Tam yerinde bir uyarı. Gerçekten MİT'i, Yargıtay'ı yıpratacak davranışlardan dikkatle kaçınmamız gerekiyor. Özellikle MİT kurumumuz çok önemli. Bu kurumun ülkemize ne kadar büyük hizmetlerde bulunduğunu en iyi biz solcular biliriz.
Hakkımızda tam olarak neler yazdıklarını hiçbir zaman öğrenemedik. Ancak 12 Mart 1971 askeri darbesi sırasında yargılanırken, içimize soktukları ajanlar bizim ülkeyi bölüp parçalamak üzere olduğumuzu saptamışlardı. Türkiye, 12 Mart öncesi bir uçurumun kenarından uçmak üzereyken MİT elemanlarının raporları sayesinde kurtarılmıştı.
Bu arada operasyonlar sırasında bilgi alabilmek için büyük fedakârlıklara katlanmışlar, uyku, durak bilmeden bizleri konuşturabilmek için günlerce gözümüz bağlı iken başımızda beklemişlerdi.
Arada bir gerçeği söyletebilmek için bizleri ''dövmek'' , ''Filistin askısına asmak'' , ''falakaya yatırmak'' zorunda kalmışlardı. Hatta, bazen o kadar zor duruma düşmüşlerdi ki, bazılarımızı konuşturmak için ''cop sokmak'' gibi eylemlere de başvurmayı gerekli görmüşlerdi.
Bu memlekette, solcular yüzünden binlerce sayfa dolusu rapor yazmak zorunda kalmışlardı. Devlet içine sızmış binlerce solcuyu kurumlarına rapor edebilmek için ne büyük zorluklara katlanmışlardı.
Kurumun, 12 Eylül 1980 askeri darbesi öncesindeki hizmetleri de anlatılmakla bitmez. Tabii bu arada MİT'in bu fedakâr çalışmalarını en iyi mahkemeler anlamışlardı.
Bir mahkeme, ''işkence altında'' büyük fedakârlıklarla alınan ifadeleri reddeden solculara şu dersi vermişti: ''İşkencenin gerçeği söyletmek için mi, yoksa eziyet etmek için mi yapıldığı konusu net değildir. İşkence altında alınan ifadeler gerçeği yansıtıyorsa, mahkeme bunları kullanacaktır.'' İşte size yıpratılmaması gereken kurumumuzun örnek tutumu!
MİT, bu fedakârlığını her dönemde sürdürdü. Yıllarca, solcuların yurtdışına çıkıp Türkiye aleyhinde propaganda yapmalarını engellemek amacıyla İçişleri Bakanlığı'na raporlar yazdı.
Bu raporlar sayesinde Ruhi Su, Aziz Nesin gibi ''devlet düşmanları'' yurtdışına çıkamadılar. Düşünüyorum da, MİT elemanları daha ne büyük hizmetlerde bulunmuşlardı. Birçoğunu hâlâ biz cahil solcular bilmiyoruz bile...
Alaattin Çakıcı sorununa da bu açıdan bakamaz mıyız? Alaattin Çakıcı'yı yaban ellerde eyleme göndermek için ona pasaport temin etmek az fedakârlık mıdır? Yavuz Ataç , ''Biz onları ellerinden tutup sınırdan geçiyorduk'' derken bir büyük hizmeti ifade etmiş olmuyor mu?
Çeşitli cinayetlerden aranan ülkücülerin yeniden ''vatan hizmeti'' ne kazandırılması için MİT'in çok emek verdiğini ancak Susurluk'tan sonra öğrenebildik.
***
Yargıtay'ın ve yargı kurumlarının yıpratılmaması da, üzerinde durulması gereken önemli bir konu. İyi ki bu son skandal patlak verdi de, bu gerçeğin ifade edilmesi olanağı doğdu.
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya çok ciddi bir konuya temas etti: ''Ben görüşecek olsam MİT Başkanı Şenkal Atasagun 'la görüşürüm'' dedi.
Gerçekten de şimdi Yargıtay Başkanı gidip MİT'ten bir daire başkanıyla neden görüşsün ki? MİT Başkanı'yla Yargıtay Başkanı görüşür. Zaten Özkaya'nın söylediğine göre, bu iki kurumun çeşitli yetkilileri sık sık da görüşüyorlarmış.
Görüşmesinler mi, tabii ki görüşsünler. Yargı kurumlarımız istihbarat faaliyetlerinden yararlansın. Örneğin Doğan Öz cinayeti davasında bu alışveriş gerçekleşmiş miydi?
Mahkemenin İbrahim Çiftçi hakkındaki ısrarlı kararına rağmen Askeri Yargıtay Genel Kurulu'nun Çiftçi'yi idam yerine beraat ettirmesi nasıl açıklanabilir?
Belki de MİT'in ya da devletin başka istihbarat kurumlarının bizim bilmediğimiz bilgileri sayesinde Doğan Öz cinayeti davası kapatılmış oldu. İstihbaratın yargıya hizmetleri olmasa belki de bir yargı faciası ortaya çıkacaktı.
İbrahim Çiftçi idam hükümlüsüyken kendisinin tahliye edilip yurtdışında eylemde kullanılmak istendiğini söylemişti. Bu teklifi acaba hangi devlet kurumu yapmıştı? Ancak yargıyla istihbarat işbirliği böyle bir hizmetin yapılmasını sağlayabilirdi.
****
Deniyor ki, emniyetle MİT birbirine girdi, bütün bu olaylar açığa çıktı. Biz yurttaşlar hiç üstümüze vazife değilken, Çakıcı'nın bazı MİT yetkililerinden destek aldığını, mahkemelerin, yargı kurumlarının bu iş için harekete geçirildiğini öğrenivermiş olduk.
Ne gereği vardı? Şimdi bu kurumlar yıpranacak ve bir daha böyle önemli ''vatan hizmeti''ni yapamayacak hale gelecekler. Gerçekten acı.
''Devlet kurumlarını yıpratmak'' isteyenlerin, bu son skandali kullanması çok acı verici. Keşke bu günleri görmesek, bu olanları öğrenemeseydik.
Su uyur düşman uyumaz. (OÇ/BA)