Koza-İpek Holding bünyesinde faaliyet gösteren medya kuruluşlarına savcılık talebi ve mahkeme kararıyla kayyum atanmasını, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Gülseren Adaklı’yla konuştuk.
Bu yaşananlara medyada “AKP Hükümeti Koza-İpek Grubuna el koydu” yerine “Koza-İpek Grubuna kayyum atandı” gibi başlıklarla verildiğine dikkat çeken Adaklı, “kayyum” sözcüğünün el koymaktan ya da yağmalamaktan daha meşru göründüğüne dikkat çekiyor.
Adaklı, bu sürecin AKP medyasının dışında kalan diğer basın kuruluşları için de tehdit teşkil ettiğini belirterek, iktidarın gerekli görmesi halinde diğer yayın organlarına da el koyma yoluna gidebileceğini ifade ediyor.
“Eğer bir gün liberal bir medya olacaksa…”
“Bu durum basın ve ifade özgürlüğü açısından bir felakettir elbette. Türkiye’de haber medyasının haberden başka her şeyi vermesi bu gerçeği değiştirmiyor.
“Eğer bir gün bir nebze liberal bir basın dünyası, ideal kurallara asgari ölçüde bile olsa uygun bir haber medyası olacaksa, içinde şu ya da bu özellikte yayın kurumlarını barındıran şirketlere bu kadar pervasızca el konulamayacak.
“Henüz yayımlanmamış bir kitap yüzünden gazeteciler tutuklanıp yıllarca cezaevine kapatılamayacak, kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kalmayacak, tehdit ya da şantajla terbiye edilmeye çalışılmayacak; gazeteci, okurunun da koruyup kolladığı onurlu bir meslek insanı olarak kamusal sorumluluktan taviz veremeyecek.
“İfade ile yaşam hakkı arasında bağ var”
“Ama bugün için mesele basitçe ifade özgürlüğünün en banal şekillerde çiğnenmesinden öteye taşınmış durumdadır.
“Temel özgürlükler hiyerarşi kaldırmaz ama bugün neredeyse bu ülkede insanların yaşam hakkı bile tehdit altında. İfade ile yaşam hakkı arasında önemli bir bağ var.
“Yakın zamana kadar şiddet politikasının ortağı olan aktör”
“Kürtler kendilerini politik olarak ifade etmek istediklerinde doğrudan devletin silahını ensesinde bulabiliyor, yüzlerce insan günler boyu devlet şiddetine, şiddetin en çirkin biçimlerine maruz kalabiliyor. Roboski’de, Cizre’de Silvan’da, Lice’de, Sur’da yaşananları, Koza-İpek Grubuna el konulması ile karşılaştırmak abes görünebilir.
“Ama bugün eğer 1 Kasım’da seçim yapılıp yapılmayacağı hala belirsizse, seçim yapılsa da sonuçlarına saygı duyulacağına dair çok haklı şüpheler varsa, diyelim Kürtlerin ya da başka muhalif kesimlerin, yakın zamana kadar bu şiddet politikasının ortağı olan bir siyasi aktörün ifade araçlarına el konmasına karşı ayaklanması da beklenemez.
“Özgürlük araçsallaştırıldı”
“Toplumsal özgürlük ve eşitlikten yana olanlar her zaman, ifade özgürlüğünün gerisindeki mücadele tarihinden güç alarak, kendi görüşlerini taşımasa da bir ifade aracının özgürlüğünü savunur, iktidarın ona yönelik müdahalesine karşı durur. Ama ifade özgürlüğünün araçsallaştırılmasına da izin vermez.
“Bugün Türkiye’de siyasi alanda sesi duyulan bütün aktörler bize rahatlıkla özgürlüklerden söz edebiliyorsa, özgürlük sözcüğü ağır biçimde araçsallaştırılmış demektir.
“Bu ‘kötü’ günleri arkamızda bırakmak istiyorsak, İfade özgürlüğünün özsel ve tarihsel içeriğini açığa kavuşturmak ve yola bununla devam etmek zorundayız.
“Diğer yayın organları için de tehdit”
“Bu süreç AKP medyasının dışında kalan basın kuruluşları için de bir tehdit teşkil ediyor elbette. Gerekli görürse Doğan Grubu yayınları ya da Cumhuriyet gibi yayınlara el koyma yoluna da gidebilir bu iktidar.
“Böylesi bir durumda okurun, halkın tavrı ne olur bilinmez ama Cemaat medyasına yönelik saldırı karşısında duyulandan daha fazla ses çıkma ihtimali olsa bile, Türkiye’de medyanın eski günahlarının da bir sonucu olarak halkın bu kuruluşlara güçlü bir kalkan olması ihtimali çok da yüksek değil.
“Günahtan kastım, özellikle Doğan Grubuna bağlı yayın organları, hiçbir zaman okurun gazete üzerinde bağımsız bir güç sahibi olmasını arzu etmemiştir. Göstermelik bazı uygulamalar dışında okurun beklentilerine cevaz veren, ‘sıradan insanın’ hayatını önemseyen, ifade özgürlüğünü amasız fakatsız savunan yayın organları değildir bunlar.
“Ama bugüne kadar böyle diye bundan sonra da böyle gitmek zorunda değil.
“Türkiye’nin astığı astık kestiği kestik bir yönetimden kurtulmasını istiyorlarsa, kendi iktidarları da dâhil, toplumsal iktidarın her zaman halkla, okurla paylaşılması gereken bir şey olduğunu idrak etmek ve buna uygun davranmak zorundalar.” (EKN)
Gülseren Adaklı kimdir?Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan 1988’de mezun oldu. TRT, Hürriyet Production, THA, ATV gibi kurum ve kuruluşların program-haber kadrolarında çalıştı. 1995 yılında, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde (İLEF) Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı. “Türkiye’de Reality Şovlar” başlıklı Yüksek Lisans Tezini 1998, “Türk Medya Sektöründe Mülkiyet ve Kontrol İlişkileri (1980-2003)” başlıklı doktora tezini 2003 yılında verdi. 2008 yılından itibaren İLEF’te Öğretim Üyesi kadrosunda çalışıyor. |