Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi’nden öğretmen Betül Öztürk, eğitim kurumlarında yaşanan çocuğa cinsel şiddet olaylarını değerlendirirken dört noktanın altını çizdi:
“Mevcut iktidarın politikaları eğitimde güç ilişkisini çocuğun aleyhine derinleştiriyor.
“Öğretmenlere cinsel istismar vakalarında nasıl davranacaklarına dair eğitim verilmiyor.
“Çocuklara gelişim dönemlerine uygun cinsel eğitimler verilmiyor.
“Cezasızlık politikası sürüyor, milli eğitimde kriter yandaşlık politikası üzerine kurulmuş durumda.”
TIKLAYIN - ÇOCUĞUNUZA "İÇ ÇAMAŞIRI KURALI"NI ÖĞRETİN
Eğitimde güç ilişkisi
Eğitim alanında son dönemde AKP iktidarının eğitim politikalarının sonucunda büyük bir çözülme yaşandığına dikkat çeken Betül Öztürk, çocuğa yönelik şiddet, istismar gibi konuların her zaman eğitim alanındaki önemli sorunlardan olduğunu ama son dönem kadına şiddetle benzer düzeyde seyretmeye başladığını söyledi.
“Bugün eğitim alanında çocuğa yönelik istismarda sürekli öğretmenlerin isimlerinin geçmesi eğitim alanındaki politikalarla doğrudan ilişkili. Eğitim alanında izlenen cinsiyetçi, gerici, piyasacı politikalar bu sonuçlara yol açıyor.
“Taciz ve istismar gibi olayların arka planında güce dayalı bir ilişki vardır. Mevcut iktidarın politikaları eğitimde güç ilişkisini çocuğun aleyhine derinleştiriyor.
“Laik eğitim eğitimciyle çocuk arasındaki iktidar ilişkisini en aza indirir. Laik, bilimsel, eleştirel eğitimlerde öğretmen sadece bir öğreten değildir, çocuk da bugünkü sistemde olduğu gibi etiyle kemiğiyle emanet edilen bir nesne değildir. Eleştirel eğitim çocuğu bütün içinde bir özne olarak görür.”
TIKLAYIN - MEB KARAMAN'DAKİ ÖĞRETMENİ MESLEKTEN MEN ETTİ
STK’larla işbirliğinin gerekliliği
Okullarda olduğu gibi yurtlardaki sorunlara da dikkat çeken Öztürk denetleme mekanizmasını eleştirdi.
Vakıflarda, yurtlarda, derneklerde çocuğu korumaya yönelik denetimlerde devletin rolünü vurgularken çocuk ihmal ve istismarı alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket edilmesinin önemini de anlattı.
“Bu tip kurumlarla birlikte çalışmayan bir Milli Eğitim böyle bir süreci denetleyemez.
“Bu denetlemede de kriter bilimsel kriterler olmak zorunda. Oysa iktidar bakanlıktan müdürlüklere dek kriter olarak dinsel kriterleri önüne koymuş durumda.
“Eğitim alanı TÜRGEV’e, Anadolu Gençlik Derneği’ne, Diyanet’le yapılan protokollere emanet edilmiş halde. İktidar eğitim alanındaki yetkilerini bu kurumlara teslim etmiş oluyor. Merdivenaltı Kuran kurslarının çıkmış olması tesadüf değil.
“MEB’in ortak projelerine bakınca neredeyse tamamını dinsel kriterlerle çalışan kurumlar oluşturuyor. Çocuklar devlet eliyle bu kurumlarla buluşturuluyor, yönlendiriliyor.
“Ortak projeler yapılacaksa MEB’in hak temelli çalışan kurumlarla biraraya gelmesi gerekir. Hak ihlallerini ortadan kaldıran, çocuğu daha çok özgürleştiren sistemler kurmak için bu zorunlu.”
TIKLAYIN - KARAMAN'DA ÖĞRENCİLERE TECAVÜZ İDDİASINA YAYIN YASAĞI
Okullar da iktidarın yaptığını yapıyor
Öztürk eğitim alanında istismar ve benzeri süreçlere ilişkin çok az sayıda başvuru olmasını yorumlarken cinselliğin “ayıp, günah” olarak algılanması sonucu çocukların bedenine, kendi cinsel gelişimine yabancılaşmış bir şekilde büyüdüğünü hatırlattı.
“Ayıp, günah kavramları burada devreye giriyor. Çocuklar bu süreçte bu konulardan ailesine söz etmekte de tereddüt ediyor.
“Ayrıca istismar olaylarının, en son Kayseri’de yaşandığı gibi, ‘kendi aramızda çözelim’, ‘aman okulumuzun ismi kötüye çıkmasın’ gibi argümanlarla üstü örtülüyor. İktidarın Karaman meselesinde yaptığını okula tercüme edin…”
TIKLAYIN - AİLE BAKANI: BİR KERE OLMASI ENSAR VAKFI'NI KARALAMAK İÇİN GEREKÇE OLAMAZ
Çocuğa cinsel eğitim
Betül Öztürk istismarın önlenmesi açısından çocuğun kendini, bedenini, karşı cinsi tanımasının çok önemli olduğunu da ifade etti.
“Çocuğun farkındalığını arttırmak açısından çocuğun gelişim dönemlerine uygun cinsel eğitimlere ihtiyaç var.”
TIKLAYIN - "EBEVEYNİN TEPKİSİ İSTİSMAR MAĞDURU ÇOCUKTA SUÇLULUK YARATMAMALI"
Cezasızlık
İktidarın bu alanda da sadece “yandaşlık” kriteri gözettiğini anlatan Öztürk çeşitli örnekler de verdi.
“Bugün facebook’ta cumhurbaşkanını eleştirdiği için bir öğretmene çok hızlı bir şekilde dava açılıp görevinden alınabiliyor ama istismar, taciz gibi süreçlerde bütün bürokrasi işletiliyor, sonuçlanması çok uzun zaman alıyor.
“Örneğin, Keçiören Anadolu İmam Hatip Lisesi’ndeki kız öğrencilerin taciz edildiği iddiası var, Milli Eğitim hem geç harekete geçti hem de taciz ettiği iddia edilen öğretmeni açığa alma gereği duymadan havuza aldı, şimdi emeklilik planları yapıyor. Ceza almadan emekli edilmeye çalışılıyor.
“Bir örnek de Ankara Mamak’ta Sibel İsmet Çatık Ortaokulu’nda görevlendirmeyle çalışan, aslında kadrosu başka yerde olan din kültürü öğretmeni… Meclis’e soru önergesi de verildi bununla ilgili. Derste kurduğu cümle şu: ‘Özgecan istemeseydi tecavüze uğramazdı.’
“Bu ifadeler doğrudan çocuğa yönelik bir istismardır. Veliler birçok yere şikayet ediyor, dilekçe veriyor ama daha soruşturma yeni açıldı, hatta bu kişi hala okulda öğretmenliğine devam ediyor.
“Milli Eğitim harekete geçmiyor, çünkü kriter yandaşlık politikası üzerine kurulmuş durumda.”
TIKLAYIN - EĞİTİMCİLER CİNSEL ŞİDDETLE KARŞILAŞAN ÇOCUK İÇİN NE YAPMALI?
Öğretmenlerin eğitimi
Çocuğa yönelik bir şiddet olayıyla karşılaşmaları halinde öğretmenlerin tutumunun ne olacağı, bildirme mekanizmalarını nasıl kullanacakları gibi konular üzerine eğitim verilmediğini söyleyen Öztürk, bu konuda öğretmenlerin çok zayıf olduklarını belirtti.
“Sadece rehber öğretmenlere yönelik bu tip eğitimler veriliyor, ancak o da çok sınırlı sayıda.
“Ankara’da istismarla ilgili rehber öğretmenlere yönelik bir eğitim yapılmıştı ama uzun zaman oldu.”
TIKLAYIN - ÇOCUĞA KARŞI CİNSEL İSTİSMAR ÖNLENEBİLİR
“Devletin sopası”
Betül Öztürk’ün dikkat çektiği bir nokta da istismar olaylarını birçok kez öğretmenlerin açığa çıkarmasıydı.
“Ancak bizim ülkemizde bunları açığa çıkaran öğretmenlere de soruşturma açılıyor. Bu da öğretmenleri yavaşlatıyor. Devletin sopası öğretmenin üzerinden inmiyor.
“Mesele öğretmenlik mesleğinde değil, daha çok egemen sistemin çocuğa bakış açısıyla ilgili. Gücü elinde bulunduranı, özellikle erkeği sürekli güçlendiren politikalar hayata geçirildikçe eğitim alanında istismarın sonuçlarını daha acı biçimde yaşamaya devam edeceğiz.” (YY)