Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurulalı bir buçuk seneyi geçti. İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un 5 Ağustos 2022'de kuruluşunu duyurduğu bu kurum, haftalık olarak 'dezenformasyon bülteni' yayımlarken, bugüne kadar deprem, yangın, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaş gibi konularda da özel raporlar hazırladı.
Merkeze ilişkin kamuoyunda yaygın eleştiri, devletin neyin dezenformasyon olup olmadığına karar verecek olmasınaydı. Bunun son örneği de Erzincan İliç’teki maden faciasında yaşandı.
Faciadan bir gün sonra 'Erzincan Özel' sayısını yayımlayan merkez, gazetecilerin ölü sayısındaki çelişkilere dikkat çeken haberlerine, liç yığının içinde siyanür olup olmadığına ilişkin görüşlere ve kapasite artırımı izninin Murat Kurum tarafından verildiği bilgisine resmi açıklamalar üzerinden yalanlamalar getirdi.
Sözeri: Amaç enformasyon tahakkümü sağlamak
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Ceren Sözeri, İliç'teki maden faciasında gazetecilerin en temel görevinin liç yığını altında kalan işçi sayısını ve solunan havada ya da toprakta siyanür olup olmadığını sorgulamak olduğunu söyledi.
“İliç örneğinde gördüğümüz üzere gazetecilerin aklına gelen en ufak bir şüphe bile yalanlanır oldu” diyen Sözeri, Artı TV sunucusu Şükran Ekinci’ye açılan soruşturmayı hatırlattı.
İliç’te yığın altında açıklanandan fazla kişi olabileceğini söyleyen gazeteciye soruşturma
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin en başından bir propaganda aracı olarak tasarlandığını belirten Sözeri, şunları kaydetti:
İletişim Başkanlığı insanların içini rahatlatan bir bilgilendirme sürecindense haber yapan gazetecileri itibarsızlaştırıp suçlayarak enformasyon tahakkümü sağlamak gibi bir amaç güdüyor. Sorunun sorulamadığı bir yer tahayyül ediliyor. Ancak dezenformasyondan önce enformasyona ihtiyacımız var.Devletin sağladığı enformasyon dışında kalan her türlü şüphe ve soruyu dezenformasyon olarak etiketleyip itibarsızlaştırmak bilgiyi tekelleştirmektir. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de tek bilgi kaynağının devlet olduğu bir iklim yaratmaya hizmet ediyor.
Bildirici: Kurumun yalanlamaları bir veriye dayanmıyor
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de Ceren Sözeri gibi Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’ni devletin ve AKP'nin 'propaganda merkezi' olarak nitelendirdi.
AKP'ye yönelik her tür haber ve yazının çoğu zaman dayanağı olmadan yalanlandığını söyleyen Bildirici, kurumun söz konusu yalanlamaları "bir veriye, bilgiye dayanıyormuş gibi gösterdiğini" belirterek şunları kaydetti:
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, ‘Şöyle şöyle bir haber yayınlandı, oysa Bakanlık şöyle açıklama yaptı, bu haber yanlıştır’ gibi hiçbir veriye dayanmadan sadece resmi açıklamaları dayanak alan bir yalanlama merkezi halinde.
Yani aslında orası Dezenformasyonla Mücadele Merkezi değil, dezenformasyonu yayma merkezi. İktidar dezenformasyonla mücadele ediyor gibi yapıp asıl dezenformasyonu kendi yaymaya başladı.
Oysa dezenformasyonun gerçek panzehri şeffaflıktır. Yani her konuda, her soruya yetkililerin belgelerle somut cevaplar vermesidir. İliç örneğinde gazetecilerin karşısına geçip saat başı olup bitenle, arama kurtarma faaliyetleriyle, felaketin nedeniyle ilgili bilgi veren ya da açıklamalar yapan bir yetkili yok. Zaman zaman bakanlar çıkıyorlar ama düzenli değil.
Çıkıp düzenli bilgi veren yetkililer olsa ve her soruya cevap verseler zaten spekülatif haberler olmaz. İletişim Başkanlığı böyle durumlarda olay yerinde bir iletişim merkezi kursa ve oraya bir yetkili oturtup bütün sorulara cevap verdirse ortada sorun kalmaz. Bunu yapmadıkları sürece güven sağlayamazlar.
Önderoğlu: Eleştirel medyayla mesafeyi koruma işlevi görüyor
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu da Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yayımladığı bültenlerin gazetecileri itibarsızlaştırma girişimi olduğunu söyledi.
Dezenformasyon bültenlerinin iktidara yakın medyayı kapsamadığını belirten Önderoğlu, iktidarın eleştirel medyayla arasına mesafe koymak için bu bültenleri hazırladığını söyledi. Önderoğlu, İletişim Başkanlığı’nın esas görevinin, kamu kuruluşlarının sağladığı bilgiye güven kazandırmak olması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin, kamu bilgilendirme kanalları şeffaflık içinde ve gerçek anlamda işlemezken gazetecilerin kamuyu ilgilendiren meselelere dair haberlerine kısmi ‘düzeltme’ getirmesi olsa olsa itibarsızlaştırma girişimi olarak algılanır.
Hedef etik yayıncılık ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesiyse o vakit İletişim Başkanlığı, pozitif bir yükümlülükten söz edeceksek, öncelikle kamu bilgilendirme kanallarını her koşulda açık tutmak ve kamu kuruluşlarının sağladığı bilgiye güven kazandırmak için uğraş vermelidir.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin son olarak öne çıkardığı konulara ve müdahalelere bakınca, ‘iddia’ düzeninde işlenen konuların da ‘düzeltme’ gördüğüne, İliç’teki madene ilişkin ‘ÇED gerçeği’nin haberin kapsamına göre çok sınırlı kaldığına tanık oluyoruz.
Bunun ötesinde mekanizmanın, eleştirel medyayla sınırlı kısmi bir işleve sahip olması, kamu makamlarına yönelik yapıcı eleştirilere dair haberleri destekleyecek bir bilgilendirme rotasına sahip olmaması; iktidara yakın konumlanmış ve ‘yerli ve milli’ dedikleri medyayı pek kapsama almaması bizce, demokratik toplum gereği nesnel bilgilendirme misyonunu yerine getirmekten ziyade kutuplaşma altında eleştirel medyayla mesafeyi koruma işlevine hizmet ettiğini gösteriyor.
(HA)