Hükümetin Kopenhag Kriterleri'ne uyum kapsamında hazırladığı, Anayasanın 10 maddesini değiştirmeyi öngören tasarıda DGM'lerin "ihtisas mahkemeleri"ne dönüştürülmesinin yanında, dört maddede yer alan idama ilişkin hükümlerin çıkarılması, kadın-erkek eşitliğinin tam olarak sağlanması, Yüksek Öğrenim Kurulu'nda (YÖK) Genelkurmay temsilcisi bulundurulması uygulamasına son verilmesi, askeri harcamaların Sayıştay denetimine girmesi öngörülüyor.
Hükümet tasarısı kapsamında Anayasa'nın Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kuruluş ve işleyişini düzenleyen 143. maddesi ise, DGM'lerin Avrupa normlarında "istinaf mahkemeleri"ne (ikinci derece temyiz mahkemesi) dönüştürülmesi amacıyla yürürlükten kaldırılacak.
ÇHD Başkanı Şensoy: "Önemli olan kolluk ve yargının pratiği"
DGM'lerin kaldırılmasından sonra da DGM kararlarına dayalı olarak oluşturulan Yargıtay içtihatlarının varlığını ve gücünü sürdüreceğine işaret eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Süleyman Şensoy , bianet 'e yaptığı değerlendirmede "uygulamada bir değişiklik olacağını düşünmüyoruz" dedi.
Şensoy'a göre, "mahkemeler ve Yargıtay'ın bugüne kadar aldığı kararlar neyse gelecekte de bu kararlar önemli olacaktır. Önemli olan kolluk ve yargının uygulamasıdır."
* "Önemli olan yasa maddelerini yorumlayacak olan makamın anlayışı.
*."DGM'lerde , 'İtirafçılık Yasası'ndan yararlanan kişinin ifadeleri aynı dosyadan yargılanan kişilerin avukatlarına gösterilmiyor. Bu durum 'silahların eşitliği' ve sanıkların yüz yüze gelmesi prensiplerine aykırı.
* "DGM'lerin kuruluş amacı belli. 'İstinaf Mahkemeleri' de içtihatlara göre karar vereceğinden gelecekte değişen bir durum olmayacak.
* "Savunma çok önemli bir unsur, avukata bakış açısı, bilgi ve belgeye ulaşma hakkı çok önemli. DGM'de davalara giren avukatlar genelde sanıklarla aynı konumda değerlendirilirler. Özdeşleştirilirler. Bu da bir şekilde savunmanın engellendiği anlamına gelir.
* "DGM'lerin yeni bir yaklaşımla kaldırılması gerekiyor. Bu kurumlarda dönüşümün, hakim ve savcıların eğitimi ve onların düşüncelerinin de değişmesi ile birlikte gerçekleştirilmesi gerekiyor."
Şensoy, "hukukun gerçekleşmesi hepimizin dileği," diye bitiriyor sözlerini "Ancak yaşadığımız pratik ışığında gelecekten pek de emin değiliz.".
İstanbul Barosu'ndan Serap Başkan: "İfade özgürlüğü soyut olamaz"
İstanbul Barosu Medya Takip Masası üyesi Serap Başkan ise, "ifade özgürlü"ğünün gerçekleşmesi gerekçesiyle yapılacak yasa ve anayasa değişikliklerinin "Cumhuriyet'in savunulması" bağlamında anlamlandırılabileceği kanısında. Başkan bunu gözetmeyen değişikliklerin "cumhuriyet düşmanlığının silahı" olacağını ileri sürüyor.
Bianet 'e verdiği demeçte "ifade özgürlüğü" kavramının "her toplumsal değer gibi, soyut bir kavram olmadığını," vurgulayan Başkan'a göre "İfade özgürlüğü, ancak, içinde ifade edildiği toplumun kültürel enlem ve boylamı çerçevesinde değerlendirildiğinde gerçek bir anlam kazanabilir."
Başkan, bugünkü Türkiye'nin ağır tehditler altında bir toplum olduğu görüşünde: "Cumhuriyeti ciddi tehditler altında, bir yaşam savaşı veren, bağımsızlığı ciddi risklerle çerçevelenmiş ve kültür emperyalizminin sistemli saldırıları karşısında iletişim çağının olanaklarına büyük ölçüde yenik düşmüş bir toplum."
"İfade özgürlüğü ancak bu sıraladığımız koşulların bileşkesinde tarif edilebilir," diyen Başkan "bu koşulları göz ardı eden 'tarif'ler"iyse "anlamsız buluyor. Ona göre bunlar, "cumhuriyet düşmanlığının, bölücülüğün ve emperyalizmin yeni bir silahı olmaktan öteye geçemez." (EÖ/EK)