarını istersin ve çalıştığın yer anaakım ise bazen bir yerde teslim olursun. Birkaç teslim olmuşluğumuz varsa da “tamam kapakta değil ama içeride bu yazıyı okutacağım” tarzındaydı.
Onlar bir denge kuruyorsa sen de o dengenin içinde bir denge kurarak devam etmek zorundasın, çünkü sen de orada bir mevziiyi koruyorsun. Tuğrul Eryılmaz giderken ben de gitmek istedim ama bir şey yaratmıştık ve iyisi kötüsü, yanlışı doğrusuyla o mevziiyi biraz daha tutmaya çalıştık. Buna ihtiyaç da vardı.
Türkiye’nin medya vasatından kurtulmak, biraz daha vasat olmayan bir şey yapmak, biraz daha farklı fikirlere, fikir özgürlüğüne yer verebilmek için bazen geri adım atmak gerekebiliyor.
Tabii ki dijital devam edebilirdi ama bu bir tercih, belki de bir dönem... Bu dönemde çok risk almamış olabilirler. Asla bir şey duymadım, yukarıda ne oluyor bilmiyorum ama başbakanın “Alo Fatih” diyebildiği bir ülkede anaakım medyanın çok rahat müdahale edilebilen bir yer olduğunu biliyorum. Belki böyle bir müdahale olmasın diye müdahale edilebilme olasılığı olanları yok etmek de düşünülmüş olabilir, bilmiyorum... Bunlar spekülasyon ama olmayacak şeyler de değil.
Dijital yayıncılıkta gazeteciliğin nasıl seyredebileceğini düşünüyorsunuz?
Bizim düğünlü bayramlı kutlamalarımız yapılır, Radikal kapandı diye veda pastaları kesilirken –işten atılanlar var, neyin pastası Allah aşkına- cumartesi günü Pınar Öğünç güzel bir yazı yazdı, artık üretime para ayrılmadığını vurguladı.
Bize yıllardır yurtdışında da böyle yapılıyor dediler. Sanki yurtdışından bir tek onlar haberdar, biz hiç bilmiyoruz... Ben de biliyorum dijital medya gelişiyor... Ama televizyonla beraber sinema, radyo, gazetelerin de yok olacağı söylendi, olmadı.
Yurtdışı örnekler getiriliyor genellikle...
Guardian da bunu yapıyor diyorlar ama Guardian üreten insanlarını işten atmıyor. Sana haberi getiren insanları, seni okutacak insanları işten atıyorsan orada bir problem var. Bunu söylemeye çalışırken örümcek kafalı olmakla itham edildik. Haber yoksa “kopyala yapıştır”la ne yapılacak merak ediyorum. Emeği veren muhabirler yokken sen neyi pazarlayıp dijitalde atılım yapıyordun, bunun asla cevabı verilmedi bize.
Dışarıdan birine yazdırılıyorsa da onlara da telifleri verildi. Ahlak aynı şekilde devam etti, sadece görüntü değişti. Biz de hem görüntü hem de gazetecilik fikri değişiyor. Muhabiri yok ettiğinde neyle çok tık almayı düşünüyorsun?.. Gazetecilik yok ama dijital gazetecilik yapacaksın; bunun açıklaması yok.
Bir örnek vereyim, utanç vericiydi... Yeni açılan bir internet sitesi Soma’da maden faciası yaşandığında dört muhabir/editör gönderdi, bizden bir arkadaşı gönderdiler. Dijital atılım bu.
Gazeteciliği yapmak isteyen arkadaşlarımız var. Orada kalan arkadaşlarımız var. Onların yolu açık olsun. Umarım sesini duyuramayacakların yanında olan, o ahlakla yetişen, kamu yararını düşünen arkadaşlarımızla devam edilir. Umarım böyle düşünen bir yeni medyaya ayak basabiliriz. (YY)