Cumartesi Anneleri/İnsanları bugün İstanbul’da Galatasaray meydanında akıbeti karanlıkta bırakılan Tolga Baykal Ceylan’ı andı.
490. buluşma, Tolga Baykal Ceylan’ın müzik kasetlerinin ve kıyafetlerinin pankartın üzerine serilmesiyle başladı. Serilen eşyaların oğlunun zorla kaybedilmesinin ardından devlet tarafından başlatılan delil karartma girişimi ve örtbas mizanseninin bir parçası olduğunu vurgulayan Kadriye Ceylan eşyaları bir gün delil olarak incelenebileceği umuduyla kendisine zorla teslim edildiği ilk günden beri sakladığını ifade etti.
Ceylan, devletin inkar politikalarını terk etmesi umuduyla ülkedeki yıkıcı erklerden ve tahakkümden bağımsız kalabilen savcılardan 10 yıldır akıbeti belli olmayan Tolga Balkan Ceylan için adalet ve mezarına ulaşabilmeyi talep ettiğini belirtti.
Ceylan konuşmasında oğluna da seslendi…
“Evlat gözleri sana benzeyen çocukları seviyorum şimdilerde öylece uzaktan uzağa çaktırmadan bakışlarında var mısın diye bakıyorum. Gülerken gözlerinin içi gülenlere, nefretsiz dupduru bakanlara bakıyor ve bakışlarına hayran oluyorum.
“Tolgam elleri sana benzeyen çocukları seviyorum şimdilerde. Öylece uzaktan uzağa çaktırmadan bakıyorum sana benzeyenlere, çaktırmadan uzaktan öpüyorum. Yanlarına gitsem tutsam ellerini senin kadar sıcak mı zarif mi bilmiyorum. Öylece bakakalıyorum.
“Yüreği sana benzeyen çocukları çok seviyorum şimdilerde. Nerede çıkarsız ve umarsız, nerede karıncayı bile incitemeyecek kadar ince yürüklü, içi dışı aynı saydamlıkta birini görsem sen sanıyorum. Çaktırmadan ellerini gözlerini yüreğini öpüyor, öpüyor, öpüyorum. Koşsam gitsem artları sıra, ‘Tolga olur musunuz?’ desem; diyemiyorum. Öylece kalıyorum.
“Mezarları belli olmayan çocukları seviyorum şimdilerde. Senin gibi, yaşamları çalınanları. Kah bir sokakta, kah bir karakolda, kah gizli işkence yerlerinde yargısız sorgusuz yok edilmiş olanları…
“Sana benzeyen hikâyelerin fotoğraflarına bakıyorum kahroluyorum. Bir gücüm olsa tanrısal ve çekip çıkarsam hepinizi karanlığın zulmünden. Ortaya çıktığı gün akıbetin bil ki bu, katilin sonu olacak. Ve inan ki ahımız yerde kalmayacak. Seni çok özledim ürkek güvercinim. Sana benzeyen çocukları çok seviyorum bugünlerde.”
Ne olmuştu?
24 yaşındaki İTÜ öğrencisi Tolga Baykal Ceylan 7 Ağustos 2004’te İstanbul’daki evinden tatil amacıyla Kırklareli’nin İğneada ilçesine gitmek üzere yola çıktı. 10 Ağustos’tan sonra annesi ile haberleşmesi kesilen Ceylan’dan bir daha haber alınamadı.
Anne Kadriye Ceylan’ın 2004 yılında Demirköy Savcılığı’na başvurarak başlattığı soruşturma dosyası 2006’da “Kaybolan şahsın kendisinden en son haber alındığı tarih itibari ile reşit olduğu, mevcut soruşturma dosyası kapsamında suç ve suç unsuru olabilecek herhangi bir delil, iddia ve ihbar bulunmadığı” gerekçesiyle “kovuşturmaya yer olmadığı”na karar verilerek kapatıldı.
5 Şubat 2011’de BaşbakanErdoğan’ın Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği yetkilileriyle yaptığı görüşmeden sonra, gözaltında kayıpları araştırmak için TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde alt bir komisyon kuruldu. Komisyonun raporunda “Komisyonumuz bu aşamada, elindeki verilerin değerlendirilmesi sonucunda, Tolga Baykal Ceylan’ın gözaltında kaybolmadığını, ancak bugüne kadar ailesi ve çevresinden hiçbir kişiyle temas kurmaması gerçekliği karşısında da işlemlerin ifasında gösterilen dikkatsizlikler nedeniyle ailede haklı olarak bazı şüpheler oluştuğu” kaydı düşüldü.
İç hukuktan sonuç alamayan aile 2013’te davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. AİHM başvuruyu kabul edilebilir buldu.
Zihniyet aynı
Avukat Eren Keskin AİHM’in kabul edilebilirlik kararının ardından sonuç beklediklerini belirtirken, “Muhalifine dayanamayan zihniyet hala devam ediyor. Tolga Sünni Müslüman kimliğe karşı çıkıp Hristiyanlığı seçmişti. Seçtiği bu dini kimlik, bu olayın yaşanmasında oldukça etkiliydi” İfadelerini kullandı. (MF/YY)