Bahçeşehir Üniversitesi Avrupa Birliği (AB) İlişkileri Bölümü Başkanı Dr. Cengiz Aktar, Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik müzakereleri çerçevesinde açılan çevre faslının önemli bölümünün su kalitesi, suyla ilgili uluslararası sözleşmeler ve AB'nin çerçeve yönetmeliklerinin benimsenmesiyle ilgili olacağını söyledi.
Aktar, bianet'e, Türkiye'nin üç Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesine taraf olması gerektiğini belirtti. Bunlar, 1997'de imzalanan sınır ötesi çevresel etki değerlendirmesi Espoo sözleşmesi, 1998'de imzalanan çevresel konularda bilgiye erişim, karar verme süreçlerine halkın katılımı, yargıya başvuru sözleşmesi Aarhus sözleşmesi ve de BM'in sınır aşan su yolları ve uluslararası göllerin kullanımı ve korunmasına ilişkin sözleşmesi.
Yönetmelik kısmında ise AB'nin 2000 tarihli Su Çerçeve Yönetmeliği bulunuyor. Bu yönetmelik Türkiye'yi Dicle ve Fırat suları için Irak ve Suriye'yi muhatap almaya itecek. Aktar, yönetmeliğin BM sözleşmesine atıfta bulunduğunu buna göre de sadece AB üyesi Yunanistan ve Bulgaristan'la Meriç ve Tunca konusunda değil Irak ve Suriye'yle de Dicle ve Fırat konusunda eşgüdüm kurulması gerekeceğini söyledi.
Türkiye, ilgili sözleşmelere taraf olduğunda baraj inşası nedeniyle su altında kalacak Ilısu, Hasankeyf'in yanı sıra çevre etkileri eleştirilen Hidroelektrik Enerji Santrallarinin yapımı gibi uygulamalar sözleşmeler kapsamında değerlendirilebilecek.
Sözleşmeler
Helsinki'de imzalanan BM Sınıraşan Suların ve Uluslararası Göllerin Kullanımı ve Korunması Sözleşmesi 1996'da yürürlüğe girdi. Sözleşmeye 35 ülke taraf. Türkiye'yse henüz imzalamadı.
BM Sınıraşan Boyutta Çevresel Etki Değerlendirmesi Sözleşmesi 1997'de yürürlüğe girdi. AB, 1997'de sözleşmeye taraf oldu. Herhangi bir proje konusunda faaliyet yürüten ülke, etkilenecek ülkeye bilgi vermekle yükümlü kılındı. Etkilenen taraf, kendine tanınan süre içinde çevresel etki değerlendirme çalışmalarına katılıp katılmayacağı hususunda cevap verecek ve sürece katılmak isterse "Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu" müştereken hazırlanacak.
BM Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Almada Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi 2001'de yürürlüğe girdi. AB üyelerinin de aralarında olduğu 39 ülke tarafından onaylandı. AB, tüm dünya ülkelerini sözleşmeye taraf olmaya çağırıyor ve sözleşme hükümlerini uluslararası alanda yerleşik hukuk kuralları haline getirmeye çalışıyor. Bu yöndeki çabalara ABD ve Kanada gibi gelişmiş ülkeler de destek veriyor. Aarhus Sözleşmesi'nin temel yaklaşımı, halkın bilgiye erişim ve karar alma sürecine katılımında şeffaflığın sağlanması.
Sözleşme'de, halkın bilgiye erişim ve karar alma sürecine katılımında vatandaşlık, milliyet ve ikametgâh farkının gözetilmemesi öngörülüyor. Bu çerçevede, Türkiye'de ikamet etmese dahi yapılacak bir proje hakkında kendisine bilgi verilmesi talep edilmekte verilmemesi durumunda dava açma hakkına sahip. (İP)