“Diasporada Yazmak” söyleşi dizisinin ilk iki haftasında söyleşilerini paylaştığımız Ali Husein Kerim ve Rohat Alakom’dan sonra bu haftaki konuğumuz Fırat Ceweri.
Firat Cewerî Mardin doğumlu. İlk gençlik yıllarını Nusaybin’de geçirdi. Yirmili yaşlarına varmadan Kürtçe edebiyata yöneldi.
1980 yılının hemen öncesinde sürgün edilerek İsveç’e yerleşti. O zamandan beri edebiyatın çeşitli alanlarında Kürtçe eserler veriyor. Daha çok öykü alanında yoğunlaşan Cewerî aynı zamanda dünya edebiyatından klasik ve modern onlarca eseri Kürtçeye çevirdi. Nûdem dergisini on yıl boyunca aralıksız çıkardı. Modern Kürt edebiyatının temel taşı olarak nitelendirilen Hawar dergisini yeniden toparladı ve Nûdem yayınları arasından basılmasını sağladı. İsveç PEN kulübü yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra uzun yıllar Sürgündeki Yazarlar Komitesi’nin de başkanlığını yaptı. Firat Cewerî İsveç Yazarlar Birliğinin üyesi. Kürtçe ve İsveççe edebî çalışmalarını sürdüren Cewerî’nin öyküleri İsveççe, Almanca, Farsça, Arapça ve Türkçeye çevrildi, filme uyarlandı.
Türkiye’de daha “Geç Bir Sonbahardı”, “Birini Öldüreceğim”, “Lehî” ve “Maria Bir Melekti” adlı romanlarıyla tanınan Cewerî halen İsveç’te yaşıyor.
Diasporada zaman, ağzında yeryüzünü taşıyan, gövdesi insan dolu bir hamaktır...
Cewerî ile diasporada yaşamak ve yazmayı konuştuk.
“Sürgün genel olarak Kürt edebiyatı, özel olarak da benim için olumlu bir rol oynadı.”
“Diaspora”nın sizin için anlamı nedir?
Diaspora, Antik dönemden beri kullanılagelen, yerinden yurdundan olmuş, doğup büyüdüğü yerlere bir daha dönemeyen topluluklar için kullanılan Yunanca asıllı bir kelime. Daha çok sürgünlere zorlanan Yahudiler için kullanılmışsa da zamanla diğer topluluklar için de kullanılmaya başlanmıştır.
Dünyanın kimi ünlü yazarları sürgünde, başka bir deyişle diasporada tükenmişler, yazamaz olmuşlardır. Kürt edebiyatı içinse tam tersi olmuştur. Hem sözlü hem de yazılı Kürt edebiyatı, diasporada serpilip gelişmeye başladı.
Diasporanın Kürt edebiyatının yayın hayatına özgür bir ortam sunduğunu söyleyebilir miyiz?
Diasporanın sanat ve yayın hayatına olumsuz etkileri olmasına rağmen Kürt edebiyatının diaspora zemininden çeşitli çalışmalarla beslendiği görülüyor. Kürtlerin ilk gazetesi Kürdistan, 1898 yılında Kahire’de çıkmıştı. Jîn dergisi 1919’da, Rojî Kurd 1913’te İstanbul’da. Hawar 1932’de Şam’da, Çiya Almanya’da, Berbang, Nûdem ve Armanc İsveç’te, Hêvî Fransa’da, Rewşen ve Nûbihar İstanbul’da... Genel olarak Kürt basını neredeyse 1990’lı yıllara kadar tamamıyla diasporada çıktı. Modern Kürt edebiyatının temelini atan yazarlar yine diaspora yazarlarıdır: Celadet Alî Bedirxan, Qedrî Can, Osman Sebrî, Kamiran Bedirxan, Reşîdê Kurd, Hemreş Reşo, Mahmûd Baksî, Mehmed Uzun, Hesenê Metê, Fawaz Husên, Jan Dost ve daha niceleri diasporada yazdılar ve yazmaya devam ediyorlar.
“Yazarken sürgün yaşamı bir düğüm olup yüreğime yerleşiyor"
Diaspordan, kendi topraklarınıza dönme umudunuz var mı?
Uzun yıllardır sürgünde yaşadığım için sürgün insanının, içinde yaşadığı sosyo-psikolojik krizlerini biliyor ve zaman zaman ben de psikolojik anlamda gelgitler yaşıyorum. Politik, ekonomik veya başka herhangi bir nedenle ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların bir daha yerlerine yurtlarına dönememeleri, ruhlarında derin bir yara açmıştır. Sürekli dönüş düşüncesiyle yaşayan bu insanlar, yerleştikleri toplumlara adapte olma güçlükleri çekiyor. Dolayısıyla nostalji hastalığına yakalanıp her iki ülkeyi da yaşayamaz olurlar. Yuvaları bozulmuş kuşlara benzerler. Hayal kırıklıkları onları depresyon duvarlarına çarpar. Şimdiyi yaşayamaz, geçmişe acınır, geleceğe umut bağlarlar. Ama çoğu zaman umutsuzluklarda boğulurlar. Romanlarımı yazarken uzun yılların sürgün yaşamı bir düğüm olup yüreğime yerleşiyor. Yazarken yaşıyor, anımsıyor, hissediyorum.
Dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşayan birçok Kürt yazar var ancak kimisi sürgün olmanın ağırlığını taşıyamamıştır. Diasporanın sizin yaşamınızdaki rolü nedir?
Diaspora ya da sürgün, kimi yazarları yiyip bitirirken kimi yazarlar için de yeni olanaklar yaratır, onları daha verimli kılar. Sürgün genel olarak Kürt edebiyatı, özel olarak da benim için olumlu bir rol oynadı. Ülkede kalıp sürgüne gitmemiş olsaydım, belki Kürt dili ve edebiyatı için bunca çalışmayı yapmaya imkân bulamazdım veya bunca zorluğa katlanamazdım.
“Eski ülke ile yeni ülke arasında gelgitler başladı”
Diasporanın etkilerinin kimi eserlerinize yansıdığını görmekteyiz, bu sürecin başlangıcına değinebilir misiniz?
İlk yıllarda yazdığım eserlerde diaspora ruhuna pek rastlanmaz. Seçtiğim konu ve karakterler daha çok ülkeye dönüktü ve ülke coğrafyasıydı. Zaman geçtikçe, artık rüyalarımı sadece kendi anadilimle değil de yaşadığım ülkenin diliyle de görmeye başladıktan sonra, yarattığım ve kurguladığım karakterler de değişti. Eski ülke ile yeni ülke arasında gelgitler başladı. Daha çok karakterlerin psikolojik dünyalarına girmek istedim. Bir zamanlar kahraman iken diasporada yalnızlaşmış, travmalarıyla baş başa kalmış, unutulmak acısıyla yüzleşen insanların ruh hallerini yazıyorum. “Geç Bir Sonbahardı” adlı romanımda Ferda, Ferid ve Fırat; “Birini Öldüreceğim”de Yazar ve Diana; “Lehî”de Lehî ve Yazar; “Maria Bir Melekti”de Maria ve Daniel Öztürk… Bütün bu kahramanlarımda sürgün ruhu, geçmişi kaybedip şimdiyi yaşamakta güçlük çeken ve bir yere ait olmamanın getirdiği ağır duygular söz konusudur.
Diasporada yaşarken sanatla uğraşmak bulunduğunuz ülkeye daha çabuk uyum sağlamanızı kolaylaştırdı mı? Çevirinin edebiyat dünyanızdaki yerini anlatır mısınız?
Kendi anadilinde yazan birçok yazar uyum sağlamak yerine, izole olmakla karşı karşıya kalıyor. İsveççe okuyamıyor, yazamıyor, dolayısıyla İsveç entelektüel birikiminden yoksun kalıp onların arasına giremiyor.
Kürtçe yazıyor olmama rağmen, İsveç kültürel kurumları ve edebiyat kurumlarıyla hep iç içeyim. İsveç Yazarlar Birliği, İsveç PEN Kulübü ve diğer kültürel ve edebî kurumların dışında, geniş bir yazar çevrem de var. Ama diğer tarafta yaklaşık kırk yıldır diasporada yaşıyor olmama rağmen hala kendi anadilimle yazıyorum. Eğer dil değiştirmiş olsaydım, ister istemez yaşadığım ülkeye uyum sağlamam başka bir evrede olurdu.
“Kürtçe yazarken cezalandırılmadım, aksine ödüllendirildim”
Şu an edebiyat dünyanızda neler var ve gelecekteki planlarınız/beklentileriniz nelerdir?
Fırat Ceweri: Geçen yıl, uzun zamandır çevirmek istediğim bazı İsveççe eserler vardı, onları bitirdim. Bu eserler Awesta Yayınları arasında çıktı. Bu eserleri İsveççeden Kürtçeye çevirirken İsveç’e bir nevi borcumu ödemiş oldum. Çünkü İsveç sayesinde Kürtçemi geliştirdim, onlarca eseri Kürtçe yazabildim. Kürtçe yazarken cezalandırılmadım, tam tersine, ödüllendirildim. Bu yıl ise tekrar romanlarıma döndüm. Yarım kalmış bir romanımı yazıyorum şimdilerde. Onun dışında, gerçek bir hayat hikâyesine dayanan bir roman planım var, sanıyorum onu da sonbahara kadar bitiririm. Ayrıca, başka dillere çevrilmiş olan romanlarım bu yıl çıkacak, biraz da onlarla uğraşmaktayım.
DİASPORADA YAZMAK SÖYLEŞİ DİZİSİ
2- Rohat Alakom
3- Fırat Cewerî