Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) 3 Mayıs 2023'ten beri Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutulan ve ilk iki duruşmada tahliye edilmeyen Dicle Müftüoğlu için dayanışma çağrısı yaptı.
Yarın (29 Şubat) görülecek üçüncü duruşma öncesinde herkesi Diyarbakır Adliyesi önüne Müftüoğlu’na destek vermeye davet etti.
DFG Sekreteri Gülşen Koçuk gazeteciliğin son yıllarda sürekli biçimde kriminalize edilmeye çalışıldığını söyledi. Koçuk, “Yargılanan sadece Dicle Müftüoğlu değil. Diğer gazeteci meslektaşlarımızın yargılamalarında da gazeteliğin nasıl kriminalize edildiğini gördük. Arkadaşlarımızın haber kaynaklarıyla ilgili yaptıkları görüşmeler, haber amaçlı gittikleri yerler, seyahatler, aile bireyleriyle aralarındaki para alışverişleri gibi birçok şey aslında Dicle’nin iddianamesi üzerinden suçlama olarak gazetecilerin karşına çıkıyor” diye konuştu.
İktidarın siyaseten zorlandığı süreçlerde her zaman ilk olarak gazetecileri hedef aldığını söyleyen Koçuk, “Daha önce de gördük ki süreç ne zaman çatışmalı, krizli bir döneme evrilse iktidarın ilk hedef aldığı gazeteciler oluyor. Bu sadece Kürdistan ve Türkiye üzerinde değil, aslında tüm dünyada iktidarların başvurduğu bir yöntem. AKP yönetimi de son yıllarda bunu öyle bir zirveye taşıdı ki dünya ülkeleri arasında çok ileri noktalarda duruyor. Bunu Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) basın özgürlüğü indekslerinde görüyoruz. Türkiye’nin basın özgürlüğü sicili iyi değil. Dicle Müftüoğlu’nun tutuklu bulunuyor olması da bunun göstergelerinden sadece biri” dedi.
Oral: Kürt gazeteciler ölçüsüzlükle karşı karşıya
TGS Diyarbakır Temsilci Mahmut Oral da, Müftüoğlu’nun 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklanmasına dikkat çekti. Türkiye’de Müftüoğlu’yla birlikte şu an 14 gazetecinin hapis olduğunu hatırlattı.
Oral, “Bu arkadaşlar en üretken oldukları dönemlerde ya cezaevindeler ya da adliye solanlarında gazeteciliği savunmak zorundalar. İktidar, 2002’de koltuğu ele geçirdikten sonra yegâne hedefi olarak basını zapturapt altına almak için baskı ve sindirme operasyonlarına başvurdu. Kürt medyasında çalışan gazeteciler söz konusu olduğunda bu ölçüsüzlük, vurdumduymazlık ve acımazlık bence daha da açığa çıkıyor. Dicle Müftüoğlu’nu da bu çerçevede değerlendirmek lazım” dedi.
Müftüoğlu’na yöneltilen tüm suçlamaların gazetecilikle ilgili olduğuna dikkat çeken Oral, “Türkiye’de artık gazeteciliğin bir terörizm faaliyeti olarak görülmemesi gerektiğini defalarca dile getirdik. Zaten Türkiye’de gazetecilere yönelik baskıların her geçen gün artıyor. İktidarın bu ölçüsüz yaklaşımdan vazgeçeceği görünmüyor. Ancak iktidarın vazgeçememe durumu gazetecileri yıldırmayacak. Kürt basınında çalışan gazeteciler onlarca arkadaşını kaybetti. Buna rağmen hiç susmadılar. Dolayısıyla korku yoluyla gözaltı, tutuklama veya kurumlarını kapatarak iktidarın gazetecinin ve gazeteciliğin sesini susturması mümkün değildir” diye ekledi.
Oral “Umudumuz Dicle Müftüoğlu’nun tahliye edilmesi ve yargılamanın beraatla sonuçlanmasıdır” dedi.