"Tanımlama muğlak olduğunda, terör çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor. Bu şekilde sisteme muhalif olan herkes yaptığı her eylem ile terör suçlusu olabilir."
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Güçlü Sevimli, Terörle Mücadele Yasası'nın (TMY) 20. yılında hem yasayı hem de terör kavramını bianet'e değerlendirdi.
Avukat Sevimli, "Yasadaki terör tanımı son derece muğlak ve müphem ifadelere sahiptir. Bu durum da hukuk güvenliğini ortadan kaldırıyor. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nde hukuk güvenliğinden ve sanık haklarından bahsedebilmek mümkün değil" diyor.
Terör suçlarına ve hükümlülere de değinen Sevimli, "F tipi cezaevlerinde, diğer cezaevlerinde söz konusu olamayacak şartların varlığının, TMY kapsamında ceza alanların veya tutuklu yargılananların olağanüstü bir infaz rejimine tabi olduğunu" ortaya koyduğunu anlattı.
"Kimin 'terörist' olduğunu iktidar belirler"
TMY'nin birinci maddesindeki terör tanımından hareketle, bu tanım hukuka ve adil yargılama hakkına zarar verici bir nitelik taşıyor mu?
TMY'deki terör tanımı insan haklarını değil, "devletin bekası" mefhumunu dikkate alarak hazırlandı. Tanımın kendisi "hakları" değil devleti koruma amacında.
TMY kapsamındaki hemen tüm yargılamalarda savunma hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği rahatlıkla söylenebilir. Zaten Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) en çok TMY'ye dayanan yargılamalardan mahkum olması da bunu kanıtlıyor.
Terör ve terör suçlusu tanımları yapılırken, bunu hukukun siyasetle ve iktidarla ilişkisinden kopuk olarak düşünmek mümkün mü?
"Terör", "terör suçlusu" tanımları ve TMY, elbette hukukun ötesinde siyaset ve iktidarla alakalı. Aslında kimin "terörist" olduğu veya hangi eylemin "terör eylemi" olduğu iktidarda kimin olduğuna göre belirlenir.
Örneğin ülkede iktidarda olan anlayış kendi iktidarını tehdit eden başka bir anlayışı "terörist" olarak tanımlar. Ancak terörist olarak tanımlanan anlayış eğer iktidara gelirse meşru hale gelir.
Bu noktadaki en çarpıcı örnekler ise ülkeler arası terörist tanımlamalarıdır. Örneğin bir ülkeye göre terörist olarak tanımlanan bir grup veya anlayış, başka bir ülke tarafından "özgürlük savaşçısı"dır.
Kanundaki terör tanımının bir suçtan çok yaşam biçimini tanımladığı ve muğlak oluşu sebebiyle de bir yaşam biçiminin yargılanmasına izin verebilecek şekilde düzenlendiği görüşü hakkındaki düşünceniz nedir?
Yasadaki terör tanımı son derece muğlak. Bu durum da zaten hukuk güvenliğini ortadan kaldırıyor.
Tanımlama muğlak olunca terör tanımı da çok geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor. Bu şekilde sisteme muhalif olan herkes yaptığı her eylem ile terör suçlusu olabilir.
"Muhalifler, devlet için hep 'terörist' oldular"
TMY 2. maddedeki, "amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur" ibaresiyle birlikte düşündüğümüzde, siyasi ya da kültürel alandaki faaliyetlerin de terör suçlamasıyla karşı karşıya kalmasını nasıl değerlendirirsiniz?
TMY'yi ele alırken örgüt suçu konusunu da ele almak gerekir. TMY'ye göre, yapılan eylemin kendisi ne olursa olsun örgüt kapsamında işlendiğinde terör suçu olarak kabul edilir.
TMY'de, amaç suç kapsamında olmasa dahi sanık terör suçlusu sayılabiliyor. Bu durum özellikle Ceza Kanunu 220. madde ve devamındaki maddelerde daha çarpıcı şekilde karşımıza çıkar. Buna göre örgütlü suç kapsamında olmasa dahi örgütün amacına denk düşen fiiller de örgütlü suç kapsamında değerlendiriliyor.
Örneğin biraz karikatürize edersek, örgüt zamların geri alınmasını istiyorsa siz de zamlara karşı eylem yaparsanız örgüt üyesi olarak yargılanabilirsiz.
Devlet terörü kavramını nasıl tanımlarsınız ve bu tanımı devletin terör tanımıyla nasıl bağdaştırabiliriz?
"Devlet terörü" devletin kolluk güçlerinin uyguladığı şiddete yönelik kullanılan bir tanımlama. Başka bir ifade ile aslında günümüzde terör kelimesi doğrudan şiddet fiillerine teşmil edilmiştir. Devlet terörü denilirken de buna atıf yapılıyor. Bu husus da az önce anlattıklarımdan bağımsız değil.
Devlet her zaman kendi bekasını koruyabilmek adına çeşitli fiileri suç, terör veya şiddet olarak tanımlar. Öte yandan belirtmek gerekir ki, devlet vatandaşlara ve özelde de sisteme muhalif olanlara yıllardır baskı, zor ve şiddet uyguluyor. Bu noktada şu sorular karşımıza çıkıyor: Kim terörist, neye göre terörist ve aslında kim gerçek terörist?
Siyasi suçluların "terör suçlusu"na dönüştürülmesi sürecinde hangi dinamikler rol oynadı, hangi siyasi akımlar ve iktidarlar bu tanımda etkindi?
Eğer Türkiye özelinde konuşursak, ülkemizde "siyasi suç" tanımı devlet açısından hiçbir zaman söz konusu olmadı. Devlet açısından mevcut sisteme muhalif olan insanlar her zaman "terörist" oldular. Ancak elbette bu noktadaki en önemli dönemeç, 12 Eylül darbesi ve sonrasında devletin kendisini tekrar organize etmesidir.
12 Eylül cuntasıyla birlikte devlet kendisini yukarıdan aşağıya tekrar organize etti ve daha öncesiyle kıyaslanmayacak derecede sistem muhaliflerine yöneldi. Bugünkü devlet açısından söz konusu olan terör konseptinin, temelini darbeden aldığını söyleyebiliriz.
"ÖYM'lerde adil yargılanmadan bahsedemeyiz"
DGM'lerin devamı olan Özel Yetkili Mahkemeler'in meşruiyeti konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu mahkemeler ikili bir hukuk sistemi yaratıyor mu? ÖYM'de adil yargılama hakkı ihlal ediliyor mu?
Biz ÇHD olarak DGM'lere karşı ve sonrasında da DGM'lerin devamı olan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'ne (ÖYM) karşı kampanya ve eylemleri sürdürüyoruz. Bu yıl da ÖYM'in kaldırılmasına yönelik karşı yeni bir kampanya daha başlatacağız.Bu mahkemelerde hukuk güvenliğinden, sanık haklarından, savunma hakkından ve adil yargılanmadan bahsedebilmek mümkün değil.
Türkiye'deki mahkeme heyetleri, hakimler ve savcılar kendilerini her zaman devleti korumak zorunluluğu içinde görüyor. Bu durum da doğrudan verdikleri kararlara yansıyor. ÖYM'deki yargılamalar kapsamında olağanüstü yargılama ve soruşturma yöntemlerinin varolması bir yana en büyük sıkıntı, hakimlerin yargılama dosyalarındaki mevcut delillere göre değil, kendi önyargı ve kanılarına göre karar vermeleri. Öncelikle bu zihniyet değişmeli.
Tutukluluk süreleri de terör örgütü üyeliğiyle suçlananlara bir "ön ceza" olarak uygulanıyor. TMY'den ceza alanların cezaevi şartları diğer mahkumlarla nasıl farklılıklar gösteriyor?
TMY kapsamında ceza alanlar ve TMY kapsamında tutuklu yargılananlar yüksek güvenlikli F tipi cezaevlerinde tutuluyor. Hüküm alanlar ve tutuklu yargılananlar diğer mahkum ve sanıklardan tamamen farklı olan özel tutuk veya infaz modellerine tabi.
F tipi cezaevlerinin hücre tipi oluşu ve diğer cezaevlerinde söz konusu bile olamayacak şartların varlığı zaten TMY kapsamında yargılananların olağanüstü bir infaz rejimine tabi olduğunu ortaya koyuyor. (AS/EÖ)