8. Munzur Kültür ve Doğa Festivali dün (31 Temmuz) başladı. Festivale ismini veren Munzur Vadisi üzerinde kimi baraj çalışmaları devam ederken, Tunceliler ve İnsan Hakları Derneği Tunceli Şubesi, “Munzur’un insanlığa ihtiyacı var, insanlığın da Munzur’a” diyor.
Milli Park statüsü baraj yapımını engellemiyor
Tunceli-Ovacık arasında uzanan Munzur Vadisi’nde 42.000 hektarlık bir alan 1971 yılında Milli Park olarak ilan edilmiş.
Şuan bölgedeki Bozkaya barajının ihale işlemleri tamamlanmış, Akyayık, Kaletepe Barajları, Konaktepe Barajı ve Konaktepe 1-2 Hidro Elektrik Santrali (HES) Projesinin tamamlanması halinde Munzur Vadisi tüm akarsu kaynakları, yerel ve özgün canlı türleri ve tabiat güzellikleriyle sular altında kalacak.
Avukat Barış Yıldırım, Munzur Vadisi Milli Parkı’nın “doğal sit” statüsü kazanması adına 10 Mart 2008’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuruda bulunduğunu söylüyor:
“Kültür ve tabiat varlıklarını koruma mevzuatına göre ‘sit’, tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır. Doğal sit alanlarında enerji santralleri, barajlar kesinlikle yapılamaz. 1., 2., 3. derece de olsa dokunulamıyor. Milli parklarınsa böyle bir korunma alanı yok. Dolayısıyla biz, İHD olarak, Munzur’a bu dokunulmazlık statüsünü kazandırmak için çalışıyoruz.”
“Amaç, bölgeyi insansızlaştırmak”
Yıldırım, Munzur’a yapılması tasarlanan barajla, enerji ihtiyacının ötesinde bölgenin insansızlaştırılmasının amaçlandığını belirtiyor:
“Bilim insanları da Munzur’daki enerjinin, Türkiye enerjisinin yüzde 1’ini bile karşılayamayacağını söyledi. Devletin bu bölgedeki probleme çözüm önerisi, vadiyi sularla doldurarak bölgeyi insansızlaştırmak. Devletin Dersim’e bakışının klasik bir ürünü yani bu bölgenin ne coğrafyasını, ne insanını koruyan politikalar görmedik; aksine en son 1994’te yaşananlardan sonra geriye kalanları tasfiye etmeye çalışıyor.”
“Bağırmaktan yorulduk, faydası yok”
Bir yandan festival etkinlikleri tüm canlılığıyla sürerken, Tunceli sokaklarında dolaşan, çay içen, sohbet eden insanlara Munzur’a yapılması tasarlanan barajlar konusunda ne düşündüklerini sorduk.
Çarşıda, Tunceli’nin meşhur tulumpeyniri ve dağ sarımsağından tatmamızı öneren bir esnaf, sorumuza, “böyle ayaküstü cevaplanmayacağı” karşılığını vererek iki çay söyledi ve sıkı bir demeç verdi:
“Bir ülkenin enerji ihtiyacı, bunun iki katı para harcayarak sağlanmaz. Bu bir üretim değildir öncelikle. Barajın amacı, buradaki silahlı güçlerin alanını daraltmaktır. Burası kullanılan bir alan sonuçta. Bugün AKP ise, yarın gelen de aynı şeyi yapacak. Ülkeyi yönetenlerin kalbi bu ülke için değil, zenginlik için atıyor. Biz artık tepki göstermekten, yıllardır burada bağırmaktan yorulduk. Bir faydası yok, dikkate alınmıyoruz. Tam bir kurt-köylü meselesi. Neymiş, kurt dağda bağırır, köylü yatağında uyur.”
Vadinin sit alanı olması için başvurularda bulunulduğunu hatırlattığımızda ise, bizi sinirlenerek şöyle yanıtladı:
“İhaleler yapıldı, biz biliyoruz. Durdurma kararı alındı, sırf tepkiyi azaltmak için. Yargı bağımsız falan değil işte görüyoruz. Ankara’da oturup Hürriyet, Milliyet okusunlar.”
“Barajdan kâr bile edilemeyecek”
Festival standları arasında Munzur Çevre Derneği’nin adını görüp yaklaştığımızda, dernek üyelerinden İsmail Duman, barajın amacının kar etmek bile olmadığını söyledi:
“Elektrik enerjisinden elde edilecek gelir baraj maliyetini bile karşılamıyor, amaç tamamen siyasidir. Dersim halkını parçalayarak ortadan kaldırmak Bölgede yaşayan ve mağdur olan insanların ortak bir mücadelesi gerekiyor.”
Festivale Tunceli’nin Pertek ilçesinden katılan bir genç kadın ise başka bir enerji üretimi mümkün diyor:
“Buraya enerji kuruluyor ama bizim köylerde elektrik yok. Enerjiler kim için, nasıl üretiliyor. Bunun başka yolları olmalı.”(NV-CU/EZÖ)