" Mardin kapısında vurdular beni
Hevsel baxçasına attilar beni
Gözüm kapanmadan göreydim seni
Vurmayın arkadaşlar ben yaraliyam
El âlem al gêymiş, ben karaliyam.
Mardin kapısından yendim aşaği
Belime bağladım acem kuşaği
İmdada yetişin Hevsel uşaği
Vurmayın arkadaşlar ben yaraliyam
El âlem al gêymiş ben karaliyam "
1950'lere kadar bütün şehrin akciğerleri "Hevsel Bahçeleri"dir. Diyarbekir'in kadim Surları ile kadim nehri Dicle arasındaki "Kâhkül"dür adeta Hevsel Bahçeleri. Yüzlerce bahçenin ve her birinin bir adı* olan bahçelerin toplu ve tek isimde var oluşudur Hevsel.
Eskiden şehrin kavurucu sıcaklarında, yaz aylarında soluklanmaya çalışanlara sorulurmuş : "Bahçen var mı?" Evet, diyene de devamla "Şemsiyeli mi, şemsiyesiz mi?" diyerek soru sürdürülürmüş. Şemsiyeli olanlar şimdiki Bağlar bölgesindeki bahçeler ve bağlık alanmış. Akşam üzeri gün batımında iş yerlerinden çıkanlar bahçelerine giderken, akşam güneşi tam karşıdan vurur ve şemsiyeye ihtiyaç duyulurmuş. Sabah işe giderken de güneş karşıdan vurduğunda yine şemsiyeye ihtiyaç duyulurmuş. O nedenle "şemsiyeli" bahçeler pek itibar görmezmiş. Zaten bugünlere geldiğimizde o şemsiyeyle gidilen Bağlar'daki bahçelerden bir teki bile kalmamış tarih olmuşken Hevsel bahçeleri yaşıyor.
Şemsiyesizler ise elbette Dicle kıyısındaki Hevsel Bahçeleri. Çünkü ne akşam bahçelere giderken, ne de sabah dönerken şemsiyeye ihtiyaç duyulmazmış. Yaz geceleri boyunca Dicle kıyısındaki bahçelerde kurulan sazdan Hülle'lerdeki gece sefaları, sazlı sözlü eğlenceler de cabası. Bir anekdottur Hevsel'de bahçesi olan iki komşunun bugünlere bıraktığı. "Yahu komşu" der biri, "Bu Sosyalizm dedikleri de nedir ki!". Diğeri yanıtlar kendi bildiğince. "Komşum farz-ı mahal sen bahçende domates, biber ekmişsen. Güveç yapacağsan. Ama patlıcanın yok. Benim bahçemde de patlican var. Benden patlican istisen ve beraber güveç yapıp yiyiyığ. İşte Sosyalizm budur." Diğerinin yanıtı kayda değerdir. "Valla Sosyalizm buysa eyidir".
Diyarbakır'lının geçmişinde, dünyasında hep soluk aldığı mekânlar olarak bilinen ve belleklerde de öylece yer alan Hevsel bahçeleri Temmuz sonu Ağustos başı sıcağında şehirlinin soluğunu tıkadı.
Bir fotoğraf karesiydi Hevsel adına tarihe not düşen. Fotoğrafın görünen yüzünde iki insan birbirinin yüzüne bakmadan ikisi de konuşuyor. Biri şehrin Baro Başkanı, diğeri de şehrin Emniyet Müdürü. Baro Başkanı, fotoğrafın çekim alanı dışında kalanlarla birlikte (Şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı ve Sivil toplum örgütleri yöneticileri 8 kişi) Hevsel Bahçelerine girip halkın şikayetlerini dinlemek istiyorlar. Emniyet Müdürü ise Devletin gücü adına "Sokmam, operasyon bölgesidir" diyor. Arkada ise tüm bunlara hüzünle bakan sırtını binler yıllık Surlara dayamış bir caminin tabelası "Hazreti Ömer Camii". Hani Dicle kıyısında kimin iki kuzusu kaybolursa hesabını bana sorun diyen Halife Ömer adına asılan tabela !
Bir tarafta Ömer bin adli, bir başka tarafta örgütlü olduğu kurumu adına adalet arayan baro başkanı ve beraberindekiler. Tam karşılarında ise adalet askıda, adaleti biz kendi bildiğimizce uygularız, demeye getiren müdür.
Bilenler bilir Diyarbakır'ın "Kırık" jargonunda Hevsel'in ayrı önemi, ayrı yeri vardır. Mesela "Diyarbekir Kırıkları" için Hevsel demlenme mekânıdır. Bir türlü ilan-ı aşk edilemeyen sevdalara askıntı olan birine kavga için "Bahçelere davet" mekânıdır Hevsel. Birbiriyle hesabı olanlar herkesin içinde kozlarını paylaşmazdı. Birbirlerini ya Beden (Sur) dibine, ya da (Hevsel) bahçelere davet ederlerdi. Ve bu davet de mutlaka karşılıklı olarak kabul görürdü. Ortaçağ Avrupa'sının düello geleneği gibi, bazen çıplak yumruklarla, bazen de bıçaklarla vuruşulurdu. Teketek vuruşulurdu, dostluk da düşmanlık da o günlere hastı Hevsel'de.
Ve sanki birileri o mesajı aldı kendi kavlince, 21 inci yüzyılda Hevsel'e davetiye çıkardı. Sonrası mı? Malum-u aliniz! En az on gün süren ve 5000 yıllık şehrin ciğerlerindeki muhasara. Birkaç ölüm. Ölüm sonrası çığırtkan medyanın gözü dönmüş saldırganlığı. Ve yanıtlanması epeyce zaman alacak sorular. (ŞD/YS)
*Şeyhmus Diken. Diyarbekir diyarım yitirmişem yanarım. (Sayfa 82-83. Diyarbakırdaki bahçe, köşk ve piknik alanlarının isimleri) İletişim Yayınları,2003 Aralık. İstanbul.