İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin (HRW) "Göç Ettirilmiş ve Yüzüstü Bırakılmış" başlıklı Ekim 2002 raporunun "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projeleri" bölümünü yayınlıyoruz.
Hükümetin resmi istatistiklerine bakılırsa, köylülerin büyük ölçüde evlerine döndüğü izlenimi edinilir. Ancak, iyimser istatistikler birbirini izledikçe, rakamlar birbiriyle çelişmeye başladı. Güneydoğu Anadolu Projesi'nin Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği'nin (Göç-Der) gönderdiği ve Mayıs 2001'de alınan tarihsiz bir mektup, 220 yerleşim biriminin geri dönen 26 bin 433 kişi tarafından yeniden iskan edilmekte olduğunu belirtmektedir. Fakat Diyarbakır'ın Şaklat köyündeki bir törende 7 Ağustos 2001 tarihinde konuşma yapan Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner yalnızca 18 bin 600 kişinin döndüğünü belirtmiştir (1) Kasım 2001'de, İçişleri Bakanlığı son yedi ay içinde 30.334 kişinin döndüğünü belirtmiştir (2)
Hükümet kaynaklarının Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı'na verdikleri bilgilere göre de, 1999 sonuna kadar 26 bin 841 kişi, (3) Haziran 2000 ile Aralık 2001 arasında 35 bin 513 kişi olmak üzere toplam 61 bin 994 kişinin döndüğü ortaya çıkmaktadır.(4)
3 Nisan 2002 tarihinde, Olağanüstü hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner köylülerin 406 köy ve 164 mezraya geri dönüş yaptığını belirtmiştir.(5) 12 Mart 2002 tarihinde ise, İçişleri Bakanlığı köylülerin 294 köy ve 159 mezraya geri dönüş yaptığını belirtmekteydi. (6)
"İstatistikler yararsız"
Yalnızca tutarsız olmaları nedeniyle değil, aynı zamanda köylülerin geri dönüş yaptığı yerleşim birimlerinin listesini vermemesi nedeniyle de, istatistikler geri dönüş surecini değerlendirme açısından yararsızdır. Detaylı listeler, gözlemcilerin hükümet iddialarıyla gerçek durumu karşılaştırmasına olanak verirdi. Aynı zamanda, geri dönenlerin çoğunun koruculuk sistemine kaydolanlardan oluştuğu yolundaki köylü iddialarının doğruluğunu sınamayı olanaklı kılardı.
Kısmi bilginin nasıl karışıklık yaratabileceğinin en iyi örneği, Bingöl valisinin Göç-Der'e gönderdiği 27 Mayıs 2001 tarihli mektuptur. Bu mektupta, Bingöl vilayetinde 570 bin ABD dolarının geri dönüşle ilgili olarak harcandığı belirtilmektedir. Bu miktarın esas olarak yol yapımına harcandığı ve Bingöl'de geri dönenlerin çok az sayıda olduğu olduğu biliniyor. (7) 25 Ekim 2001 tarihinde, İnsan Hakları İzleme Komitesi geri dönüş istatistikleri konusunda Türk hükümetinden detaylı bilgi istedi (bknz. Ek), ancak herhangi bir yanıt almadı.
Bağımsız istatistikler geliştirme çabaları başarısız kalmıştır. Merkezi hükümet, Diyarbakır belediyesinin göç ettirilmiş kişilerin sayısı, koşulları ve beklentileri konusunda güvenilir istatistikler toplama girişimini engellemiştir.(8) Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) belediyenin göç ettirilmiş kişilere dağıtılacak beş sayfalık anket yöntemini onaylamış, ancak İçişleri Bakanlığı bu çalışmayı yasaklamıştır. Yasaklama nedeni, anketin göç nedenleriyle ilgili olarak içerdiği sorulardır ve bu sorulardan birisinin "güvenlik güçleri baskısını seçmeli nedenlerden birisi olarak saymasıdır. (9)
Analiz edilebilir istatistiklerin yokluğu karşısında gerçekten geri dönenlerin sayısı hakkında doğru tahminler yapmak olası değildir. Hükümetin en iyimser rakamları kabul edilse bile, göç ettirilmiş kişilerin yalnızca yüzde on ile yirmisi arası dönüş yapmıştır. Göç ettirilmiş kişilerle yakın ilişki içinde olan Göç-Der ve İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi hükümet dışı örgütler, hükümetin çelişkili istatistiklerinin abartmalı olduğuna, kalıcı olarak geri dönenlerin sayısının çok daha az olduğuna inanmaktadır.
Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi
1995'ten bu yana, Türk hükümeti birkaç geri dönüş projesi geliştirdi. Ama bunların tümü fon yokluğu ve yetersiz politik tutku nedeniyle çarpık kalmıştır.(10) Bu girişimlerin görünen ana amacı, dilekçe yazan köylülerin ve yabancı diplomatların sorularını bertaraf etmektir. Bertaraf edilmek istenen diğer bir olgu da, boş arazileri işgal edip burada gecekondu kuran köylü akımı karşısında tedirgin olmaya başlayan metropoliten belediyelerin ve halkın baskısıdır.
Tansu Çiller'in hükümeti Kasım 1994'te bir "Merkez Köy Projesi" ilan etti. Fakat, Avrupa Konseyi'nden finansman desteği alınmayınca, bu proje belirsiz bir tarihe ertelendi. 1995'te "Köye Dönüş Projesi" ilan edildiğinde, İnsan Haklarından sorumlu Bakan Algan Hacaloğlu proje üzerinde çalışan arkadaşlarından göç ettirilmiş kişilerin sorunlarının çözümü için samimi çaba harcamalarını istemişti. "Sırf Avrupa Parlamentosu'nu ikna etmek için sahte, suni girişimlere dur demeliyiz," diyordu. (11)
Ancak, yaklaşık bir yıl sonra, Diyarbakır valisi şu itirafı yapmak zorunda kalmıştı: "Çok üzücüdür ama, o günden (projenin açıklandığı günden) bu yana hiç bir şey yapılmadı ve proje yalnızca kağıt üzerinde kaldı."(12)
Hükümetin göç ettirilmiş kişilerle ilgili en son girişimi, Mart 1999'da açıklanan Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesidir. Başbakanın bu projeyi basına sunması, kötü kaderli "Köye Dönüş Projesi"nin sunuluşuna benziyordu: "Proje çerçevesinde, köylerine dönmek isteyen aileler saptanacak, köylerin altyapı hizmetleri tamamlanacak, ailelerin emek gücü katkılarıyla konut yapımı hızlandırılacak ve sağlık ve eğitim gibi sosyal tesisler tamamlanacaktır. Amaç, yerli halkın yaşam standartlarını yükseltmektir. Ayrıca, bu ailelerin geçimlerini sağlanmasına yardım etmek üzere, arıcılık, çiftçilik, hayvancılık, el zanaatları ve halıcılık gibi faaliyetler desteklenecektir."(13)
İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin bilgilerine göre, üç yıl önce başlatılmasına karşın, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'yle ilgili olarak mevcut olan ve kamuya açık olan tek bilgi bundan ibarettir. Yüz binlerce vatandaşa hizmet verecek büyük çaplı bir kırsal kalkınma projesi olması beklenen projenin amaçları, yöntemleri, kaynakları veya programı hakkında yazılı hiç bir bilgi bulunmadığı dikkate alınırsa, hükümetin proje konusunda ne denli ciddi olduğu tartışmaya açıktır.
İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin ilişkiye geçtiği ve Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'ni uygulamakla görevli yetkililer, ne bir rapor ne de proje özeti ibraz edebilmiştir. Ne ülke içinde göç ettirilme alanında önde gelen hükümet dışı örgütlere (Göç ve İnsani Yardım Vakfı - GIYAV, Göç-Der, İHD) ne de kırsal alandan gelen göçler nedeniyle zor durumda kalan belediyelere Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin amaç ve içeriği konusunda ayrıntılı bilgi verilmiştir. Yazılı bilginin olmaması, İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin aslında bakanlıklar arasında eşgüdümlü ve büyük çaplı bir proje olmadığı, milletvekilleri, gazeteciler ve hükümetlerarası örgütler tarafından yöneltilecek sorulara karşı adı anılacak gevşek bir proje olduğu doğrultusundaki izlenimini güçlendirmektedir.
Göç ettirilmiş bazı köylüler Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin, üstü kapalı bir şekilde kendilerini esas köylerinden uzak tutmaya yönelik ve zorunlu yeniden yerleştirme projesi olduğundan kuşkulanmaktadır. Bu kuşkular, Başbakan Ecevit'in Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin açıklanmasından dört ay sonra Temmuz 1999'da meclise sunduğu konut yasası taslağıyla birlikte artmıştır. Yasa taslağı, daha önce göçebe yaşayanların, dışarıdan gelen Türk kökenli göçmenlerin ve ülke içinde güvenlik güçlerince göç ettirilmiş bulunan kişilerin konutlandırılmasını öngörmektedir. Ancak, gösterilen yere gitmeyi reddedenlerin yeniden konutlandırılmayla ilgili tüm haklarını kaybedeceğini de hükme bağlıyor. Yasa taslağının 13'ncü maddesi "milli güvenlik nedeniyle" kimlerin göç ettirildiğine Bakanlar Konseyi'nin karar vereceğini ve bu kararın Milli Güvenlik Konseyi'nden alınan önerilere uygun olacağını hükme bağlıyor.Madde 14 ise şunları içeriyor: "[göç ettirilmiş olanlar] Başbakanlığın belirttiği yerlerde yaşamayı reddedenlerin tüm [konutlandırılma] hakları yerel konutlandırma komisyonunca iptal edilecektir. Bu durumda olan aileler ikinci bir başvuru yapamaz." (14)
Haziran 2001'de İnsan Hakları İzleme Komitesi Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'yle ilgili olarak Başbakanlıktan bir toplantı talebinde bulundu. Talebin yazılı olarak yapılması gerektiği belirtildi. Ekim 2001'de İnsan Hakları İzleme Komitesi Başbakanlığa mektup yazıp Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi hakkında bazı sorular yöneltti. Herhangi bir yanıt alınmadı. (Ek A'ya bakınız)
Türk politik hayatında politikacıların yoksul ve sömürülen köylü adına bir şeyler yapar gibi görünmesi hep önemli bir gereklilik olmuştur. Bu nedenle, göç ettirilmiş kişilerle ilgili sorularla karşılaştıklarında, bakanlar ve hükümet görevlileri hep Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'ne atıf yapmakta ve çok sayıda kişinin hükümet desteğiyle döndüğüne işaret eden istatistikler vermektedir. Gerçekte, ortaya atıldığından bu yana geçen üç yıl sonunda bu proje de bir önceki proje gibi yalnızca "kağıt üzerinde" kalmıştır. Şimdiye kadar, proje bir fizibilite çalışmasından ileri gidememiştir.
"Sorulara yanıt vermeyen fizibilite çalışması "
Başbakanlık Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin yönetimini büyük ölçekli Güneydoğu Anadolu Projesi'ne (GAP'a) devretmiştir. (15) GAP İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'ni hakkında yazılan herhangi bir özeti verememiştir. Ancak, GAP görevlileri projeye katkıları konusunda İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle konuşmayı kabul etmekle memnuniyet ifade ettiler. GAP'ın Şanlıurfa'daki merkezinde 9 Temmuz 2001 tarihinde yapılan görüşmede, tarımsal ve sosyal projeler grup müdürü Mehmet Açıkgöz ve tarım iktisatçısı Handan Giray İnsan Hakları İzleme Komitesi'ne Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin 1997'de, valilerin kendi inisiyatifleriyle geri dönüş projeleri oluşturmaya ve hükümetin daha tutarlı ve eşgüdümlü bir yaklaşım benimsemeye karar verdiği bir dönemde başlatıldığını söylediler.(16)
Dönüş programı hazırlamakla görevlendirildikten sonra GAP sorunun boyutları konusunda daha fazla bilgi toplamayı gerekli gördü. Bu amaçla, bir fizibilite çalışması hazırlanması için ihale açtı. İhaleyi Türk Sosyal Bilimler Derneği (17) (TSBD) kazandı. Bu dernek, hükümetdışı bir örgüt olup muhtelif alanlarda sosyal bilim araştırmaları yapmaktadır. Temmuz 2001'de GAP Mart 2002'de sonuçlanması beklenen fizibilite çalışmasının bitirilmesini bekliyordu ve bu doğrultuda TSBD'ye yardım ediyordu. Ekim 2002'de, proje verilerinin çoğunluğu ve fizibilite planı GAP'a teslim edilmiştir. Ancak, bazı haritalandırma çalışmaları halen tamamlanmamıştır.(18)
TSBD başkanı Profesör Oğuz Oyan fizibilite çalışmasını "fazla harcama yapmadan izlenecek standart bir yaklaşım, pratik bir çaba" olarak tanımlıyor.(19) Proje üzerinde çalışan personel, veri toplamaya ve köylerin gelecekteki yeniden inşası için bir model sunmaya yönelik ve bir yıl süreli bir görev yüklenmiştir. İl merkezlerinde bulunan göç ettirilmiş kişilerle görüşmüş ve daha detaylı çalışma için boşaltılmış üç yüz köylük bir listeden yüz köy seçmiştir. Profesör Oyan yüz köyün daha detaylı çalışma için seçildiğini, bu sayının yeniden iskan için uygun olan köyleri temsil etmediğini vurguladı. İlk yüz köylük listeden her bir vilayet için birer köy seçilmiş ve bu köylerden her biri için Dernek büyük ölçekli haritalar üzerinde yeniden inşa planları geliştirmektedir. Profesör Oyan'a göre, planlar ana olarak yeniden inşanın fiziksel yönleri - yani evlerin düzenine ve elektrik, su, yol, kanalizasyon gibi altyapı yatırımları - üzerinde odaklaşmaktadır. Bu anlamda, uygulama detaylarına pek inmemektedir.
Yapılması mümkün önerilere temel olmak üzere somut veri toplanması övülecek, doğru ve çok daha önce benimsenmesi gereken bir yaklaşımdır. Daha önceki projelerin tersine, TSBD gereksinimlerini saptamak için en azından göç ettirilmiş kişilerle konuşma zahmetine katlanmıştır. (20)
Bununla birlikte, fizibilite çalışmasının göç ettirilmiş kişilerin çoğunluğunun çıkarlarına hizmet edip etmeyeceği açık değildir. Profesör Oyan, Başbakanlık ve GAP'ın fizibilite çalışmasının referans koşulları konusunda detaylı bilgi vermediğini söylemiştir. Ancak, bir çok zımni varsayım ve dikkate alınmayan etmen nedeniyle, araştırmanın tek taraflı kalma riski vardır.
Her şeyden önce, proje en temel soruları yanıtsız bırakmaktadır: göç ettirilen kaç kişi vardır? Göç ettirilme nasıl olmuştur? Bu kişiler kimlerdir? Meclis Göç Komisyonu 378.335 göçmen olarak verilen resmi rakamın güvenilirliğine kuşku düşürmüştür. Bu rakamın "sorunlu" ve düşük bir tahmin olduğunu belirtmiştir. Göç-Der rakamın 1,7 milyon olduğunu tahmin etmektedir. TSBD hükümetin göç ettirilmiş kişilerin eksiksiz kaydını tutup tutmadığını bilmiyor. Göç ettirilmiş kişilerin sayısıyla ilgili bu bilgilerin yokluğu karşısında, yeniden inşa için hükümetin nasıl etkin bir bütçe belirleyeceğini anlamak mümkün değildir. Göç ettirilmiş kişilerle ilişki kurmak için gerekli bilgiler olmadan, hükümet kurumları bilgi toplamak için bu kişilerle ne iletişim kurabilir ne de varolan politikalar ve potansiyel yararlar hakkında bu kişileri bilgilendirebilir.
Hükümet göç ettirmenin esas koşullarını gözardı ederse, tam tazminat verme sorumluluğunu da gözardı eder. Yukarıda da belirtildiği gibi, B.M. Yölgösterici İlkeleri hükümetin mal ve mülkleri tam olarak iade etmesi, bu mümkün değilse, göç ettirilmiş kişilere uygun tazminat veya başka adil tazmin biçimleri sağlaması gerektiğini belirtmektedir.(21) İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle yapılan toplantıda, Profesör Oyan, Türkiye'nin mali durumu karşısında bu tür bir tazmin olanağı konusunda şüpheli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, fizibilite çalışmasının B.M. Yölgösterici İlkeleri ışığında yapılmadığını, derneğin tahsis edilen çalışmayla "insan hakları açısından ilgilenmıyoruz, ama insan hakları konusunda duyarlı"olduklarını eklemiştir. (22)
Araştırma için seçilen örneğin temsili olmaması, tek taraflı olması mümkündür. TSBD'nin sunacağı plan göç ettirilmiş kişilerle yapılan görüşmelere dayalı olacaktır. Görüşülen bu grup tüm göç ettirilmiş kişileri temsil edebilen bir grup değilse, varılacak sonuçlar yanıltıcı olacaktır. TSBD görüşme yapılacak köylüleri ve model olarak araştırılacak yerleşim birimlerini valilerin verdiği liste ve dilekçelerden derlemiştir. Açıktır ki, valilerin PKK eylemleri nedeniyle göç eden ve köy korucusu veren köylerle ilişkisi, güvenlik güclerince göç ettirilen ve köy korucusu vermeyen köylerle olan ilişkisinden daha iyidir. Yetkililerin daha az tercih ettiği köylerin pilot çalışmaya dahil edilip edilmediği sorulduğunda, Profesör Oyan, "ilgili valinin yeniden yerleşim için uygun görmediği bir köy için plan geliştirmemiz elbette anlamsız olurdu," söyledi.(23)
Türkiye'nin güneydoğusundaki köyler küçük yerleşim birimleri olan mezralarla çevrili büyükçe bir yerleşim biriminden oluşmaktadır. İnsan Hakları İzleme Komitesi'yle konuşmayı kabul eden devlet yetkilileri, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin yazılı olmayan önceliğinin bu küçük yerleşim birimlerini ortadan kaldırma olduğunu ortaya koymuştur. Van vali yardımcısı bu konuda dobra dobra konuştu: "Mezraya sıcak bakmıyoruz."(24) Sağlık, posta, su ve elektrik hizmeti sağlamanın maliyeti göz önüne alınınca, uzak olan mezraların yeniden iskan edilmesinin iyi bir yatırım olmadığını belirtti. Hem vali yardımcısı hem de başka yetkililer ayrıca bu birimleri korumanın zor olduğunu belirttiler. Açıktır ki, iletişim kanallarına yakın büyükçe bir yerleşim biriminin askeri kontrolü daha kolaydır. Yetkililerin güvenlik kaygıları meşru olabilir (ya da, son dört yılın huzuru dikkate alınırsa, olmayabilir). Fakat bu politikanın göç ettirilmiş köylülerin görüşü alınmadan belirlendiği anlaşılmaktadır. Hükümet, "geri dönüş" projesi olarak sunulan bir projeye, güvenlik nedenleriyle uzak yerleşim birimlerini kapatmak gibi yeni bir devlet istemini gizlice sokmaya çalışıyor.
TSBD'ye mezralardaki evlerine dönmek isteyenlerin engellenip engellenmeyeceğini sorduk. Van vali yardımcısı gibi, TSBD de kimsenin zorla engellenmeyeceğini, ancak bu uzak yerleşim birimlerinin devlet desteği kazanmasının pek olası olmadığını belirtti. Şu anda birçok mezra sakinine geri dönüş izni verilmemektedir. Gelecekte şu seçeneklerden birini seçmek zorunda kalabilirler: merkez köyde devletin kiracısı olarak yaşamak ve tarlaya gitmek için ek yolculuk yapmak (ki bu, tarlası bir kaç kilometre uzakta olanlar için pratik bir çözüm değildir); hiç bir yardım almadan tahrip edilmiş mezraya dönmek; ya da her türlü geri dönüş umudunu terk edip kentteki yoksul yaşamı sürdürmek.
Fizibilite çalışmasını "pratik" bir program olarak tanımlamayı anlayabiliriz. Ancak, bu durumda, hükümetin TSBD'ye bu program için hiç bir bütçe vermemesini veya herhangi bir bütçe tahmini yapmasını istememesini nasıl açıklamak gerekecek? (Böyle bir istem olmamasına karşın, Profesör Oyan TSBD'nin bir bütçe hazırlamayı düşündüğünü belirtti.) (25) Bütçeyle ilgili bilgilerin yokluğu, masraflardan kaçınma amacıyla uyuşmamaktadır (amaç, bütün masraftan kaçınmak değilse), ve hükümetin uygulamayla ilgili kararlılığı konusunda kuşku uyandırmaktadır.
Son olarak, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi o denli yavaş ilerliyor ki, projenin göç ettirilmiş kişilere herhangi bir pratik yarar getirip getirmeyeceği konusunda kuşkular duyulmaya başlandı. TSBD ilk alan çalışmasını 2002 Mart'ında bitirmeyi planlamıştı (ki bu Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin ilk ortaya atılmasından sonra beş yıl demektir). Daha sonra, yüz köyle ilgili değerlendirmeler ve on iki model köye geri dönüşün nasıl sağlanacağı konusundaki öneriler bildirilecek. Bu on iki köy, olağanüstü hal bölge valisinin yaptığı köy tahmininin (820) yüzde 12'si, mezralar dahil tüm yerleşim birimlerinin ise (2,345) yüzde 3'ü kadardır. Bundan sonra ilgili bakanlıkların tüm programın nasıl uygulanacağı konusunda düşünmeye ve kaynak konusunda pazarlık yapmaya başlayacağı tahmin ediliyor. Kapsamlı ve tam olarak finanse edilmiş programları uygulanmaya başlayıncaya kadar, köylüler evlerinden ve geçim kaynaklarından koparılmış kalacaklar. İnsan Haklarıyla ilgili Meclis Komisyonu İçişleri Bakanlığının Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamındaki 1999 hedeflerinin bin 17 ailenin geri dönüşü olduğunu belirtmektedir. (26) Bu hızla, Göç-Der'e dilekçe yazan 10 bin 539 ailenin tümünün evlerine dönmesi için on yıldan fazla beklemeleri gerekecek. Ya da, yaygın olarak kaygılanıldığı gibi, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi az sayıda ve seçilmiş bazı yerleşim birimleriyle sınırlı tutulacaktır.
Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nin on iki model köyü çizim masasına getirmesi beş yıl sürdü. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı, bu köylerin koruculuk geçmişi nedeniyle hükümetin tercih ettiği köyler olması büyük olasılıktır. Yerel valilerle ve güvenlik güçleriyle özel ilişki içinde olmayan diğer köylülerin Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'nden hiç bir şekilde yararlanmamaları, hatta hiç bir zaman geri dönmemeleri, şaşırtıcı bir sonuç olmayacaktır. (NK/BB)
Dipnotlar:
1- Cumhuriyet 15 Ağustos 2001
2- Hürriyet 24 Kasım 2001
3- US State Department Report on Human Rights Developments -2000
4- 2001 raporu
5- OHAL Valiliği açıklaması, 3 Nisan 2002
6- İçişleri Bakanlığı açıklaması AA 12 Mart 2002
7- Milliyet 26 Şubat 2001
8- Nisan 2002 tarihli çalışma
9- 1996 raporundan alıntı
10-Ayşe Sayın Köylere güvenli dönüş arayışı- Cumhuriyet 7 Temmuz 1995
11-Oya Ayman Büber Köye dönüş fiyasko Yeni Yüzyıl 16 Nisan 1996
12-Başbakanlık Basın Bildirisi- Mart 1999
13-Konut Yasası Taslağı
14- GAP bilgileri için gap.gov.tr adresine bakabilirsiniz.
15-İnsan Hakları İzleme Komitesi ile görüşme 9 Temmuz 2001
16-Türk Sosyal Bilimler Derneği
17-Komite'nin Profesör Oyan'la telefon görüşmesi 15 Ekim 2002
18-Komite ile görüşme 10 Temmuz 2001
19- Profesör Oyan'ın açıklamaları
20-İlke 7 ve 29
21-Komite ile görüşme 10 Temmuz 2001
22-agy
23Komite ile Van görüşmesi 29 Haziran 2001
24 agy
25-Komite'nin 5 Aralık 2000 tarihli ve 00737 sayılı mektubu