Çağdaş Avukatlar Grubu'ndan kadınlar, Siirt'te yedi kız çocuğuna aralarında okudukları okulun müdür yardımcısı, polis ve kentin "ileri gelen erkekleri"nin de bulunduğu onlarca kişi tarafından iki yıl boyunca tecavüz edilmesiyle ilgili basın açıklaması yaptı.
Olayda dahli ve ihmali olan bütün kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmasını isteyen avukatlar, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ı, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'yu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı, Siirt Valisi Necati Şentürk'ü, Siirt Emniyet Müdürü Celali Topuz'u ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı da istifaya davet etti.
"Maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için özellikle cinsel suçlarla ilgili davalarda konu ile ilgili kadın kuruluşlarının, insan hakları ve çocuk hakları alanında çalışan örgütlerin davaya müdahil olmasına olanak tanınmalıdır" diyen kadınlar, davanın takipçisi olacaklarını da duyurdular.
Galatasaray Meydanı'nda saat 13.00'te bir araya gelen yaklaşık 50 kişi adına basın açıklamasını avukat Filiz Kerestecioğlu okudu.
"Devleti değil çocukları koruyun"
Siirt'te yaşanan tecavüz olaylarının bir "insanlık suçu" olduğunu vurgulayan Kerestecioğlu, okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
- Türkiye'nin her yerinde kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel saldırı suçları işlendiği halde, tartışmanın sadece bir şehir üzerinden yürütülmesi gerçekleri perdeliyor.
- Ne mağdurların haklarını, ruhsal ve bedensel bütünlüklerini garanti altına alacak, onlara adil bir yargılamanın garantisi verecek; yaşadıkları travmanın üstesinden gelebilmeleri için her türlü desteğin yapılacağını belirten açıklamaları ne de utançla, sorumluluk duyarak istifa edenleri duyduk!
- Çocukların, mağduru oldukları suçu ihbar edecekleri muhatap makam bulamaması devletin bu konudaki kurumlarının yokluğunu, yetersizliğini, duyarsızlığını ve ulaşılmazlığını ortaya koydu.
- Çocukların bedensel ve ruhsal bütünlüğü zarar görmüş, eğitim hakları engellenmiştir. Onların, SHÇEK'e bağlı yurtlarda değil, ailelerin yanında kalmalarını sağlayacak imkânlarla desteklenerek, eğitimlerini tamamlama koşulları sağlanmalıdır.
- Devlet, "Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler" başlıklı 2006/17 Sayılı Başbakanlık Genelgesi'nin ve tüm yasal mevzuatın hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.
- Devlet pozitif yükümlülüklerini derhal yerine getirmelidir. Kadınların özellikle de çocukların yaşam hakkı ve bedensel bütünlüklerinin korunması en az onu güvence altına alan Anayasa'nın tartışılması kadar elzemdir.
- "Çocukları cinsel saldırıya uğramış ailelerin anlaşması" ise iddia olarak dahi korkunçtur. Çocuklar üzerinde "anlaşma yapılacak bir mal" değildir. Böyle bir durumda velâyet hakkının derhal anlaşma yapanlardan alınması gerekir.(BB)