Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni,
Güneşli-İstanbul,
30 Temmuz 2001, Pazartesi
Sayın Özkök,
Yazarlarınızdan Emin Çölaşan 25-29 Temmuz 2001 tarihleri arasında yazdığı seri yazılarla okurlara kasıtlı olarak yanlış bilgiler sunmuştur. Buna karşılık okurların gerçekleri de bilmeye hakkı vardır. Aşağıdaki açıklamayı yayımlayarak "halkın bilgi edinme hakkı"nın gerçekleşmesine katkıda bulunmanızı rica ederim.
Saygılarımla
Ertuğrul Kürkçü
BİA Proje Koordinatörü
1. Yazar, gerçek dışı, aşağılayıcı, kışkırtıcı suçlama ve iddialarla beni, mesai arkadaşlarımı ve birlikte çalıştığım kuruluşları haksız saldırılara hedef kılmıştır. Bunlara onun dilinden yanıt vermeyeceğim. Ancak yazar, elbette bir etik ve cezai sorumluluk yüklenmiştir. Bu sorumluluklarının sonuçlarıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Etik Kurulu ve mahkemeler karşısında yüzleşmek zorunda kalacaktır.
2. Okurların yanıtını bilmek isteyecekleri diğer konular şunlardır:
* Avrupa Birliği şahsen, ne bana ne Nadire Mater'e "İnternet sitesi" kurmak için 621.000 Euro bağışladı.
Ben Bağımsız İletişim Ağı (BİA) projesinin Koordinatörlüğü görevini yapıyorum. BİA şahsi bir iş değil; kolektif bir proje ve bir İnternet sitesinden ibaret de değil.
Bu projenin özü, yerel medyayı kapsayan "üretim temelinde bir dayanışma ağı" olması. BİA Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve IPS İletişim Vakfı ile 100'e yakın yerel medya kuruluşunun 1997'de Ankara'da topladıkları "Yerel Medya Konferansı"ndan doğdu.
Bu Konferans'ta "yerel medyanın varolan haber ve yayın tekeline kendi ürünleriyle alternatif oluşturması; yerel yayıncılığın uluslararası haber ve yayın normları temelinde yeniden yapılanması; böylece, kamu yararı ve halkın haber alma özgürlüğünü esas alan bir habercilik anlayışının gerçekleştirilmesi," amacıyla BİA'nın oluşturulmasına karar verildi. Bu maksatla 12 kişiden oluşan bir Proje Yürütme Kurulu görevlendirildi.
(daha fazla bilgi için bkz.>>http://www.bianet.org/diger/bia.htm).
Kurulun da onayıyla projenin gereksindiği mali kaynağı temin amacıyla TMMOB 1997'de AB MEDA Fonu'na hibe için başvurdu. İlgili komisyonda BİA projesinin desteklenmesi benimsendi. Ancak şu tavsiye edildi: Başvuru, medya ile daha dolaysız bağlantısı olan bir kuruluş tarafından yenilensin.
Bu nedenle IPS İletişim Vakfı'nca aynı proje ikinci kez sunuldu. Kabul edildi. Ancak uygulamaya geçilmesi Temmuz 2000'de mümkün olabildi. Bu tarihte IPS İletişim Vakfı Başkanı Nadire Mater, proje müellifleri adına başvuru sahibi olarak AB Ankara Temsilciliği ile sözleşme imzaladı ve proje yürürlüğe girdi.
Sözleşmenin bize getirdiği tek yükümlülük "yayınlarımızda ifade edilen görüşlerin AB'yi değil bizi bağladığını" açıklamak. Bunun dışında projeyi programa göre yürütmek dışında hiçbir karşılıklı ya da tek yanlı mükellefiyetimiz yok.
TTB, TMMOB, yerel medya kuruluşları temsilcileri ve iletişim eğitimcileri, 13 Ocak 2001'de İzmir'deki "Kuruluş Konferansı"nda yeniden bir araya geldiler. 130 katılımcı BİA projesinin başlangıç amaçlarını teyit etti. 16 kişilik bir Proje Yürütme Kurulu seçerek görevlendirdi. BİA, ne ben, ne Nadire Mater'in keyfine göre yönetiliyor. Bu kurulun kararlarına dayanıyor ve onun tarafından denetleniyor.
Merkez Bankası Başkanı, hazinenin ne kadar sahibiyse, bizler de bu kaynağın o kadar sahibiyiz.
Ayrıca, hukuki sorumluluğu üzerinde bulunduran IPS iletişim Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ve proje harcamaları bakımından Maliye'nin denetimine tabi. Kaynakların plan ve bütçeye göre kullanılması bakımından da sözleşme gereği ilgili AB birimlerine üçer aylık raporlar sunmak ve bütün harcamalarını belgelemekle yükümlü.
777.000 Euroluk proje bütçesinin 621.000 Euro tutan %80'i AB tarafından sağlanacak, geri kalanı proje müelliflerince bulunacak. Bugüne kadar birinci yıl bütçesinin yüzde 80'i olan 333.000 Euro vakfın kasasına girdi ve plan ve bütçe uyarınca sarf ediliyor. Bu hibe Vergi Usul Yasası'nın istisna hükümlerine tabi olduğundan benzeri bütün hibeler gibi vergiden muaf. Bu kaynaktan yararlanarak gelir getirici faaliyette bulunmak sözleşme hükümlerine aykırı. Öte yandan bu kaynaktan tasarruf etmek, biriktirmek de söz konusu değil. Belirtilen zamanda belirtilen işler için harcanması zorunlu.
Şu ana kadar aksamadan yürüyen projeyle ilgili olarak proje katılımcılarından, maliyeden, vakıflardan ya da AB'den herhangi bir usulsüzlük uyarısıyla karşılaşılmış değil. Bunun için bir neden de yok..
BİA projesi dört ayak üzerinde duruyor:
* Yerel medya için eğitim,
* Program üretimi,
* Hukuksal destek sağlanması
* Haber havuzu oluşturulması
Kaynakların en büyük payı, ilk üç etkinliğe aktarıldı. Bu çerçevede bugüne kadar Anadolu medyasından 58 gazete, 51 radyo, 12 radyo-TV, 18 televizyon, bir ajans ve bir on-line gazete olmak üzere 141 yerel medya kuruluşundan 227 haberci ve medya çalışanının iki günlük eğitim atölyelerinde iletişim akademisyenleri ve kıdemli gazetecilerle buluşması sağlandı. Konaklama ve yol giderleri karşılanarak ağırlandı. Eğitim programının ikinci ayağı, Eylül'de başlayacak.
Program üretimi çerçevesinde haftalık iki radyo programı 28 haftadır üretiliyor ve 77 radyoya bedelsiz dağıtılıyor ayrıca olanağı olanların indirebilmesi için websitesinde bulunduruluyor.
Hukuksal destek birimi , yerel medyanın karşılaştığı hak ihlalleri konusunda ücretsiz danışmanlık sağlıyor.
Bunlar dışında, elbette personel ve büro giderleri var. Bunlar da, proje bütçesindeki kalemlerinden karşılanıyor.
BİA'nın habercilik etkinliğinin yansıtıldığı "İnternet sitesi" bianet (www.bianet.org) proje bütçesinden en az payı alan bölüm. Bianet haber havuzuna proje katılımcılarından gelen haberler için ücret ödenmiyor; karşılıklılık esasına göre havuza haber gönderen kuruluş, havuzdan haber de çekiyor.
Proje çalışanlarına vergiler ve sigorta primleri de içinde olmak üzere bütçeye göre en çok 1,500 en az 500 Euro karşılığı Türk Lirası ücret ödeniyor. Yüzde 40 dolayındaki vergi ve sigorta giderleri çıktıktan sonra çalışanların eline en çok 850 milyon en az 285 milyon TL ücret geçiyor.
* Bağımsız İletişim Ağı projesi Türkiye'de AB MEDA fonlarından kaynak sağlayan onlarca resmi ve özel projeden biri. Destek başvurularının kabul ya da red edilmesinin başvuranların siyasal tercihleriyle bir ilgisi yok.
BİA Projesine de destek sağlayan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı , 1995'de henüz Türkiye'nin AB adaylığının söz konusu olmadığı bir dönemde oluştu. 1995 Barcelona Konferansı'nda o zamanki Dışişleri Bakanı Deniz Baykal'ın da imzasıyla yayımlanan bildirge ile Akdeniz Demokratik Kalkınma Alanı (MEDA) Programının hayata geçirilmesi kararlaştırıldı.
Özetle Türkiye'nin yürütülmesine devlet olarak taraf olduğu bu program, Akdeniz ülkelerinde yalnızca resmi ya da ticari kuruluşları değil; dernekleri, sendikaları, medyayı ve gençlik kuruluşlarını da AB kaynaklarından desteklemeyi amaçlıyor. Her şey devletin, kamunun ve programa taraf olanların bilgisi dahilinde gerçekleşiyor, açık ve saydam. Üstelik bu bilgiler, AB Ankara temsilciliğinin websitesinde de yer alıyor.
(daha fazla bilgi için http://www.deltur.cec.eu.int/temsilcilik.html)
Bu çerçevede bugüne kadar MEDA programından bizim dahil olduğumuz "büyük ölçekli projeler" kapsamında kaynak alan pek çok kuruluş arasında şunlar da var:
KOSGEB toplam 10.100.000 Euro, TOBB 17,300,000 Euro, Adalet Bakanlığı 1,700,000 Euro, Fatih Belediyesi 7,000,000 Euro, Hazine Müsteşarlığı 700,000 Euro, Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü 12,000,000 Euro, Milli Eğitim Bakanlığı 100,000,000 Euro, TESK 1,040,000 Euro, Dışişleri Bakanlığı 5,000,000 Euro, Tarım Bakanlığı 10,123,000 Euro... Liste uzayıp gidiyor.
MEDA Programından sağlanan desteğin ölçüsü gerçekten yazarın dediği gibi "vatanseverlik" ise, Marmara Üniversitesi Rektörü'nün ya da MEDA kapsamında AB'den en çok desteği alan Milli Eğitim Bakanı'nın "vatanseverliği"ni tartışmadan bizim "vatanseverliğimiz"e derece biçmesi oldukça güç görünüyor.
* AB'nin Türkiye için bir "güvenlik tehdidi" oluşturduğu ve bizim de bu tehdit kapsamında algılanmamız gerektiği bir safsatadan ibarettir.
Türkiye'nin AB'ye katılıp katılmayacağı, tartışılan bir konu. Büyük olasılıkla bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi günü gelince halk oyuna sunulacak ve halk tarafından karara bağlanacak. BİA Projesi kapsamında yer alanların her biri bu konudaki düşüncelerinde herhangi bir yurttaşımız kadar özgür.
Ancak yazarın, AB'nin Türkiye için bir "güvenlik tehdidi" oluşturduğu algısına dayanan "vatan ihaneti" duyarlığını yorumlamak oldukça güç. "Vatanın güvenliği" ile birinci dereceden ilgili kurumlar 1998'de güncelleştirilen"Milli Güvenlik Siyaset Belgesi 'nde "Türkiye'nin Batıya dönük yüzünde hiçbir değişikliğe gidilmemesi ve Türkiye'nin AB'ye tam üyelik hedefinin korunması" tespitinde bulundular. Bu tespitin değiştiğini işitmedik. "Vatanseverlik"lerinden kuşku duymamıza gerek olmayan bu resmi kurumlar eğer devleti ve yurttaşları yanıltmıyorlarsa, yazarın "güvenlik" kavramına olan amatör ilgisini ciddiye almak zor görünüyor. Ama ona inanmamız gerekecekse, işimiz daha da zor. "AB'den para alan" Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve daha niceleri...Düşünmek bile kabus gibi.
* Nazlı Ilıcak "bizim yazarımız" değil.
Yazar, iki yazısında gazeteci Nazlı Ilıcak'ın adının bianet websitesindeki "yazarlar" listesinde yer almasına dayanarak, onu "bizim yazarımız" olarak gösteriyor.
Bayan Ilıcak "yazarımız" değildir. Hiç kimse "yazarımız" değildir. Bianet'in ben dahil daimi yazarı yoktur. Bu liste, websitemizde yer alan yazıların yazarına göre de aranabilmesini sağlamak üzere izleyicilere tanınmış bir kolaylıktır. Bu listede yazılarını bize gönderenler kadar, alıntıladıklarımız ya da iktibas ettiklerimiz de yer alır. Değilse, 245 kişilik bir listeyle dünya rekoru kırmış olurduk.
Nazlı Ilıcak'ın bu listede yer almasının nedeni, RTÜK yasası tartışmaları dolayısıyla "Yeni Şafak" gazetesinde yazdığı bir yazının kaynak gösterilerek iktibas edilmiş olmasıdır. Sözkonusu yazı, RTÜK yasası tartışmaları sırasında, içerdiği bilgiler ve bakış açısı itibariyle okurun dikkatine sunmak istediğimiz ve onun için de alıntıladığımız birçok yazıdan biriydi. Nazlı Ilıcak, kendi yazısının yazarıdır.